Terörsüz Türkiye sürecinin sondan bir önceki aşaması olan Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu bugün üçüncü toplantısını yapıyor olacak.
Bugüne kadar sürecin beklenenin üstünde bir başarıyla yürüdüğünü söylemekte fayda var. Doğrusu hem DEM içinden hem de CHP canibinden süreci sabote etme endişemde bugüne kadar haksız çıktığım için hayıflanmıyorum aksine seviniyorum.
Komisyonu kitleme sabote etme konusunda CHP'den hâlâ emin değilim. Ama kabul ediyorum ki bu ana kadar henüz bir uyumsuzluk göstermediler. Aksine alınan kararlar ittifakla alındığı için uyum içinde olduklarını görüyoruz.
İnşallah böyle devam ederler.
Kimi aykırı fikirlerin ve tekliflerin komisyonda gündeme gelmesi ve şiddetli tartışmalar yapılması yadırganmamalıdır.
Ancak ben asıl problemin komisyonda değil PKK'nın Suriye kanadında (PYD/YPG/YPJ) yaşanacağını söyledim yazdım ve şu anda da sorun artık elle tutulur hale gelmiş görünüyor.
PKK Batı'nın da terör listesinde bir örgüt olduğu için açıktan destek vermenin yolunu isim değişikliğinde buldular.
PKK'ın Suriye koluna (PYD/YPG/YPJ) Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adını verdiler ve DAİŞ'le mücedele kılıfı altında terör örgütünü açıktan desteklediler, semirttiler, örgüt de böylece Fırat'ın doğusunda özerk bir idareye sahip oldu.
Terörsüz Türkiye sürecinde PKK kurucusunun, örgütün misyonunu tamamladığını, artık bütün yan kollarıyla kendini feshetmesi gerektiğini içeren çağrısı örgütte ma'kes buldu; örgüt kendisini feshetti silah bırakma işlemini de başlattı ve bundan sonraki sürecin yasal adımlarını belirlemek üzere TBMM'de bugün üçüncü toplantısını yapacak olan komisyon kuruldu.
Bu aşamada SDG'nin de kendisini feshetmesi ve silah bırakması gerekiyordu.
Gereğini yapmadı, aksine kendisini PKK'dan bağımsız bir örgüt olarak niteleyip kazanımlarından vaz geçmeyeceğini ilan etti.
İşte problemin başladığı nokta burasıdır.
Aslında 6-7 Mart 2025 tarihinde Şam yönetimini düşürmek için Suriye sahilinde baş gösteren kalkışma, hükümet tarafından bastırılınca, SDG aynı sonucu yaşama endişesiyle koşa koşa Şam'a gitti ve Mazlum Abdi Ahmed Şara ile 10 Mart'ta sekiz maddelik bir anlaşma yaparak entegrasyonu kabul etti.
Bu anlaşma güzel bir gelişmeydi.
Fakat kısa süre sonra SDG askeri birliklerinin Suriye ordusu içinde müstakil güç olarak kalması gerektiğini, federal sistem isteyerek özerk bölgeden vazgeçmeyeceğini ilan etti ve anlaşmayı 5 aydır uygulamak bir yana veto eder bir tavır takındı.
Daha da ileri giderek Şam yönetimini eski rejimin devamı olarak gördüklerini, güvenmediklerini, Şara hükümetinin milleti temsil etmediğini ve demokrasi vadetmediğini açıkladı.
En son geçen Cuma günü Haseke'de bir konferans düzenleyerek Dürzilerle ve eski rejimin kalıntılarıyla federal sistem isteyerek birlikte mücadele edeceklerini duyurdular.
Bardağı taşıran da bu konferans oldu.
Şam yönetimi SDG ile devam eden görüşmelerden çekildiğini, Paris'te yapılması planlanan toplantıya katılmayacağını ve artık adresin Şam olduğunu duyurarak kesin bir tavır aldı.
Ankara ve Şam SDG konusunda hemfikirdi.
ABD bile özel temsilcisi aracılığıyla SDG'yi ikaz etti. Ama SDG tavrını değiştirmedi.
SDG, Dürziler ve eski rejim kalıntılarını cesaretlendiren ve destekleyen odağın İsrail olduğunu herkes biliyor. İsrail bu işi gizlice de yapmıyor açıktan Dürzilere ve SDG'ye destek verdiğini ve vereceğini ilan ediyor.
Bu bağlamda Hakan Fidan'ın üçüncü kez Şam'ı ziyareti elbette ki anlamlıydı.
Hülasa bölgeyi de terörden arındırmayı hedefleyen Terörsüz Türkiye sürecinden rahatsız olan ve zayıf bir Suriye isteyen İsrail, SDG'yi tahrik ve teşvik ederek dolaylı biçimde Türkiye ile boy ölçüşme hamleleri yapıyor
Hiçbir kural ve ilke tanımayan, terör örgütü gibi hareket eden ve her geçen gün dünya kamuoyunda desteğini kaybeden İsrail'e güvenen SDG, imza attığı anlaşmayı uygulamamanın bedelini çok ağır ödeyeceğinin ayırdında görünmüyor!
Anlaşmanın uygulanması için yıl sonuna kadar mühlet verilmişti.
Türkiye haliyle meselenin suhuletle ve barışçı yollarla çözülmesini tercih ettiği için yılsonunu bekleyecek.
Ankara ve Şam entegrasyon anlaşması uygulanmazsa askeri harekatta kararlılar!
SDG o tarihe kadar ya silahlarını gömecek, gömmezse de silahlarıyla gömülecek!
Onları ABD zaten bıraktı, İsrail de kurtaramayacak!
İnşallah o aşamaya varmadan anlaşmayı uygularlar!
Suriye için de Türkiye için de hayırlı olan anlaşmanın uygulanmasıdır!