Perşembe günkü yazımda Suriyeli Türkler hakkında bir yazı kaleme almış ve bu yazının devamı niteliğinde ikinci bir yazının daha geleceğini belirtmiştim.
İşte o yazı...
Konuyu hatırlatmak adına önceki yazımın son kısmını bir kez daha bu yazı için kaleme alacağım.
Hatırlarsınız, Suriye'de Türklerin yaşadıkları sıkıntılı süreci anlatan o yazının sonunu şöyle bağlamıştık...
"Yazının etkisi olmuş mudur bilinmez ama sonrasında Suriye Geçiş Hükümetinin Cumhurbaşkanı Şara randevu vererek Suriye Geçici Hükümeti'nin Başbakanı Abdurrahman Mustafa'yı makamında kabul etti.
Bu ziyaret Türk Kimliğinin kabulü ve kırgın gönüllere köprü oluşturması açısından önemli bir ziyaretti.
Ancak bu işin sadece kuru bir ziyaretten ibaret olmaması gerekliydi.
Milliyetçi kimliğiyle bilinen Mustafa mutlaka TÜRK Cephesindeki sıkıntıları ve yaşanan handikapları Şara'ya aktarmıştır.
Peki bu görüşmeden bir sonuç alındı mı?
Süreci yakın takip eden biri olarak ben duymadım, olduğunu da sanmıyorum.
Bu gaz almadan öte gitmeyen görüşmeden bir sonuç çıkmadığı gibi bir de Suriye Milli Ordusunu hedef alan bazı Avrupa merkezli oyunların oynanmaya başladığını gördüm.
Nedir bu sinsi oyunlar?
O oyunların neler olduğunu da bir sonraki yazımda detayla anlatacağım. "
GELELİM SİNSİ OYUNLARA...
O görüşmeden bir şey çıkmadığını ve bu sıkıntılı sürecin halen devam ettiğini tekrar vurgulayarak yazıya konu olan sinsi oyunlara gelelim.
Malum İran ve İsrail Suriye'de yeni dönemin başladığı ilk günden bugüne ele ele vererek Suriye'deki yeni oluşumu engelleme adına inanılmaz kirli işler planlamaya başladılar.
Baş başa veren iki düşman(!) ülke, Suriye'de yeni geçiş hükümeti ile ona destek veren Türkiye'nin çabalarını boşa düşürmek için her yolu denediler ve bugüne kadar deyim yerindeyse ellerinden geleni artlarına koymadılar.
Baş başa veren iki sinsi şeytan durumu engelleme adına en büyük oyunu Suriye'de iç savaş çıkararak oynamaya karar verdiler.
Plana göre kirli oyun İran'ın hâkim olduğu Lazkiye ve Tartus illeri ile İsrail'in hâkim olduğu Dürzi bölgelerinde planlandı.
Buna göre güneyden İsrail, batıdan İran, doğudan ise PKK isyana destek verecek ve Şam ele geçirildikten sonra oyun tamamlanacaktı.
OYUN ÇÖKTÜ...
Ancak evdeki hesap Şam'a uymadı ve isyan Türkiye'nin de destekleriyle bastırıldı.
İsyancılardan sindirilmiş birçok kişi gözaltına alınmıştı.
Bu durum karşısında hemen B planına geçildi ve bölgede sanki mezhepçilik üzerinden Nusayri katliamı yapılıyormuş gibi bir hava estirilmeye başlatıldı.
Sosyal medya üzerinden yürütülen yalan dolu, maksatlı bir algı operasyonu dalga dalga yayıldı.
Hatta olayları mezhepçilik üzerinden Türkiye'ye sıçratmaya kalktılar ve bu fitne, iç ve dış mihraklarca başta Anadolu olma üzere her yerde yayılmaya çalışıldı.
Bu oyun da tutmayınca uygulamaya yeni bir tezgâh konuldu.
ŞEYTAN YOLUNU DEĞİŞTİRİR...
Samimi söylüyorum insan kılığına girmiş bu mahlukatları şeytan gördüğü an yolunu değiştirir.
İşte tam bu olaylar yaşanırken oyun kurucular İran ve İsrail "B" planı da elde patlayınca "C" planına geçiş yaptılar ve gerçekten çok aşağılık bir iftirayı her yere yaymaya başladılar.
AŞAĞILIKSINIZ...
İftiraya göre sözde Nusayri katliamını Suriye Milli Ordusu askerleri yapmıştı.
Aslında okumayı bilen için bu soysuzca yalan atıldığı an oyun rengini belli etmişti.
Belli ki iş Suriye Millî Ordusunun üstüne yıkılacak ve dolayısıyla bu yapıyı düzenli ordu haline getiren Türkiye de bir şekilde töhmet altında bırakılmaya çalışılacaktı.
Oyun zekice kurgulanmıştı ancak alıcı bulabilecek miydi?
Oyun beklediğim gibi ne alıcı buldu ne seyirci.
Kısacası mahlukat takım kendi çaldı kendi oynadı.
SON UMUT...
Tam bu oyun tutmaz bu yalana kim inanır derken Avrupa Birliğinden son bir alçaklık, konu ile ilgili düzmece bir açıklama geldi. Bu açıklamaya göre;
Avrupa Birliği Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) güçlerine sözde alevi katliamına katıldıkları gerekçesiyle yaptırım uygulama kararı aldı.
Bu karara göre yaptırım uygulanacaklar; Ebu Amşe Seyf Ebubekir, SMO Sultan Süleymanşah Tugayı, SMO Hamza Tümeni, SMO Sultan Murad Tümeniydi.
Kısacası Türkiye destekli SMO gruplarının birleşimi olan müşterek kuvvetlerin tamamı yaptırım kapsamına alınmıştı.
Oysa SMO içerisindeki çok az bir grup ayaklanan Esad kalıntılarına karşı operasyonlara katılsa da ne Ebu Amşe ne de Seyf Ebubekir ve birlikleri bu operasyonda asla katılmamıştı.
Hatta Ebu Amşe olaylar esnasında rahatsızlığından dolayı hastanede yatıyordu.
Aslına bakarsanız küstah AB aklınca dolaylı yoldan Suriye ordusunun komutanlarına operasyon çekiyor.
Zira yaptırım listesinde olan herkes Suriye ordusunun bünyesinde.
SONUÇ...
Görüldüğü gibi gerek saha hareketlenmelerine bakıldığında gerek bu tür siyasi operasyonlara bakıldığında Suriye'de işlerin çok kritik bir aşamaya geldiğini görüyorsunuz.
Bu nedenle diyorum ki aman dikkat!!!