Tüm Yazarlar
Abdullah Erboğa Yazıları
Riyad’ın çıkmazları
Abdullah Erboğa
Filistin davasına sahip çıkma meselesinin bölgede İran tarafından domine edilmesine fırsat tanımak, Muhammed bin Selman için menfi sonuçlar doğurabilir. İsrail ile işbirliği yaparak bölgesel düzen kurmak ve Riyad’ı bu düzenin kurucu aktörü haline getirmek, çıkışları kapalı karanlık bir tünelde yol almaya benzer.
Suud siyasetinin kodları yeni düzen eski oyun
Abdullah Erboğa
Hiçbir somut başarı hikayesi olmayan Veliaht Selman’ın adının sürekli olarak kriz ve kaoslarla anılması sadece şahsına yazılamaz. Kaşıkçı cinayeti başta olmak üzere yapılan tüm eylemlerde aynı zamanda ABD, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’in katkısının olduğu ve eşdeğer sorumluluklarının bulunduğunun altı çizilmelidir.
Küresel siyasetin Suriye çıkmazı
Abdullah Erboğa
Suudi Arabistan ve İsrail, başta Suriye olmak üzere ABD’nin Ortadoğu ajandasının ilk sıralarına İran meselesini yerleştirmenin peşinde. Öte yandan bu iki aktörün İran merkezli olarak Suriye meselesinde daha fazla inisiyatif alma ve çok daha müdahil bir politika yürütmeye başladıkları açıkça görülüyor. Suudi Arabistan, Trump yönetiminin maliyetlerin karşılanması talebine yeşil ışık yakarken sahada da olma tutumuna eviriliyor.
Afrin operasyonu ve milli güvenlik
Abdullah Erboğa
Türkiye’nin terör ile mücadele alanı genişledikçe savunma kapasitesini artırması ve özellikle yerli imkanlarla bu mücadeleyi yürütmesi hayati derecede mühimdir. Zeytin Dalı Harekatı yerli ve milli silahların kıymetini ortaya koydu. Önümüzdeki süreçte Türkiye’nin Suriye’de oyun kurucu bir aktör olarak kalmasında savunma kapasitesinin rolü belirleyici olacaktır.
Muhammed bin Selman’ın iktidar yürüyüşü ve Ortadoğu
Abdullah Erboğa
Geçtiğimiz haftadan itibaren Suudi Arabistan’da yaşananlar uluslararası arenada büyük yankı uyandırdı.
Ortadoğu’da geçiş dönemi: Stratejik mevzilenme
Abdullah Erboğa
Bundan sonraki süreçte Türkiye’nin önündeki en ciddi konu Fırat’ın doğusudur. Kısa ve orta vadede angajmanlarını bu tehdide göre ayarlaması ve seçeneklerini bu tehdide göre planlaması elzemdir. Bu açıdan müttefiklerinin Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alması ilişkilerin geleceği açısından önemli bir gösterge olacaktır.
Körfez siyaseti: Savunmacı aktivizmden iç rekabete
Abdullah Erboğa
Körfez ülkeleri güvenlik travmasını Körfez’in içine taşıdı. Bundan sonraki her aşamada bu güvensizlik algısıyla birbirlerine yaklaşacaklardır. Belki de Körfez ülkelerinin ulusal güvenlik çıkarları bundan sonra herbirinin farklı bir bölgesel güçle hareket etmesini gerektirecektir. Böyle bir tablo “Körfez ülkeleri” kavramının da ortadan kalkmasını beraberinde getirecektir.
Torunlar döneminde Körfez’in geleceği
Abdullah Erboğa
Devlet ile toplum arasında yaşanan ayrışmalar, kraliyet ailelerinde torunlar döneminin başlaması ve bölgesel politikalarda sergilenen farklı duruşlar Körfez ülkelerinin temel problemleri. Bu üç gerilim alanıyla ilgili yaşanabilecek her kırılma oldukça derin sorunların oluşmasına zemin hazırlayacaktır. Bu nedenle birliktelik en mühim konudur çünkü dış kaynaklı güvenlik teminatları çok kısa bir süre sonra Körfez’den çekilecektir.
