Kıbrıs çok kritik bir seçim sürecini daha geride bıraktı.
Yapılan oylama sonucu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar koltuğunu kendini ezici bir farkla yenen Tufan Erhürman'a devretti.
Erhürman 218 bin seçmenin yaklaşık yüzde 65'inin oylarını alarak seçimi kazandı.
Bu ezici üstünlükten dolayı Erhürman'ı tebrik etmek gerekir.
SEÇİM ÖNCESİ...
Türkiye seçimi yakından izledi.
Çünkü buradan çıkacak sonucun sadece KKTC'ye değil ülkemize de hatta dünyaya da siyasi yansımaları, uygulanacak siyasete etkileri olacaktı.
Şu gerçeği vurgulayayım, seçimin etkilerini en az şiddette hissetmek isteyen Türkiye seçimlerde Ersin Tatar'dan yana tavır aldı.
Çünkü Ersin Tatar bugüne kadar sergilediği milliyetçi tavrı ve kritik konularda Türkiye ile birlikte hareket etmesi nedeniyle hem çok takdir toplamış hem de bu konuda çok büyük bir güven kazanmıştı.
Bu nedenle Türkiye'nin Tatar'ı desteklemesi gayet doğal bir olaydı.
Ne yalan söyleyeyim ben de Tatar'ı destekleyenlerdendim.
Peki bu desteğin nedeni neydi?
Çünkü Tatar ilk günden bugüne sürekli Türkiye ile birlikte hareket ederek emperyalist cephenin birçok konuda oyununu bozdu.
Bu nedenle Tatar'ın desteklenmesi son derece doğal bir hadiseydi.
SEÇİM MEYDANLARININ ANLATTIKLARI...
Seçimde orta yaş üstü Kıbrıslı seçmen kitlesi milliyetçi söylemleri nedeniyle Ersin Tatar'ı, genç nüfus ise batı yanlısı söylemleri nedeniyle Tufan Erhürman'ı destekledi.
Sahada yaşanan bu siyasi bölünme herkesin gördüğü bir gerçekti.
Ben, bu tablo karşısında tüm yetkili ve ilgili kimselere hatırlatmak istiyorum.
Kuşaklar arasında yaşanan bu siyasi ayrışma karşısında başta Kıbrıslı siyasetçiler olmak üzere herkes bu durumu, Kıbrıs'ta neden böyle bir bölünme ve ayrışma yaşandığını şapkayı önüne koyarak sorgulamalı ve bu siyasi bölünmeyi birleşmeye götürecek çözümler üretmeli.
Bu sorguyu yıllar öncesinde yapan biri olarak sürece ışık tutmak adına bu siyasi bölünmenin nedenini kısaca açıklayayım.
NEDEN BÖLÜNDÜ...
Bu siyasi ayrışmanın nedeni yaşanan tarihsel süreç.
Rum'un mezalimini yaşamış, o günlere şahit insanlar en başından beri şartlar ne olursa olsun ulusalcı kimliğe, milliyetçi ruha sahip liderleri desteklediler.
Kıbrıs'ın eğitim müfredatından yetişme nesiller ise batı yanlısı, Kıbrıs'ı gözünü kırpmadan ateşe atacak, ülkeyi tehlikeli süreçlere götürecek liderleri desteklediler.
Bu bölünmenin nedenini çok iyi anlatacak bir hatırata değinmek istiyorum.
Kıbrıs davasının bayraktarı rahmetli Rauf Denktaş ile ülkemizin, Kıbrıs'ın ve bölgenin gittiği siyasi istikametle ilgili yıllar önce derin bir sohbete dalmıştık.
Karşımda kim olursa olsun lafını asla esirgemeyen biri olarak kendisine çok sert ve çok da önemli eleştirilerde bulunmuş ve eleştirdiğim konuların gelecekte sebep olacağı tehlike ve tehditlerden de bahsetmiştim.
Bu söylediklerimin arasında Kıbrıs gençliğine yapılan psikolojik harp saldırıları da vardı.
OYUN ÇOK ÖNCELERİ BAŞLADI...
Kendisine Kıbrıs gençliğinin hedef alındığını, Kıbrıs'ı ele geçirmek adına tarihinden uzak batı formatında bir nesil yetiştirmek için inanılmaz sinsi planlar yapıldığını uzun uzun anlattım.
Denktaş bana hak veren sözlerinin ardından ilginç bir hatıratını paylaştı ve başladı anlatmaya;
"Okullarımızda okutulan bakanlık onaylı tarih kitaplarında Rum'un yaptığı soykırım ve mezalim bilinçli bir nesil yetiştirmek için detaylarıyla anlatılıyor. Ancak sizin bu kitapları yazdırmanız, bu kitapları bastırmanız yetmiyor. Sizin aynı zamanda bu kitapları öğrencilere anlatacak öğretmenlere ihtiyacınız var.
Sonradan öğrendik ki okullarımızda bazı öğretmenler derslerde gençlerimize tarih kitaplarında Rumlar soykırım yaptı falan yazıyor ama siz bunlara itibar etmeyin, inanmayın. Çünkü bunlar doğru şeyler değil. Soykırım diye bir şey yok, Rumlarla aramızda yaşanan bir savaştı, biz onlardan onlar da bizden öldürdü. Bu iş bu kadar diye eğitimler vermiş, gençlerimizin beyinlerini yıkamış."
Denktaş'ın anlattığı öğretmen kılıklı hainler kuyruğu yurt dışında FETÖ bağlantılı ajan teröristlerdi.
İşte bu hainlerin yetiştirdiği nesiller bugün Kıbrıs'ta önemli mevkilere gelmeye, son derece stratejik kadrolarda görev yapmaya ve siyasete yön vermeye başladılar.
İşte bugünkü bölünmenin temel sebebi tam da bu.
ERHÜRMAN'A TAVRIN NEDENİ...
Erhürman'a karşı alınan tavrın nedeni, önceki dönemlerde olduğu gibi CTP'nin ve dolaysıyla Erhürman'ın tamamen batı odaklı bir siyaset izleme riskinin olmasıydı.
Ancak Erhürman seçim sonrası yaptığı açıklamalarında bu korkuları sonlandıracak önemli çıkışlar yaptı ve yüreklere su serpti.
İşte o açıklamalardan bazı başlıklar;
"Türkiye Cumhuriyetindeki tüm Türk halkına buradan yürekten sevgilerimi saygılarımı iletiyorum.
Türkiye Cumhuriyeti ile çok iyi ilişkilerimiz daha da gelişerek devam edecek. Ben bunu bir görev olarak görüyorum.
"Dış politika elbette Türkiye ile yakın istişareyle yürütülecek, bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Türkiye ile istişare etmeksizin Kıbrıs'ta bir dış politikanın belirlenmesi benim dönemimde de asla söz konusu olmayacak.
Bu halka mensup olmak benim en büyük onurumdur, gururumdur."
Bu sözler gerçekten tansiyon düşüren ve geleceğe umutla bakmamıza sebep olan sözlerdi.
Erhürman bu sözleri sarf etmekle birilerinin hevesini kursağında bıraktı.
Çünkü ondan beklenen açıklama böylesi bir açıklama değildi.
Bu sözlerle birlikte Kıbrıs'ta hayırlı bir sürecin başlayacağını düşünüyorum.
Erhürman'a düşen ilk olarak kuşakları kucaklaştırmak, ardından da kuşaklar arası bu bölünmüşlüğü sonlandırmak olacaktır.
Sözlerin lafta kalmaması temennisiyle yeni Cumhurbaşkanına başarılar.