Gazi Mustafa Kemal'e savaş sonrası yürüttüğü mücadeleyle ilgili yöneltilen bir soru üzerine verdiği mütevazı cevap o dönemin ruhunu anlatan çok anlamlı bir cevaptı.
"Ben çoban ateşlerini Anadolu ateşine çevirdim."
Evet bu cevap, üzerine konuşulması gereken bir cevap.
Osmanlı İmparatorluğunun düştüğü durum üzerine duyarlı Anadolu insanları yurdun dört bir yanında ülkeyi kurtarmanın, vatan topraklarının işgaline, kötü gidişe dur demenin yollarını aramaya başladılar.
Yurdun her köşesinde bir araya gelen vatan sevdalısı insanlar gizli gizli toplantılar yapmaya işgal altındaki yurdu kurtarmaya çalıştılar.
Bu mücadelenin her biri çok kıymetliydi ancak her birinin de ortak bir eksiği vardı.
Lider...
Evet, mücadeleye önderlik edecek kitleleri sürükleyecek lider yoktu.
Sonunda o lider de geldi ve mücadele tek elden yürütülmeye başlandı.
İşte Atatürk'ün ben çoban ateşlerini Anadolu ateşine çevirdim sözünün açılımı tam da buydu.
Neden bu hikâyeyi yazdım.
Yazının tamamını okuduğunuzda soruya cevap bulacaksınız.
CHP'de Sular Durulmuyor...
Herkesin gördüğü gibi CHP içinde ciddi bölünmeler yaşanıyor, ciddi fikir ayrılıkları var, ayrılıklar ve kavgalar giderek derinleşiyor, kısacası partide kazan kaynıyor.
Özel Özgür ve yönetimine karşı ilk ciddi çıkış on milletvekili tarafından yapıldı.
Bu çıkışı on altı eski milletvekilinin yaptığı çıkış izledi.
Aldığım kulis bilgisi bir gurup milletvekilinin onarlı gruplar halinde bir mektup yazma eylemine devam edeceği yönünde.
Tüm bunlar olurken Gürsel Tekin sert bir çıkış yaptı ve Gürsel Tekin'i de Kemal Kılıçdaroğlu izledi.
Vekil Mektupları...
Vekiller mektuplarında herkesin şikâyetçi olduğu konulara işaret ediyorlardı.
Neydi bu konular...
İftiracı olanlar hakkında şikayetçi olun, iftiracı dediklerinizin partiyle ilişiğini kesin, yolsuzlukta adı geçenleri CHP iç hukukuyla sorgulayın.
Bu talepler zaten olması gereken son derece haklı talepler.
Bu talepler dalga dalga geleceğe benziyor.
Gürsel Tekin...
Geçtiğimiz gün bir başka sert çıkış Gürsel Tekin'den geldi.
Şöyle diyordu Gürsel Tekin;
"Cumhuriyet Halk Partisi; iftiraların, kumpasların ve yolsuzlukla anılan her türlü kirli yapılanmanın dışında tutulmalıdır. Bu tablo artık sürdürülebilir değildir. Bu parti arınacak, güçlenecek ve yoluna devam edecektir.
Şunu herkes aklının bir köşesine kazısın: Çoban ateşi çoktan yakıldı. Bu saatten sonra hiç kimsenin konforlu bir alanı olmayacak. CHP'yi trol çetelerinin diliyle hizaya sokamazsınız. CHP, bedel ödeyerek mücadele edenlerin, hesabı tertemiz verenlerin, alnı açık olanların partisidir."
Bu cümleler içinde en önemlisi yazıma da başlık olan "çoban ateşi" vurgusuydu.
Bu önemli bir tespitti zira CHP içinde oluşan atmosfer bu tespiti teyit ediyordu.
Görünen o ki CHP Genel Merkezinde, il, ilçe ve taşra teşkilatlarında çok sayıda çoban ateşi yakılmış vaziyette.
Kılıçdaroğlu...
CHP içinde bir başka çalkantı Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz gün yaptığı ilginç çıkışla yaşandı.
Kılıçdaroğlu sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla CHP yönetimini sert sözlerle eleştirdi.
Eleştirilerinde muhatabının kuduracağı zehir zemberek sözler sarf eden Kılıçdaroğlu şunları söyledi;
"Hesap vermek her bir CHP'linin namus borcudur.
Her siyasi parti ve her siyasi savrulabilir, geri durabilir, rüşvet ve yolsuzluk sarmalına bulaşabilir ve hatta ihanet zincirine de tutunabilir.
Ama bakın, yine söylüyorum, Cumhuriyet Halk Partisi rüşvetlerle yolsuzluklarla ve rüşvet çarkının müteahhitleriyle anılamaz, bunlarla bir araya gelemez. Üzerinde iftiralar ve yolsuzluk iddialarıyla yol alamaz.
Derhal arınmalı ve yoluna devam etmelidir. Cumhuriyet Halk Partisi aziz milletimizi ahlaki uyanışa davet eden bir parti olmalıdır" dedi.
Bu çıkış İmamoğlu hakkında yürütülen dava ile ilgili CHP'nin "bu bir siyasi davadır." sözlerini yerle bir eden çıkıştır.
Kılıçdaroğlu bu sözleriyle; yürütülen soruşturmalardan kaçmayın, hesap verin, hakkında yargılama sürenlerle yollarınızı ayırıp partiyi aklayın demek istiyor.
Bunlar doğru tespitler ve doğru sözler.
Yine Kılıçdaroğlu İmralı'ya gidecek heyette CHP'nin yer almamasının "devletin ali menfaatleri açısından hata" olduğunu söyledi.
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Orta Doğu'dan Asya'ya, Kafkaslardan Avrupa'ya, Altaylardan Tuna'ya söyleyecek sözü vardır. Türkiye Cumhuriyeti at sürdüğü ve şehit verdiği coğrafyalarda sıkışamaz. Gönül bağı kurduğu kardeş milletler sofrasında sıkıştırılamaz, sıkışıklığa gelemez.
CHP, Orta Doğu'da tökezlememizi bekleyen İsrail ve ABD belasını defetmek ve devletin ali menfaatleri için sürecin içinde yer almalıdır.
Konuya siyaset üstü bakarak elini taşın altına koymalıdır. Tarihin doğru tarafında olmak cesaret ve kararlılık gerektirir"
Sonuç...
Tüm bu sözlere baktığınızda Kılıçdaroğlu'na "genel başkan iken aklınız neredeydi " diye sormadan edemiyorsunuz.
Meseleyi "ne işimiz var Libya'da, ne işimiz var Suriye'de" noktasından "Avrupa'da, Kafkaslarda, Altaylarda olmalıyız" noktasına getirmek Kılıçdaroğlu adına, ülke siyaseti adına elbette büyük kazanç ancak burada da akıllara samimiyet konusu geliyor.
Hangi Kılıçdaroğlu samimi?
Ne işimiz var diyen Kılıçdaroğlu mu, oralarda olmalıyız diyen Kılıçdaroğlu mu?
Kılıçdaroğlu bu söylemleri ile CHP'de yanan çoban ateşlerini Anadolu ateşine çevirebilecek mi?
Tüm bu soruların cevaplarını kısa bir süre içinde almış olacağız.