İki gün sonra CHP'nin şaibeli kurultay davasının görüşülmesi var,
CHP'de ortalık toz duman. Tam anlamıyla kılıçlar çekilmiş durumda.
Onca itiraf, belge varken CHP yönetimi; en iyi bildiği numarayı yaptı, meseleyi saptırıp hedefe Kılıçdaroğlu'nu koydu.
Sanki Kılıçdaroğlu, "ben bir usulsüzlük, şaibeli bir durum görmedim" dese dava düşecek.
Tıptı İmamoğlu ve organize ekibinin yolsuzluk soruşturmasında olduğu gibi, "gizli tanıklar", " tehditle alınan iftiralar" çarpıtmaları gibi...
Kılıçdaroğlu'na tehdit ve küfürlerle yüklenilmesi, 38. CHP Kurultayı'nın üzerinden şaibeyi kaldırmıyor.
Kılıçdaroğlu, sırtında hançer, gerçeğin ortaya çıkmasını baştan beri savunuyor.
Kurultayda yaptığı konuşmadaki şu sözleri meselenin anahtarı oldu:
"Bay Kemal'in yol arkadaşı olacaksan Bay Kemal'i arkadan hançerlemeyeceksin."
Bam teli burası; arkadan hançerlenmek...
Kılıçdaroğlu, 8 Şubat 2025'te bir televizyon kanalında sözlerine açıklık getirdi:
"Yol arkadaşınızın size ihanet etmemesi gerekir. Şaibe konusunda partinin bu kadar sessiz kalmasını da anlamakta güçlük çekiyorum. Bu beni rahatsız ediyor. Parti yönetiminin, açık ve net açıklama yapmasına ihtiyaç var. Yapmıyorsanız, e sükut ikrardan gelir, o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması gerekir..."
Evet, Kılıçdaroğlu şaibenin ortaya çıkartılmasında baştan beri ısrarcı.
Şaibe olduğuna inanmasa, bildikleri olmasa böyle konuşur mu? Böyle davranır mı?
Kılıçdaroğlu iki gün önce şunu söyledi:
"Mahkeme kararını tanımıyorum demenin, hukuki olarak bir karşılığı yok. Görevi kabul etmezsem o zaman kayyum riski var. Umarım böyle bir karar çıkmaz. Neden bu kadar korkuyorlar?"
Özgür Özel ve İmamoğlu tepkili, kızgın ve tedirgin.
Özel, "Butlandan sonra görev kabul etmek tarihsel bir hata olur..." diyor.
(Mutlak butlan, bir hukuki işlemin daha en başından itibaren yasaya açıkça aykırı olması nedeniyle geçersiz sayılmasıdır. Başlangıçtan itibaren hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. CHP kurultayının hukuken hiç yapılmamış sayılması demek.)
Çünkü biliyorlar ki, Kılıçdaroğlu gelirse o sırtındaki hançerin hesabını mutlaka soracak.
Kılıçdaroğlu, 30 Haziran'da görülecek davada 'mutlak butlan' kararı çıkması durumunda parti içi temizliğe hazırlanıyor.
Daha şimdiden CHP'den ihraç edileceklerin listesinin hazırladığına dair kulis bilgileri var.
Parti içinde adı yolsuzlukla geçen bazı isimlerle, çoğu il başkanını görevden almaya hazırlanıyor, deniyor.
Sezar öldü, sırtındaki hançerin hesabını Brütüs'ten soramadı.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Özgür Özel'den hesabı sormaya kararlı.
İmamoğlu ve Özel, 30 Haziran'ı pişkinlikle geçiştirebilirler mi?
ANKA Haber Ajansının dikkatlerden kaçan bir haberi var.
Kılıçdaroğlu, İmamoğlu için yapılan miting ve eylemleri, doğru bulmadığını söylemişti.
İmamoğlu tepki göstererek şöyle diyor:
"Bu sözler insanı derinden yakar. Büyük bir ihanete uğrama duygusuyla karşı karşıyayım. Bunca insan hapisteyken bu sözlere tahammül etmem mümkün değil."
İmamoğlu, Kılıçdaroğlu'nun "İzlerim, bakarım, beklerim, davayı takip ederim" şeklindeki ifadelerine de sert tepki gösteriyor:
"Yol arkadaşı, kader arkadaşı, aynı ideallere koşan insanlar birbirlerine öyle davranamaz. Mevzubahis vatan ise gerisi teferruattır. Bu sözleri kabul etmem, asla etmeyeceğim. Çok içimi yaktı, tarifsiz şekilde kötü hissediyorum."
Men dakka dukka. Eden bulur.
İmamoğlu'nun ihanet kelimesini hatırlaması ne kadar ibretlik.
Kılıçdaroğlu'nun, arkadan hançerlendiğinde neler hissettiğini de bir nebze olsun anlamış, İmamoğlu...
"Mevzubahis vatan ise gerisi teferruattır" sözü, yolsuzluk soruşturmasındaki soygunları örtmez ama...
Şunu da ekleyelim.
İmamoğlu'nun fonladığı iddia edilen medya tayfasında da büyük panik var. "Yoksa, uçurumdan aşağı İmamoğlu ve Özel'le el ele tutuşarak mı atlayacağız" telaşına kapılmışlar.