Bugün 50 yıllık bir emek, çaba ve tecrübeyle konuşacağız. Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı (UCLG-MEWA) Genel Sekreteri Dr. Mehmet Duman'la kent, katılım ve uluslararası ilişkiler bağlamında bir ufuk turu yapacağız.

Mehmet Bey, yerel yönetimler ve katılım konularında çalışanların yollarının geçtiği bir kurum UCLG yani Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler. Ama kurum nedir ne iş yapar, toplum tarafından bilinmiyor... İsterseniz buradan başlayalım...
Bildiğiniz üzere UCLG-MEWA, tam adıyla Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı, şehirler, belediyeler ve yerel yönetim birliklerini bir araya getiren uluslararası bir ağ. Bu ağ bugün 17 ülkeyi kapsayan geniş bir coğrafyada 250'den fazla doğrudan üyemizle birlikte faaliyet gösteriyoruz. Amacımız, yerel yönetimlerin sesini hem bölgesel hem küresel düzeyde daha güçlü duyurmak. Kentlerin karşılaştığı ortak sorunlara birlikte çözümler üretmek. Demokratik, kapsayıcı, sürdürülebilir yerel yönetim anlayışını yaygınlaştırmak.
Aslında bir dönüşümün son hali bu kurum. Mazisi çok eskilere dayanıyor. Ve yine İstanbul odaklı başlıyor sanırım hikâye...
Evet. Kurumun mazisi 1987 yılına kadar uzanıyor. O dönem İstanbul merkezli olarak kurulan Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği'nin (IULA) Doğu Akdeniz ve Orta Doğu Bölge Teşkilatı (IULA-EMME), 2004 yılında, yerel yönetimler alanında dünyanın en büyük ağı olan UCLG'nin yeniden yapılanma süreciyle birlikte UCLG-MEWA adını aldı. Bugün de UCLG'nin dokuz bölümünden biri olarak Genel Sekreterliğimizin bulunduğu İstanbul'dan tüm bölgeye hizmet veriyoruz. Bizim için MEWA, bir sekretaryadan çok daha fazlası. Şehirlerarasında köprü kuran, bilgi paylaşımını teşvik eden, yerelin küreselle bağını güçlendiren bir platformuz. UCLG-MEWA olarak kentlerin yalnızca idari birimler değil, toplumun nabzını tutan, değişimin öncüsü aktörler olduğuna inanıyoruz. Bu bakış açısıyla, belediyelerin kapasitesini artıracak eğitimler, çalıştaylar, paneller ve webinarlar düzenliyoruz. Böylece yerel yönetimlerin hem kurumsal becerilerini güçlendiriyor hem de küresel gündemlerini yerele taşımalarına destek oluyoruz.

Şehirleri şehirlere örnek göstermek diyebiliriz sanırım buna biraz da...
Pek tabi. Küresel gündemin takip edilmesi kadar kentlerin birbirini tanımasını da sağlıyoruz. UCLG-MEWA, şehirlerin birbirinden öğrenmesini, dayanışmasını ve birlikte ilerlemesini hedefleyen bir platform zaten... Biz, Orta Doğu ve Batı Asya'nın sesini küresel şehircilik tartışmalarında duyurmak, yerelin küresel ölçekteki etkisini artırmak ve kentlerin daha yaşanabilir, adil ve dirençli hale gelmesine katkı sunmak için çalışıyoruz. Burada bulunduğumuz bölgenin toplumsal hassasiyetlerini de gözetiyoruz öncelikli olarak...
Türkiye'deki çalışmaları ne durumda?
Türkiye, UCLG-MEWA'nın en aktif üyelerinin bulunduğu ülkelerden biri. Hem kurumsal hafıza hem de kapasite açısından bölgeye yön veren güçlü bir yerel yönetim geleneğine sahip. Birçok belediyemiz, katılımcılık, dijitalleşme, sosyal hizmetler ve çevre konularında oldukça yenilikçi uygulamalara imza atıyor. Biz de bu deneyimlerin bölgedeki diğer şehirlerle paylaşılması için köprü işlevi görüyoruz.
