İsrail'in Filistin'deki işgal ve soykırım politikası nasıl tartışılmaz bir gerçek ise güneydeki Dürzileri kullanarak Suriye'yi içeriden karıştırmak ve istikrarsızlaştırmak istediği de o kadar aşikârdır.
Baas rejiminin devrilmesinin ardından önce Suriye'nin hava kuvvetlerini yok etti İsrail. Tampon bölgelere saldırdı. Dera ve Kuneytra şehirlerinde yeni askeri üsler kurdu. Sayıları 10'a ulaşan üslerin hepsi kritik kavşaklarda ya da gözetleme imkanı veren yüksek yerlerde.
Yüz yılda Filistin'i lokma lokma yutan terör devleti, 22 aydır da Gazze'yi lime lime etmekte. Kendisini engelleyen olmadığı bilgisiyle ve küstah bir akılla Suriye'ye saldırıyor şimdi. Birkaç gündür Şam'ın kalbine vuruyor.
İsrail gibi bir kuduz köpeğin gerekçeye ihtiyacı yoktur ama Suriye içlerine ilerlemesini kolaylaştıran unsur, nüfusun yüzde 3'ünü oluşturan Dürziler. Güya Dürzilerin tehlikede olduğu iddiasıyla –düzmece yahut manipüle edilmiş olayları kaşıyarak yol alıyor işgalci.
1967'de de Dürzilerin çoğunlukta olduğu Colan/Golan Tepelerini işgal etmişti İsrail.
Manivela olarak kullandığı Dürzi tarlasını epeydir sürüyor yani İsrail. Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat da bunu aynen böyle söylüyor.
Benim dikkatinizi çekmek istediğim nokta ise başka.
Malum, PKK kendini feshetti ve 11 Temmuz'da silahları gösteri mahiyetinde de olsa dünyanın gözü önünde yaktı. Irak'ta bu sürecin devamı bekleniyor.
Suriye'deki PKK'nın ne yapacağı ise merak konusu... Henüz bir gelişme yok.
Tek gelişme/değişim ABD cephesinde oldu. ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel temsilcisi Tom Barrack şaşırtıcı biçimde Türk diplomat gibi konuşuyor, Türkiye'nin tezlerini tekrarlıyor. "SDG YPG; YPG ise PKK demektir. Suriye'de federasyon değil entegrasyon olacak" diyor.
Öte yandan 2026 Pentagon bütçesi içinde PKK-YPG'ye 130 milyon dolar hibe edeceği yasa tasarısı da beklemede.
Eş zamanlı olarak YPG/SDG'nin silah bırakmasını ve entegrasyonunu önleme amaçlı DEAŞ kartını masaya/sahaya yeniden sürmek isteyenler olduğu da görülüyor. Dolayısıyla yakın zamanda Hollywood kalitesinde kesilen kafalar, tecavüz edilen kadınlar prodüksiyonları vizyona girebilir.
Fay hatlarını, korkuları kaşıma girişimleri bununla sınırlı olsa yine iyi.
Burada da bir "ümmet siyaseti" heyulası yükseltilmekte çünkü...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 12 Temmuz konuşmasında coğrafyanın bin tarihine, ittifak bileşenlerine hitapla yaptığı "Malazgirt ruhu uyanıyor, Kudüs İttifakı doğuyor" vurgusu CHP Genel Başkanını epey rahatsız etmişe benziyor.
Özgür Özel bunu "ümmetçilik" olarak yorumladı. Bana kalırsa bilerek yanlış anladı.
Sünnilerin üstün tutulduğu, ulus devletten vazgeçildiği, Alevilerin ayrıştırıldığı gibi maksadı aşan ya da zaten maksadı gerçeği aşmak, bozmak, bölmek olan çok tehlikeli, kasıtlı ve çirkin bir yorumda bulunarak (üstelik sürece desteğin yüzde 75'leri bulduğu) bir dönemde Erdoğan'ı sertçe eleştirdi.
Bir süredir sinir uçlarını kaşıma siyaseti güdüyor CHP lideri.
Cevaplanması gereken çok soru var.
Özel'in siyasetinde cahillik, vizyonsuzluk ve gaflet mi var yoksa kasıt mı?
Bu söylemin varacağı yerler, riskler anlaşılamıyordu CHP'de?
Peki ya eş zamanlı olarak yine muhalefet partilerinden gelen LGS'de İmam Hatipli çocuklara soruların verildiği iddiasına ne demeli?
Turan Çömez'in ortaya attığı, CHP başta olmak üzere muhalif çevrelerin ve Sözcü'den Karar'a muhalefet medyasının hayasızca yaydığı manipülasyonun amacı ne olabilir?
Çömez'in peşine takılanlar 1 milyon öğrenciyi rahatsız edecek, aileleriyle birlikte milyonlarca insanı şüpheye düşürüp sanki iktidar İmam Hatip öğrencilerini kayırarak diğerlerine haksızlık ediyor intibaı uyandıracak bir yalandan tam olarak ne umuyorlar acaba?