
Türkiye eş zamanlı olarak diplomasinin yani 'müzakere'nin birini yaparken diğerine geçiliyor.
Antalya, Kuzey Atlantik Paktı (North Atlantic Treaty Organization-NATO) Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndaki 'müzakerelere' ev sahipliği yaparken İstanbul sırasıyla dünya gündeminin başlıca konularında 'müzakerelere' ev sahipliği yapıyor.
Geçtiğimiz yazıda Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelensky'nin "Diplomasi için gerekli zemini oluşturmak amacıyla hafta başından itibaren tam ve kalıcı bir ateşkes bekliyoruz. Perşembe günü Putin'i Türkiye'de şahsen bekleyeceğim. Umarım bu kez Ruslar bunu başaramamalarına dair bahaneler üretmezler" dediğine dikkat çekmiştik.
'Beklenen gün' geldi ve 'kartlar yeniden dağıtıldı' çünkü yine 'taraf' olmayanlardan 'açıklamalar' silsilesi geldi ve süreç 'etkilendi.
Bir kez daha.
Aynı aktörlerce.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'in Rus liderin Türkiye'de Zelensky ile görüşmeyi reddetmesinin ardından Putin'i müzakere sürecini 'kasıtlı olarak geciktirmekle' ve Rusya ile Ukrayna arasındaki ateşkesi 'engellemekle' suçlarken The Guardian da İngiltere Başbakanı, Putin'e ne mesaj göndermek ister diye sorunca "Bugünkü olaylar, oyalayanın Putin olduğunun bir başka kanıtıdır. Ateşkesi oyalayan Putin'dir. Ukrayna, aylar önce, 30 günlük koşulsuz ateşkes için hazır olduğunu söyledi ve biz de uzun zamandır barışı engelleyenin Putin olduğunu söyledik" deyince gözler kritik buluşmaya çevrildi.
Zelensky de ardından "İstanbul'da benim için yapılacak hiçbir şey yok" diye açıklama yapıp Trump ve Putin gelmeyince İstanbul'dan ayrılınca insan düşünüyor.
Zelensky bununla da kalmıyor: "Ukrayna devletinin %20'sinin işgal altında olması diplomasi midir? Toplu mezarlar, toplu cenazeler ve 20.000 Ukraynalı çocuğun kaçırılması diplomasi olarak mı değerlendirilir?
Trump'ın dediği gibi, cinayetleri durdurmalı mıyız? Katliamları? Hadi, destekliyoruz, cinayetler dursun. Bu koşulsuz ateşkes anlamına geliyor.
Bunun için liderlere ihtiyaç yoktur; sadece harekete geçecek siyasi iradeye ihtiyaç vardır" diyor.
Sonra bir 'açıklama' daha düşüyor ama bu sefer Amerika Birleşik Devletleri'nden.
Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Rubio'nun "Rusya'nın Ukrayna ile müzakerelere gönderdiği ekibin seviyesi ilerleme kaydedildiğini göstermiyor. Rusya Devlet Başkanı Putin'in Ukrayna ile ateşkes görüşmelerine doğrudan müdahil olması gerekiyor" demesi bir başka 'zamanlama manidar' ifade.
Hatırlayalım, geçen hafta Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald J. Trump ise yine 'kendine has ifadeler' kullanarak durumu şöyle anlatıyor: "Rusya Devlet Başkanı Putin, Ukrayna ile bir Ateşkes Anlaşması yapmak istemiyor, bunun yerine Perşembe günü Türkiye'de bir araya gelerek KAN BALOSUNUN olası bir sonunu müzakere etmek istiyor. Ukrayna bunu HEMEN kabul etmeli. En azından bir anlaşmanın mümkün olup olmadığını belirleyebilecekler ve eğer mümkün değilse, Avrupa liderleri ve Amerika Birleşik Devletleri her şeyin nerede olduğunu bilecek ve buna göre ilerleyebilecek!"
Bu 'ön açıklamalar' aslında 'Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan bellidir' söylemini doğruluyor ve tarih bir kez daha aynı 'aktörler' ile farklı zamanlarda 'tekerrür ediyor '.