Türkiye'de yürüttüğümüz çalışmaların merkezinde, yerel yönetimlerin küresel gündemlerle uyumunu güçlendirmek yer alıyor. Özellikle Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları iklim eylemi, kapsayıcı şehircilik ve sosyal dayanıklılık konularında belediyelere yönelik kapasite geliştirme eğitimleri, rehberler ve ortak projeler yürütüyoruz. Ayrıca, Türk belediyelerinin uluslararası platformlarda daha görünür olması ve deneyimlerini paylaşabilmesi için aktif bir temsil süreci yürütüyoruz.
Ülkemizdeki yerel yönetimler bulunduğunuz yerden nasıl görünüyor?
Türkiye'deki yerel yönetimleri genel olarak çok dinamik ve öğrenmeye açık buluyoruz. Pek çok belediye, son yıllarda hem kurumsal dönüşüm hem de vatandaşla ilişki biçimi açısından ciddi bir değişim içerisinde. Yerel yönetimler artık sadece hizmet sunan kurumlar değil; katılımı, ortak aklı ve dayanışmayı merkeze alan birer aktör haline geliyor. Bu dönüşüm çok kıymetli. Ama elbette geliştirilmesi gereken alanlar da var.
Bir imkânınız olsa düzeltmek veya geliştirmek istediğiniz ilk üç konu nedir?
Zor bir soru. Pek çok şey söylenebilir. Ama böyle bir imkânımız olsa şu katılım, sürdürülebilirlik ve dayanışma kavramlarına odaklanmak istedik. İlk olarak katılımcı yönetişimin derinleştirilmesi gerekiyor. Yerel yönetimlerde karar alma süreçlerine vatandaşların, sivil toplumun ve gençlerin daha aktif katılımını sağlayacak mekanizmaların güçlenmesi gerektiğine inanıyoruz. Katılım kültürü hâlâ potansiyelinin altında. İkincisi ise yerel düzeyde sürdürülebilir kalkınma anlayışının kurumsallaşması bağlamında sorunlar mevcut. Birçok belediye bu konuda önemli adımlar atsa da çevresel, ekonomik ve sosyal dengeleri gözeten uzun vadeli planlama anlayışının tüm yerel yönetimlere yerleşmesi gerekiyor. Son husus ise yerel yönetimler arası dayanışma ve öğrenme ağlarının güçlendirilmesine duyulan ihtiyacın çok açık olduğu gerçeği... Türkiye'de çok iyi örnekler var ama bu iyi uygulamaların yatay olarak, yani belediyeden belediyeye daha hızlı yayılması, ortak projelerin artması ve bilgi paylaşımının kurumsallaşması gerekiyor. Daha fazla sayıda tespitlerimiz var ama ilk üçte bu hususlar olduğunu değerlendiriyoruz.
Uluslararası alandan da bölgeniz nezdinde önemli "diplomatik" mesajlar veriyorsunuz. Bunlardan en ilginci Filistinli başkanını hapisteyken başkan seçmenizdi? Bunu anlatır mısınız?
Evet, o karar bizim için yalnızca bir seçim sonucu değil, aynı zamanda güçlü bir değer beyanıydı. UCLG-MEWA olarak, bölgemizdeki şehirlerin sadece yönetsel değil, aynı zamanda insani ve vicdani bir sorumluluk taşıdığına inanıyoruz. Filistin meselesi, yıllardır sadece bir ülkenin değil, tüm bölgenin ve dünyanın ortak vicdanında derin bir yer tutuyor.
UCLG-MEWA olarak, bölgemizin tarihsel ve insani gerçeklerinden bağımsız hareket edemeyiz. Yerel yönetimler demokrasinin temel taşıdır, dolayısıyla bir belediye başkanının halkına hizmet etme iradesi nedeniyle özgürlüğünden mahrum bırakılması, sadece o kente değil, yerel yönetişim ilkelerine de bir müdahale anlamına gelir.
