Kamuoyu günlerdir Güllü olayını konuşuyor.
Öldü mü öldürüldü mü?
Düştü mü, düşürüldü mü?
Biri mi itti yoksa intihar mı etti, itti ise kim itti, intihar ettiyse neden etti?
Yoksa olay tamamen bir kaza mı?
Velhasıl akıllarda deli sorular.
NARİN OLAYI...
Biz hatırlarsanız Güllü'den önce de Narin olayını çok konuştuk.
Narin'i kim öldürdü?
Amcası mı, annesi mi, abisi mi?
Narin'in ölümüne sebep olan şey sapık ilişki mi yoksa yasak ilişki mi?
Haftalarca eni boyu her ihtimali tartıştık yine de işin içinden çıkamadık.
Biz tüm bunları tartışırken şu konuyu tartışmayı, şunları konuşmayı da ihmal etmedik.
Bu konuları kamuoyu huzurunda bu derece tartışmak doğru mu?
NEDEN GÜNDEM...
Bazı çevreler, bazı kesimler de bir insanın ölümü ülkede bu derece gündem olmalı mı, tartışılması gereken birçok konu varken Güllü'nün, Narin'in böylesine tartışılması gündem olması doğru mu gibi başlıkları tartıştı, konuştu.
Güllü topluma mal olmuş bir sanatçı, Narin de bir an da Türkiye'ye mal olmuş bir yavrumuz.
Dolayısıyla bu derece gündem olmaları, bu derece tartışılmaları bir yerde normal karşılanabilir.
Burada asıl garip olan durum esasen tartışılması gereken konuların kimse tarafından dile getirilmemesi, hiç dillendirilmemesi.
ESAS MESELE...
Bizim duyarlı toplum olarak tüm bunların ötesinde esas tartışmamız gereken bir mesele var.
Bizler bugüne kadar bu tür olaylarda her şeyi konuştuk her şeyi tartıştık ama esas tartışılması gereken konuyu tartışmadık, üzerinde durmamız gereken mevzuyu konuşmadık.
Şimdi gelelim ana meseleye...
Kardeşim biz bu durumlara nasıl düştük?
Asil bir milletin evlatları olarak bizler bu hale nasıl geldik?
Esas tartışmamız gereken konular bunlar olmalı.
İşte bu tartışmayı başlatacak sorular...
ŞAPKAYI ÖNE KOYMA ZAMANI...
Bize ne oldu da bırakın öldürmeyi el kaldırmayı dahi aklımızdan geçiremediğimiz anne babamızı hunharca katleder hale geldik?
Bize ne oldu da "offf" diyemediğimiz anne babamıza ağza alınmayacak küfürleri, hakaret dolu sözleri birbiri ardına sıralar hale geldik?
Bize ne oldu da kendi doğurduğumuz yavrumuzu yine kendi ellerimizle kara kışın ortasında atık malzeme misali çöp kenarına bırakır hale geldik.
Bize ne oldu da bizden olma, doğurduğumuz evladımızın canını gözümüzü kırpmadan alır hale geldik.
Bize ne oldu da can dostu dediğimiz arkadaşımızın ırzına, malına, canına göz koyar, onların bu kutsal değerlerine kasteder hale geldik.
Bize ne oldu da giyindiğimizi zannederek yarı çıplak vaziyette sokağa çıkmayı maharet sayabildik.
Bize ne oldu da gözümüz gibi baktığımız evlatlarımıza haram yedirmekte bir mahsur görmedik.
Bize ne oldu da evlatlarımıza, çevremize, yakın dostlarımıza kötü yol göstermekte, kötülüğü öğretmekte bir sakınca görmedik.
Bize ne oldu da ağzımıza dahi alamadığımız sapık ilişkileri, LGBT, Lezbiyen gibi hemcinslerle yaşanan sapkınlıkları sıradan olaymış gibi konuşmaya başladık.
VAKİT KALMADI...
Sayfalarca yazabileceğim sorulara ara verip yapılması gerekenlerle ilgili bölüme geçeyim.
Bizler vatandaş olarak, ulus olarak, millet olarak, devlet olarak acilen şapkayı önümüze koyup düşünmeliyiz.
Olaylarla değil olayları yaratan sebeplerle haşır neşir olmalıyız.
Bu rezil gidişe dur diyecek tedbirler neler olmalı, hukukta, eğitimde, medyada ne tür tedbirler almalı, bunlara kafa yormalıyız.
Bütün ülke şikâyetçi olduğu halde, tüm bu yaşanan olumsuzluklara büyük katkı sağlayan sabah kuşağı kadın programları neden yayından kaldırılmaz bunları konuşmalıyız.
Tüm bunlar konuşulmadığı, yerli ve milli aile projesine geçilmediği takdirde on yıl sonra konuşsak da faydası olmayacak ve atı alan Anadolu'yu geçecek benden söylemesi.