Yeni güvenlik konseptine doğru
Abdullah Erboğa
Eğer yeni dönemin güvenlik eksenleri Arap-Fars ve Türk-Kürt çatışmaları üzerinden kurulmak isteniyorsa bölge ülkelerinin yeniden bir değerlendirme yapmaları ve geri dönülemeyecek adımlar atmamaları elzemdir. Bu da İran’ın başta Suriye’de olmak üzere kendisine çeki düzen vermesi ve aşırılıklarını törpülemeyi birincil görev olarak addetmesinden geçmektedir.
Suriye’de stratejik ittifak kaosu
Abdullah Erboğa
Türkiye halihazırda yavaş yavaş şekillenmekte olan statükoya sert güç unsurlarını her daim hazır tutarak kararlılığını göstermelidir. Bu bağlamda Türkiye’nin Suriye projeksiyonundaki temel hedef, PYD-YPG’yi orta vadede küresel güçlerin kullanamayacağı dolayısıyla aktör olmaktan çıkaracağı hamlelerde bulunmak olmalıdır.
Münbiç denklemi ve Fırat Kalkanı’nın geleceği
Abdullah Erboğa
Rakka operasyonu için Türkiye’nin ortaya koyduğu planlar ve yaptığı tekliflere karşı hala cevap verilmiş değil. Bu aynı zamanda Suriye bağlamında bölgesel ittifak ilişkilerini de doğrudan etkileyecek bir aşama olarak görülebilir. Ancak el-Bab sonrası Münbiç’e yöneleceğini ve PYD’nin çekilmemesi halinde vuracağını açıklayan Türkiye’nin hareket alanını daraltmak ve Fırat Kalkanı Operasyonu’nu uluslararası hukuk bağlamında elimine etmek için adımlar atıldığını görmekteyiz.
Türkiye’nin yeni güvenlik şemsiyesi: Fırat Kalkanı
Abdullah Erboğa
El-Bab operasyonu sonrasında sırasıyla Membiç ve Rakka’yı hedefe koyan Türkiye, sınır ötesinde tüm terör örgütleriyle mücadeleden kaçınmayacağı mesajını çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Suriye genelinde ateşkese varılması uluslararası güçlerin Türkiye’nin kapasitesini dikkate alması noktasında yol gösterici olacaktır.
Terör kimin neferi?
Abdullah Erboğa
Rus Büyükelçisi’nin suikastı sonrası ABD’nin Rusya’dan FETÖ’nün terör örgütü olduğuna dair hukuki belge isteyip istemeyeceği belirsiz. Ancak ABD halihazırda bu terör örgütünün elebaşına ev sahipliği yapmaya devam etmektedir. Şu ana kadar bu tutumunda herhangi bir kırılma emaresi de ortada gözükmemektedir.
Halep'te süren yıkım ve Suriye’nin geleceği
Abdullah Erboğa
Fırat Kalkanı Operasyonu sebebiyle Türkiye’nin Halep’e ses çıkarmadığı iddiası son derece yanlıştır. Türkiye’nin Halep için en başından itibaren verdiği diplomatik destek ortadadır. Bir an evvel diplomatik çözüm için Rusya gibi bir aktörü ikna edecek formüllerin ortaya konması gerekmektedir. Bu zemin en azından Halep için bir nefes alma imkânı verecektir.
Suudi Arabistan ile ilişkilerde yeni düzlem mümkün mü?
Abdullah Erboğa
Riyad yönetiminin Türkiye ile olan ilişkilerini Batı başkentlerinin pozisyonuna göre düzenlemekten vazgeçerek kendi özgün duruşunu belirlemesi oldukça önemlidir. İkili ilişkilerin stratejik düzeye taşınması hem bölgesel denge açısından ellerinin rahat olmasını hem de güvenlik meselelerinin daha koordineli olarak idare edilmesini sağlayacaktır.