Gazze tıkladığımız kanlı bir galeri. Bizi üzülecek şeylerin memuru kılan ah vah etme istasyonumuzdu. Gazze bize kandil akşamlarında ya da bayramlardan önce gelen SMS kutularımızı şişiren Gazze yaz boşluk bırak bilmem ki nereye gönder adlı dijital vicdan konforumuzdu. Bir şeyler oluyordu ama ne olduğunu bilme merakımızı harcamaya kıyamadığımız acı çeken çocuğumuzdu Gazze.
Bocaladık çünkü 75 yıldır zulme uğrayan bir halkın çektiklerini 7 Ekim gecesi ya da sabahı anlamaya çalıştık.
Çünkü hoca bizi sınav için tüm kitaptan sorumlu tutmuştu.
Sayfaları hızlı hızlı çevirdik, Kudüs neresi Beytül Makdis neresi nerede Jaruselam diye bağırmışlar,
Evet biz bir Ömer değildik ama tencerede kaynayan o taşın da o taşın başında bekleyen annenin de o annenin oyaladığı çocukların da birer Gazze olduğunu biliyorduk.
Bütün Müslümanlar tencerede taş kaynatan o annenin Gazze olduğunu biliyordu ama bir Ömer değildik işte.
Bir gece yarısı sırtımızda un çuvalı bir teneke yağ sırtlayacak o acıyı görecek kendimizi sigaya çekecek,
Ey Abbas mahşerde kimse bizim zararımıza ortak olmaz bu un çuvalını ve yağı sırtıma yığ diye kendine nefsine adaletin kılıcını çok hızlı ve acımasızca çekmiş bir Ömer değildik.
Şu anda milyonlarca Müslüman bir Ömer olamadığı için Gazze'deki tencerelerde taş kaynıyor.
Şeyh Ahmet Yasin ümmete yazdığı bir mektupta beni en yaralayan paragrafı okuyayım; Allah'ım ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum. Ben ki kocamış bir yaşlıyım kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah. Sesimle yeri inletecek bir hatip de değilim. Ben ki saçları ağarmış ömrünün son demlerinde türlü hastalıkların yıktığı üzerinde belaların estiği biriyim. Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar!
Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?
Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye; "Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor? Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!
Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!
Bari aleyhimize olmayın..
Ne demek bu.. Allah aşkına bari aleyhimize olmayın. Kassam Tugayları Gazze'nin Hazreti Ömer'idir. Ebu Ubeyde de böyle. Hazreti Ömer Kudüs'e ilk girdiğinde ne yaptı bir araştırın. Haçlılar kaç Müslümanı katletti araştırın.
Gazze'de bir anne nefes alıyor mu diye evladını değil aslında bizi sarstı Müslümanlar nefes alıyor mu diye bizi silkeledi.
Cenazeleri kolay teşhis edilsin diye ölmeden önce isimleri ayaklarına yazılan sadece o çocuklar mı zannediyorsunuz bizim isimlerimizi Allah'ın bir köşeye yazmadığını mı düşünüyorsunuz.
Annesinin cenazesinde "Seni saçlarından tanıdım" diye ağlayan kız çocuğunun mahşerde yüzümüze "sizi suskunluğunuzdan tanıdım" diye haykırmayacağını mı düşünüyorsunuz.
"Örtmeyin üstümü annemin kefeniyle ısınmak istiyorum" diyen genci zalimin ayazına terk eden bizi unutacağını mı düşündünüz.
Evlatlarına ekmek bulmanın sevinciyle evine giderken başından vurulan annenin çocukları bizim vicdana izzete açlığımızı konuşmayacak mı sizce.
Annesinin mezarında "hadi çık oradan anne" diye ağlayan kız çocuklarının bizim üzerimizdeki ölü toprağına bir çift sözü olmayacak mı sizce?
"Annemi üzmemek için acıktığımda ağzımı kapadım" diyen o çocuk bizim kapalı gözlerimizi bir gün gelip açmayacak mı?
İşte bu yüzden Ahmet Yasin'in dediği gibi
Allah aşkına bari aleyhimize olmayın.
Onları görünce eksikliğimizi hatırlıyoruz. İsrail'in onları işgal etmesine izin verdik.
Onlar bize ne kadar eksik ve ne kadar yoksul olduğumuzu hatırlatıyorlar.
Allah aşkına aleyhimize olmayın.