CHP'yi, itirafçılar korkusu sardı.
İmamoğlu ve Özel, baştan itibaren savunmalarını iki çürük temel üzerine oturttular.
1. "İstanbul'daki soruşturma, siyasî bir darbedir. Erdoğan, yenemeyeceğini anladığı İmamoğlu'nu hapse attırarak ondan kurtulmaya çalışıyor."
Öyle böyle değil bu absürt/saçma iddiayı, Sosyalist Enternasyonel'de bile söylediler.
2. "Soruşturma dosyası boş. Belge, bilgi yok. Üç beş tane gizli tanığın yalanları ile operasyon yapılıyor. Ben Özgür Özel olarak başta İmamoğlu, bütün Büyükşehir bürokrasisine güveniyorum. Dürüstlüklerinden namusum kadar eminim..."
Bu iki temel de çürük.
1. Siyasette bir gün bile uzun zaman iken 3 yıl sonraki seçimde İmamoğlu'nun Cumhurbaşkanı seçileceğini söylemek kimseyi ikna etmiyor. CHP'liler bile bunu anlamış değil.
Üstelik erken seçim şartları/zemini yok. Bir hayal dünyasında senaryo/kurgu var. Aç tavuğun kendini darı ambarında görmesi gibi...
Kaldı ki şu anda İmamoğlu öyle bir soruşturma geçiriyor ki, bırakın üç sene sonra aday olmayı, belki de uzun yıllar cezaevinde kalacak.
2. Soruşturma dosyası boş değil. Her gün yeni itirafçıların ifadelerinden yeni soruşturmalar yapılıyor. Dosya giderek genişliyor.
Elde edilen yeni bilgiler doğrultusunda iddianame yazımı sürüyor. İfade veren bazı isimlerle ilgili ek delillendirme süreci de başlatıldı.
"Gizli tanık" balonu da güm diye patladı.
Kimse şu anda, gizli tanık ifadelerine dönüp bakmıyor bile.
Çünkü 26 kişi yüzleriyle, sesleriyle, görüntüleriyle etkin pişmanlıktan yararlanarak açıktan itiraflarda bulundular ve tahliye edildiler.
Bu itiraflar öyle sıradan birilerinin itirafları değil.
Organize soygun sisteminin (Eko-Sisteme) önde gelen şahsiyetleri.
Öyle itiraflar var ki, Özgür Özel hala kırık plak gibi "gizli tanık" dedikçe gülünç olmanın ötesinde güven açısından bir çuval inciri berbat ediyor.
Bakınız dün bir itirafçıyla ilgili haber şuydu:
"Altan Gözcü; İmamoğlu'nun para kasası olarak bilinen ve hesaplarında 1 milyar 250 milyon TL hesap hareketi tespit edilen "sıvacı" Âdem Soytekin'in, KİPTAŞ'ı âdeta vurgun merkezine çevirdiğini anlattı.
İtirafçı Altan Gözcü, paravan şirketlere nasıl iş verildiğini, burada hangi tezgâhların, tertiplerin, döndüğünü de anlattı.
Bilhassa İBB Meclis İştirakler ve Bağlı Kuruluşlar Komisyon Başkanı Ertan Yıldız'ın ifadeleri, İmamoğlu'nun uykularını kaçırdı.
İmamoğlu'nun, Beylikdüzü Belediye Başkanlığı döneminden beri yanında taşıdığı Ertan Yıldız'ın itirafları, yolsuzlukların odağında Ekrem İmamoğlu'nun olduğunu gösteriyordu.
İtirafçılar arasında; Kültür A.Ş. Genel Müdürü Murat Abbas var.
Her ihaleden komisyon alan, organize bir ekip kuran, işadamlarının gözünün yaşına bakmayan ve Büyükşehir Belediyesinin tüm kaynaklarını/imkânlarını kendisine bağlayan bir Ekrem İmamoğlu profili var karşımızda...
Cumhuriyet Savcıları, İstanbul Belediye Başkanını; sadece tartışmalı gizli tanık iddiaları ile "organize suç örgütü yöneticisi" olarak ile suçlayabilirler mi?
Özellikle iki işadamının ifadelerine göre, İmamoğlu'nun ekibi, rüşvet almak amacıyla müteahhitleri, hak edişlerinden yakaladı.
İmamoğlu'nun ileride Cumhurbaşkanı olacağı, yeni Cumhurbaşkanını karşılarına almalarının doğru olmayacağı ile psikolojik baskı uyguladılar.
Tutuklu işadamı Ahmet Sari; İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden alacağı 3 milyar TL karşılığında, Ekrem İmamoğlu'nun yakın ekibinden Ertan Yıldız ve Fatih Keleş'e toplam 26 kez elden para verdiğini, bu süreçte 232 milyon TL rüşvet dağıttığını itiraf etti.
Yine etkin pişmanlıktan yararlanarak tahliye edilen iş insanı Kadir Gümüş, İBB iştiraki AĞAÇ AŞ'den ödeme alabilmek için 10 ve 15 bin dolar olmak üzere iki kez rüşvet verdiğini ve paraların zarfla poşet içinde alındığını söyledi. HTS kayıtlarına bakılması durumunda "söylediklerimin doğruluğu teyit edilecektir." dedi. (HTS kaydı -Historical Traffic Search-, bir kişinin geçmiş telefon trafiğini gösteren teknik döküm. Bu kayıt, kişinin, kimlerle, ne zaman ve hangi baz istasyonları üzerinden iletişim kurulduğunu belirliyor.)
Yazımızı, Cem Karaca'nın şarkı sözlerini hatırlayarak bitirelim:
Bindiniz bir alamete, gideyonuz kıyamete...