El Halil (Hebron) Belediye Başkanı Sayın Tayseer Abu Sneineh, Filistin'in zor koşullarına rağmen halkının iradesini temsil eden, yerel demokrasinin ve kararlılığın sembolü bir isim. 2022 yılında Konya'da yapılan kongremizde UCLG-MEWA Başkanlığına seçilmişti. Ne yazık ki halen İsrail'de tutuklu bulunmasına rağmen, 2025 yılında yine Konya'da gerçekleştirilen UCLG-MEWA Kongresi'nde üyelerimizin oy birliğiyle yeniden başkan seçilmesi, bu anlamda son derece özel bir mesaj taşıyor.
UCLG-MEWA, her zaman şehirlerin sadece fiziki alanlar değil, aynı zamanda barışın, dayanışmanın ve umudun taşıyıcısı olduğuna inanmıştır. Sayın Abu Sneineh'in hapisteyken dahi yeniden başkan seçilmesi, tam da bu inancın bir yansımasıdır. Bu karar, Filistin davasına yönelik uluslararası dayanışmanın somut bir örneği olmasının yanı sıra, yerel yönetimlerin evrensel değerler etrafında nasıl kenetlenebileceğini de gösterdi.
Bu karar sizi zorladı mı?
Elbette bu tür kararlar kolay alınmıyor. Ama biz, bölgemizin tarihsel sorumluluğunu, insani değerleri ve adalet arayışını her zaman merkezde tutuyoruz. UCLG-MEWA'nın gücü, tam da buradan geliyor: Sadece şehirleri bir araya getiren bir ağ değiliz; aynı zamanda ortak değerlerin, barışın ve yerel dayanışmanın sesi olmaya çalışıyoruz. Bugün biz, Sayın Başkan'ın yokluğunda dahi onun temsil ettiği bu iradeyi yaşatmaya, Filistin başta olmak üzere bölgedeki tüm şehirlerin sesini duyurmaya ve yerel demokrasinin onurunu korumaya devam ediyoruz.
Bir başka adımınız da KKTC'ye dönük anımsadığım kadarıyla... Bu konuda pozitif ayrımcılık yapmanız çok isabetli bir adım olmuş. Bu tutumunuza itirazlar geldi mi?
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne yönelik adımlarımız, aslında UCLG-MEWA'nın temel ilkelerinden biri olan "kimseyi geride bırakmama" anlayışının doğal bir yansıması. Biz, coğrafyamızdaki her yerel yönetimin, siyasi statüsünden bağımsız olarak, yerel demokrasiye katkı sunan birer aktör olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla bu adımı bir "pozitif ayrımcılık"tan çok, adil temsilin ve yerel dayanışmanın gereği olarak değerlendiriyoruz.

KKTC belediyeleri uzun yıllardır uluslararası alanda görünürlük sorunu yaşıyor. Oysa biz, yerel yönetim diplomasisinin tam da bu tür engelleri aşma gücüne sahip olduğunu düşünüyoruz. Belediyeler arasında kurulan işbirliği, siyasi tartışmalardan ziyade insan odaklı hizmetler, çevre, kültür ve sürdürülebilir kalkınma gibi ortak meseleler etrafında şekilleniyor. KKTC'nin de bu çerçevede UCLG-MEWA çalışmalarına aktif biçimde dâhil olması hem kurumumuz hem de bölgesel bütünlük açısından son derece kıymetli bir kazanım oldu.
Yerel yöneticilik, teknik bir meslekten çok, vicdani bir sorumluluktur. Her kararın merkezinde insanı görmek, her politikayı eşitlik, adalet ve merhamet ilkeleriyle yoğurmak gerekir. Bir belediye başkanının ardında bıraktığı en kalıcı miras, yaptığı projeler değil, oluşturduğu güven duygusudur. İnsanların "beni anlıyor, benim için çalışıyor" diyebildiği bir yönetim anlayışı, her türlü kalkınmadan daha değerlidir.
