Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, partisinin 24. Kuruluş Yıl Dönümü Programı'nda, üzerinde ayrı ayrı analiz yapmamız gereken önemli konulara değindi.
Epeydir yazmak istediğim konuyu yeri gelmişken ele almak istiyorum.
Erdoğan; AK Parti'nin, kurulduğu günden bu yana, bir siyasi parti olmanın yanında aynı zamanda bir okul olduğunu söyledi.
14 Ağustos 2001'den itibaren hem parti kadrolarını hem de bürokrasideki kadroları sürekli yenilediklerini, Türkiye'ye, alanında tecrübeli çok sayıda isim kazandırdıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "AK Parti bugün siyaset yapma ve devleti yönetme hususunda Türkiye'nin en iyi, en tecrübeli, en bilgili ve birikimli kadrolarıyla mücehhezdir. AK Parti'yi Türkiye'nin en büyük partisi yapan işte bu yetişmiş, işte bu liyakatli insan kaynağına sahip olmasıdır. Bu dinamik, bu hareketli yapıyı muhalefet partilerinde asla göremezsiniz."
Türkiye'nin kalkınması için ulaşımda, enerjide, savunma sanayinde, sağlıkta, bilim ve teknolojide, hemen her alanda çok büyük hamleler yapıldı.
Bunun yanında altını çizdiğimiz konuya ayrıca değinmeliyiz.
Erdoğan'ın konuşmasının son bölümünden başlayalım.
AK Parti'deki dinamik, hareketli, yetişmiş yapıyı muhalefet partilerinde görebiliyor muyuz?
CHP'de yaşananlar ortada. Bırakınız kadro yetiştirmeyi, rant kavgaları, sen-ben çatışmaları yüzünden CHP bugün insan harcama partisi olmuştur.
Tecrübeli isimler, bu kavga karambolünde tasfiye ediliyor, siyasî hiçbir tecrübesi bulunmayan, ağzı laf yapmak ve yönetimin adamı olmaktan başka özelliği olmayan yeni yetme kimlikler sahne alıyor.
Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel, Mansur Yavaş ve Kemal Kılıçdaroğlu ekipleri adeta cephe savaşları veriyor.
Diğer muhalefet partilerin durumu da siyasi açıdan içler acısıdır.
Tek başlarına seçime girme gücü olmayan, CHP'nin kanatları altına sokulmuş ve böylece Meclis'e gelebilmiş partilerde; nerede, hangi sahada siyasetçi/kadro yetişecektir?
Evet, Erdoğan çok önemli bir konuyu hatırlatıyor.
Hem parti kadrolarını hem de bürokrasideki kadroları sürekli yenilediklerini, Türkiye'ye, alanında tecrübeli çok sayıda isim kazandırdıklarını, siyaset yapma ve devleti yönetme hususunda Türkiye'nin en iyi, en tecrübeli, en bilgili ve birikimli kadrolarına sahip olduklarını söylüyor.
Savunma sanayinde yetişen binlerce mühendis, teknik eleman, yönetici kadrolarını da unutmayalım.
Üç kıtanın merkezinde yer alan Türkiye, farklı cephelerde, gelecek asrını şekillendirecek çok çetin bir mücadele yürütecek insan kaynağını hazırlıyor. Türkiye Yüzyılı'nın inşası bu kadrolar sayesinde gerçekleşecek.
Balkanlar'dan Kafkasya'ya, Afrika'dan Orta Asya'ya bu coğrafyada sulhun ve sükûnun hâkim olması, bu kadrolar eliyle mümkün olacak.
AK Parti öncesinde 163 olan, bugün temsilci sayısı 263'e ulaşan Dışişleri Bakanlığındaki kadroların önemi için Afrika örneğini hatırlatayım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamalardan aktarayım:
"2002 yılında kıtada 12 büyükelçiliğimiz varken, bugün bu sayı 44'e yükseldi. Ankara'daki Afrika büyükelçiliklerinin sayısı ise 38'e ulaştı. 2002 yılında 4,3 milyar dolar olan ticaret hacmimiz, tam 9 kat artışla 2024 yılı sonu itibarıyla 36,6 milyar dolara çıktı. Türk müteahhitleri, Afrika'da toplam 97 milyar dolar değerinde 2031 proje üstlendi. Ülkemizin Afrika'daki yatırımları 67 milyon dolardan 10 milyar dolara ulaştı. Geçmişinde sömürgecilik utancı bulunmayan bir ülke olarak 'kazan kazan' anlayışına dayalı bir iş birliği modelinin mümkün olduğunu tüm dünyaya gösterdik. Kıtaya, beyaz adamın gözünden bakan içimizdeki sömürgeleştirilmiş kafalara rağmen bütün bunları başardık. Şimdi bunu karşılıklı ziyaretlerle bir üst aşamaya taşıyoruz."
CHP ve medyası, "topuklu efe" hikâyesiyle karalar bağlarken Türkiye Yüzyılı için dua dua bir geliş var...