
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Cellat" çıkışıyla tam anlamıyla Pandora'nın kutusunu açtı.
Zira Özel, DEM'i "Stockholm Sendromu" içinde olmakla suçladı. Celladına aşık olmakla itham etti.
DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, CHP'ye sert bir cevap verdi...
Bakırhan, "Kimse bu hafızanın üzerine ucuz metaforlarla yaklaşmasın. 'Cellat defteri'ni açacaksak hepiniz borçlu çıkacaksınız" diyerek CHP'nin karanlık geçmişini hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da CHP'nin bu ikiyüzlü politikasını eleştirdi. Erdoğan, "Benim Kürt kardeşlerim celladın kim olduğunu çok iyi bilir. Bunlar için Kürt kardeşlerim sadece bir oy deposu" ifadesini kullandı.
Erdoğan, "Sayın Özel hedef saptırmasın. Cesareti varsa ve cellat görmek istiyorsa aynaya, kendi tarihine, CHP'nin geçmişine baksın. Celladı orada zaten görecektir" sözleriyle rest çekti.
Elbette cezaevinde ne konuştuklarını bilmemiz mümkün değil, ancak İmamoğlu'nun da Özel'e bu konuda fırça atacağını tahmin etmek için kahin olmaya da gerek yok... Özetle, Özel'e liderlik gömleği biraz bol geliyor gibi görünüyor. "Cellat" çıkışıyla da baltayı taşa vuruyor...

BAŞIMIZA TAŞ YAĞACAK!
Eskiler çok beklenmedik bir olay olunca böyle söylerdi. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın savunma sanayisinden övgüyle bahsettiğini görünce aklıma ilk "Başımıza taş yağacak" cümlesi geldi. Sonra konuşmasının arasına sıkıştırdığı bir ifade dikkatimi çekti. Çünkü belli ki içine oturmuştu. Ağbaba'nın "Kızılelma'yı yapan BAYKAR benden 40 bin TL almış olsa da tebrik ediyoruz" ifadesi de bir travmanın itirafıydı.
Tabii hemen gazetecilik merakı konuyu araştırdım. "Bu 40 bin liralık tazminat neydi?" diye düşünürken hatırladım.
Hadi gelin sizi 2019 yılına götüreyim...
İmamoğlu belediye başkanı olmuş; ardından da "İBB kaynakları peşkeş çekildi" haberleri dolaşıma sokulmuştu. CHP'li Veli Ağbaba da işte o sırada dolduruşa gelenler arasındaydı.
20 Nisan 2019'da paylaştığı mesajı aynen buraya alıntılıyorum: "AKP neden mahkemeye başvurup kayıtların yedeklenmesini engellemek istiyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı Selçuk Bayraktar'ın mütevelli heyeti başkanı olduğu T3 Vakfı'na 41.1 trilyon lira destek verilmiş."
T3 Vakfı adına Selçuk Bayraktar bu iddiayı ki artık mahkeme kararıyla iftira olduğu sabit, hemen yalanladı. "İBB'den tek kuruş almadık" dedi. Konuyu yargıya taşıdı. İşte o 40 bin lira o davanın tazminatı... Ama benim asıl dikkatinizi çekmek istediğim mesele o mesajdaki "AK Parti verilerin kopyalanmasını bu yüzden engellemek istiyor" iddiası...
Şimdi Ağbaba'nın sorması gereken iki soru var.
Birincisi "O dönem beni bu yalanlara kim alet etti, asıl hırsızlıkları örtmek için beni mi kullandılar?"
İkincisiyse "İmamoğlu Suç Örgütü Davası'nda kendisini bu kumpasa düşürenleri savunmaya devam mı edecek?"
Zira o dönem eline sözde belgeler verip "40 bin lira travması"na sebep olanlar şimdi de çıkıp yargılamalara karşı göğsünü siper etmesini istiyor olabilir mi?

