Ukrayna bataklığını yaratanlar taşı öyle bir kuyuya attılar ki çıkarana aşk olsun.
Kimse topa girmiyor, kimse oralı olmuyor. Niyetine girenler de kuyuyu görünce geri dönüyorlar.
Elbette Türkiye hariç...
Türkiye yaklaşık iki yıl önce kimsenin cesaret edemediği o kuyunun başına geldi ve gereken hamleyi yaptı.
Tam taş kuyudan çıkıyordu ki taşın çıkmasını istemeyenler devreye girdiler ve attıkları tekmeyle taşı tekrar kuyuya düşürdüler.
Üstelik daha derinlere...
Haydi Pamuk Eller Kuyuya...
O gün bugündür bir daha ne kuyu ne taş ne masa ne de ateşkes bir daha asla konuşulmadı.
Ancak herkes biliyor ki o taş eninde sonunda bir şekilde mutlaka o kuyudan çıkarılacak.
Bu tarihi gerçek bilinmesine rağmen o gün bugündür bırak taşı çıkarmayı kuyunun kenarına yanaşan yok.
Çünkü herkes görüyor ve biliyor ki o taşı oradan çıkarmak her babayiğidin işi değil.
Bir cesaret gösterip Trump bunu denedi ama kuyuya girdiğinde anladı ki bu işler öyle meydanlarda atıp tutmakla, ekranlarda ahkam kesmekle olmuyor.
İşte tüm bunları yapan o Trump bugün indiği kuyuda debelenip duruyor "Erdoğan imdat" diyerek yardım istiyor.
Keşke inmeden danışsaydı...
Sadece Trump mı...
Bu sancılı süreçte elbette yardım isteyen sadece Trump değil.
Putin'de Trump gibi Erdoğan'dan yardım isteyenlerden.
O da her şeyin farkında ve "yaparsa Erdoğan yapar" mantığıyla geçtiğimiz günlerde açıktan yardım talep etti.
Peki ya Zelenski...
O zaten Ankara'ya ilk koşanlardan. Beni bunların elinden kurtar diye ilk kapıyı çalanlardan.
Ahh.. Ahhh...Ahhhh...
Tüm bu yaşadıklarım bana ilkokul talebesi iken okullarda söylediğimiz bir marşı hatırlattı.
Şimdilerde esamisi okunmayan bu öğretide okuduğumuz marşın adı gerçekten çok etkileyiciydi;
"Ankara marşı"
Ne diyordu o marş;
"Ankara, Ankara; güzel Ankara!
Seni görmek ister her bahtı kara.
Senden yardım umar her düşen dara.
Yetersin onlara güzel Ankara."
Unutturulan Marşlarımız...
Ne güzel ve ne anlamlı değil mi marşın söyledikleri.
Tam da bugünleri anlatıyor.
Görüldüğü gibi atalar hiç boş lakırdı etmemiş, her şeyi tecrübe ile sabitleyip kaleme almışlar.
Evet, bugün yaşananlar aynen de bu marşın söylediği gibi.
Mazlumu, zalimi Ankara'nın kapısını çalmadan edemiyorlar...
Neyse biz tekrar gelelim konumuza...
Çıkış Yolu Var mı...
Peki nasıl olacak?
O taş eninde sonunda kuyudan çıkarılacağına göre süreç nasıl işleyecek, ülkemiz, ülkeler, insanlık nelerle karşılaşacak?
Tüm bu sorular gerçekten cevaplanması çok zor sorular.
Gece gündüz düşünüyorum, bu iş nasıl çözülür, o taş bu kuyudan nasıl çıkarılır diyorum ancak, çözüm bulamıyorum.
Zira taş öylesine derinlere inmiş ki...
Kim Ne İstiyor...
Ukrayna haklı olarak toprağımda toprağım diyor, Rusya'da haksız olarak girmişim kardeşim çıkmam bu topraklardan diyor.
Üstelik Putin Ukrayna diye bir ülkeyi tanımıyor ve anlayana bunu her defasında alenen duyuruyor.
Bu durumda bu iş nasıl hal yoluna konacak, bu kördüğüm nasıl çözülecek diye gecenizi gündüzünüze katıyorsunuz ama maalesef bir çıkış yolu bulamıyorsunuz.
Burada işin doğrusu Rusya'nın işgal ettiği topraklardan çekilmesi ama Rusya'da asla çekilme diye bir niyet yok.
Peki ne olacak, nasıl olacak?
Bu soruların cevabını verebilen yok.
Savaş resmen saha gibi kitlenmiş durumda.
Benim burada en büyük korkum Medvedev'in söylediklerinin gerçekleşme ihtimalinin doğması...
Ne demişti Medvedev
"Ortadoğu'da kalıcı barışın tek yolu topyekûn bir savaş."
..
Nasıl olacak süreç nasıl işleyecek.
Şimdi herkesin merakla beklediği soru bu taş o kuyudan nasıl çıkacak.