Toplumun gündeminde olan İBB yolsuzluk soruşturmasının en kritik başlığına dair yazmak şart oldu. Çünkü bu iddiaların, her bir vatandaşımızı ilgilendiren boyutu söz konusu. İhtimalleri düşündükçe uykularım kaçıyor. İnanın olayın ciddiyetini kavramış değiliz.
Yolsuzluk soruşturmasındaki İstanbul il binası alımında ortaya çıkan "kayıp para ve usulsüzlük iddiaları" çok tartışmalı ama esasen bu konu; CHP'nin iç meselesidir ve devletin konusudur.
Soruşturma kapsamında imar, iskan, ihale, rüşvet, irtikap, yolsuzluk başlığı altında kişisel-haksız zenginleşme iddiaları da devletin meselesidir. Devlet, kamu malı çalınmış, çar-çur edilmiş ve halkın servetine halel getirilmişse bunun da hesabını sormalıdır.
EN SKANDAL İDDİA!
En skandal iddiaya gelelim.
Vatandaşın kişisel verileri çalınmış, satılmış ve yurt dışına kaçırılmışsa, işte bu; en büyük ihanettir. Bu mesele devlet meselesi olmakla birlikte her bir vatandaşın kendi davası haline gelir.
Şimdi iddianamede geçen bilgileri aktaralım ve ihtimaller üzerine başımıza neler gelebilir, irdeleyelim.
İddianame kapsamında "İstanbul Senin" uygulaması üzerinden 4,7 milyon kullanıcının kişisel verilerinin iki ülkeye sızdırıldığı iddiasıyla, CHP'de bilgi işlem sorumlusu olduğu belirlenen şüpheli gözaltına alındı.
Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi'nin raporunda "İBB Hanem" isimli uygulama içerisinde tespit edilen 11 milyon 360 bin 412 İstanbul seçmenine ait seçim sandık verileri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi uhdesindeki birçok kişisel verinin eşleştirmesinin yapıldığı belirtildi.
Ayrıntıları basında yayımlanan rapora göre daha geniş kapsamlı iddialar da gündemde. İşte o iddialar; İBB İstanbul Senin uygulaması üzerinden 4,7 milyon kullanıcıya ait konum bilgisi, telefon modeli ve ev adresi gibi pek çok detaylı verinin ABD ve Almanya'ya sızdırıldığı belirlendi. Kullanıcıların kişisel verileri ile konum bilgilerinin Darkweb'de satışa çıkarıldığını tespit eden uzman ekipler, aynı uygulama içerisindeki "İBB Hanem" isimli alt uygulamada da 11 milyon vatandaşın sandık verilerinin işlenerek program dışına sızdırıldığını ortaya çıkarttı.
İddianamede geçen "sistem" kapsamında "iletişim çadırı" olarak adlandırılan birimde, örgütün "Cambirdge Analitica" modellemesi üzerinde çalıştığı da vurgulandı.
İddiaları aktardıktan sonra yorum ve soruları sıralayabiliriz.
Öncelikle genel teamülü aktaralım; Vatandaşların verileri, devlet geleneğinde güvenlik bağlamında yedeklenir. Bu sıradan ve yapılması gereken bir işlemdir.
İddianamede geçen hususlar ise verilerin kopyalanmasıdır. Ve hatta kopyalanan verilerin kurum dışına çıkarılması, bir ileri aşamada da yurt dışına çıkarılması ve satılması söz konusudur. Pek çok isim bu bağlamda iddianamede zikredilmekte.
Bir vatandaş olarak şu soruların cevaplarını talep ediyorum.
İstanbul'da yaşayan vatandaşların TC nosu, kimlik bilgileri, telefon numarası, ev ve iş adresi, aile soy ağacı, konum bilgileri kopyalanıp yurt dışına çıkarıldı mı?
Bu özel bilgiler satıldı mı?
Elmastan, altından veya nadir toprak elementlerinden daha kıymetli olan şey günümüzde "veri" meselesidir. Bu veri, İstanbul gibi bir kentte yaşayan vatandaşların en mahrem bilgisi ise her şeyden daha kıymetli demektir. Bu bilgiler FETÖ'ye CIA veya MOSSAD'a teslim edildi mi?
YSK'dan temin edilen sandık bilgilerinin yasa dışı şekilde İBB Bilgi İşlem Dairesi'ne aktarılmasıyla yapılan eşleştirmede vatandaşların hane hane hangi partiye oy verdiği tespit edildi mi? Eşleştirme iddiaları doğru mu? Yapıldıysa amaç; vatandaşlar üzerinden tek tek fişleme yapmak mıydı?
Bu işlemler hayata geçtiyse Özgür Özel, bu işlerin bizatihi içinde olduğu için mi Ekrem İmamoğlu'na "git aklan gel" diyemiyor? Özel'in tüm iddiaları baştan reddetmesinin temelinde suça bulaşmışlık olabilir mi?
Kişilerin konum bilgisinin faş edilmesi iddiası da acayip derecede vahim.
İlk akla gelen şey; İstanbul'da yaşayan savcılar, hakimler, Emniyet-TSK-MİT mensupları, gazeteciler, siyasiler, Siyonizm muhalifi olarak faaliyet yürüten sivil toplum çalışanları... Tüm bunların konum bilgileri şu an kimlerin ellerinde?
Telefon numaraları... Büyük soru işaretidir.
Daha geçtiğimiz haftalarda Netanyahu, "elinizde bizim telefonlarımızı kullanıyorsunuz" demedi mi?
Geçtiğimiz yıl İsrail, çağrı cihazlarını patlatarak yüzlerce Hizbullah üyesini katletmedi mi?
Ve yine İsrail, Gazze soykırımında yapay zekayı kullanarak bombalama yapmadı mı? İsrail ordusu tarafından bombalama yetkisi verilmiş yapay zeka, Gazze'de sayısız masumu katletmedi mi?
Hatırlayalım; İsrail yapay zeka sistemi olan Lavender ile Gazze Şeridi'ndeki 2,3 milyon sakinin özel verilerini dikkate alarak bombalamalara yön verdi. Lavender'e yüklenen bilgiler arasında Whatsapp, Facebook ve Instagram verilerinin bulunduğu aktarıldı. Gazzelilerin sosyal medyadaki paylaşımları ele alınarak Hamas'a yakınlıkları ve konumları kaydedildi. Hamas yanlısı olanların apartmanları tüm yakınlarıyla birlikte imha edildi.
Şimdi bu örneği neden verdim?
İskandinav ülkesinde yaşamıyoruz. Kaldı ki onlar bile savaş tehdidini enselerinde hissediyor.
Daha geçtiğimiz gün 20 şehit verdik.
"İsrail ile savaş ihtimali yok" diyemeyiz.
Böyle bir konjonktürde kime oy verdiğimiz, konum bilgimiz ve telefon numaramız İsrail istihbaratına veya yakını ülkelere teslim edildiyse işte bu çok fazla anlam taşıyor demektir.
Eğer böyle bir hamle yapılmışsa; bu, vatana ihanet anlamı taşır.
Bir vatandaş olarak da hakkımı helal etmem.
Bakınız, İBB ekibinin yereldeki siyasal yararı ile yurt dışı istihbaratının siyasal-ulusal yararı çakıştığında devlete ihanet boyutuna gitme ihtimalinden bahsediyoruz.
Konu; parti meselesi değil.
Konu; devlet-millet meselesidir.
Devlet bu konunun üstüne gitsin. Vatandaş olarak hakkımız korunsun, varsa suç hesabı sorulsun.