NENE HATUN'UN KEMİKLERİ SIZLADI
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Atatürk'ün arkasına saklanıp, siyaset yapmaya çalışırken baltayı bir kez daha taşa vurdu.
"İmamoğlu Suç Örgütü"nü savunmak, vatandaşı harekete geçirmek için Seyid Onbaşı, Nene Hatun'dan örnekler verdi.
İmamoğlu ile Seyid Onbaşı'nın ne alakası var siz takdir edin.
Ben size Nene Hatun ile ilgili meseleyi anlatmak istiyorum.
CHP Genel Başkanı Özel'in tam ifadesi şöyle; "Nene Hatun'un sadece yaralı askerlere değil, milletin haysiyetini kurtarmaya koştuğunu ne zaman unuttunuz! Elinde kumandası, üstünde pijamasıyla oturanlara sesleniyorum. Gün sokaklara çıkma, meydanlara akma günüdür."
Özel'in 93 Harbi'nde Ruslara karşı direnen Nene Hatun'u, Kurtuluş Savaşı kahramanı sanmasını bir kenara koyalım, aslında adını dahi ağzına almaması lazım...
Zira Nene Hatun, CHP yönetimi döneminde kuru ekmeğe muhtaç kalmış. "Masada Ne Var?" programında Yusuf Alabarda, Nene Hatun'un "Milli Şef" Cumhurbaşkanı İnönü'ye yazdığı mektubu okudu.
Tüylerimiz diken diken oldu...
Nene Hatun, kendisine verilen günde bir kuru ekmek hakkının elinden alındığını, 4 liralık aylık ile geçinemediğini, aç kaldığını yazıyor.
Peki sonra ne oluyor?
Tasarruf tedbirleri gerekçesiyle ekmeğin ardından aylık 4 akçesini de kesiyorlar. Nene Hatun 90 yaşında cami avlusunda dilenmek zorunda kalıyor. Özel'in söylemleri açık söylemek gerekirse Nene Hatun'un kemiklerini sızlatıyor. Gerçi şimdi ne desek boş. Zira Özel'in koltuğunu devraldığı Kılıçdaroğlu da Ankara Polatlı'da yapılan Sakarya Meydan Muharebesi'nin Sakarya'da yapıldığını sanıyordu.
Neyse ki millet Özel'in hezeyanlarını çok ciddiye almıyor.
Sokak çağrılarına uymuyor...
Zira CHP'lilere kalsa sokakları karıştırmaktan, ülkeyi kaosa sürüklemekten hiç ama hiç çekinmeyecekler gibi görünüyor.

KARADENİZ KIŞKIRTMASI
Rusya uçağının düşürülmesi...
Rus Büyükelçisi Karlov'un FETÖ tetikçisi polis tarafından öldürülmesi...
Şimdi de Rusya'nın sivil gemilerinin Karadeniz'de vurulması...
5 günde 3 sivil geminin saldırıya uğraması dikkat çekici.
Net olarak görülen bir şey varsa o da savaşın kıyımıza taşınması çabası dün de vardı, bugün de var.
Bu yüzden çok soğukkanlı bir şekilde meseleyi takip etmek gerekiyor.
Türkiye'nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin koruyucusu olduğunu, ABD ve Avrupalı bazı ülkelerin Karadeniz'e girme çabalarına müsaade etmediğini unutmayın...
Savaşı Karadeniz'e yayma çabalarına karşı Dışişleri Bakanlığı'na çok iş düşüyor. Diplomatik zeminde meselenin çözümü kritik önem taşıyor. Ukrayna'daki muhatapların ciddi bir şekilde uyarılması bu açıdan önemli... Ayrıca Karadeniz'de petrol, ayçiçek yağı yüklü tankerlerin vurulması gibi meseleler beraberinde büyük çevre felaketlerini de getiriyor. Kuzey Akım Boru Hattı'na sabotaj yapan güçlerin yeni kışkırtmalarına karşı da teyakkuz halinde olmak gerekiyor...