Elbette bu tür adımlar zaman zaman farklı çevrelerde tartışmalara yol açabiliyor. Ancak biz UCLG-MEWA olarak her zaman siyasi değil, insani ve yerel temelli bir bakış açısıyla hareket ediyoruz. Amacımız, bölgemizdeki tüm şehirlerin kapasitesini geliştirmek, ortak öğrenme süreçlerini teşvik etmek ve yerel dayanışmayı güçlendirmek. KKTC'nin sürece dahil edilmesi de bu anlayışın bir parçası.
Bu adımın KKTC'ye katkısı somut katkısı da olmuştur haliyle...
Bugün baktığımızda, bu kararın son derece yapıcı sonuçlar doğurduğunu görüyoruz. KKTC'deki yerel yönetimler hem deneyim paylaşımı açısından hem de uluslararası ağlara erişim bakımından önemli bir ivme kazandı. Bu, sadece KKTC için değil, bölgedeki yerel yönetişimin daha kapsayıcı hale gelmesi açısından da olumlu bir örnek oluşturdu.
Çok güzel işler yapılmış yapılmaya da devam ediliyor. Özellikle çalışma alanınızdaki ülkelerin toplumsal hassasiyetlerine olan yaklaşımınız ve duyarlılığınız çok önemli. Bu ve önceki süreçlerdeki görevinizin oluşturduğu 50 yıllık bir birikiminiz var. Yakından görüyoruz ve takdir ediyoruz. Yerel yöneticilere bu bağlamda ne söylemek istersiniz?
Yarım asra yaklaşan deneyimim boyunca şunu çok net biçimde gördüğümüz bazı hususlar var. Onlardan kısaca bahsedebilirim bu sorunuz çerçevesinde... Yerel yönetim, sadece bir idari yapı değil; bir değerler sistemi. O sistemin merkezinde de insan var. Bu nedenle yerel yönetici olmanın anlamı, yalnızca kaynakları yönetmek değil. İnsanların yaşamına dokunmak, onların kentle ve birbirleriyle kurduğu ilişkiyi daha güçlü hale getirmek olmalı. Bunu hiçbir yerel yönetici aklından çıkarmamalı.
Benim gözümde bir yerel yöneticinin en temel vasfı, insanı merkeze alan, adaletli ve vizyoner bir lider olabilmesidir. Çünkü şehirler, bir yöneticinin kararlarıyla değil, o kararların arkasındaki değerlerle şekillenir. Bugün bir belediye başkanı, bir yandan altyapı sorunlarını çözerken diğer yandan sosyal adaleti, kültürel çeşitliliği ve katılımı gözetebiliyorsa; işte o zaman gerçek anlamda "şehir inşa ediyor" demektir.

UCLG-MEWA olarak biz bu anlayıştan yola çıkıyoruz. Bölgemizdeki 17 ülkede, farklı sosyo-politik koşullar altında hizmet veren yerel yönetimlerin ortak paydasının barış, dayanışma ve insan odaklı kalkınma olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla UCLG-MEWA'nın misyonu yalnızca teknik destek veya proje üretmek değil; aynı zamanda yerel yöneticilere bir vizyon sunmak, onlara "nasıl bir şehir, nasıl bir toplum" sorusunu sordurtmak...
Ben yine üç tavsiyenizi sorayım. Tüm gördükleriniz, tecrübeniz ve yaşadıklarınızı ışığında yerel yöneticilere en önemli olduğunu düşündüğünüz üç tavsiyeniz ne olur?
Tabi uzun konuşmak veya anlatmak kolay. Biraz düşünerek cevap vermek lazım. Ehem mühim dengesini kurarak cevaplarsam sorunuzu birinci sırada şunu söylerim "Kıymetli yöneticiler vizyonunuzu halkın sesiyle şekillendirin!"... Yani yerel yöneticilik, masa başında değil, sahada öğrenilir. Vatandaşla temas, empati kurmak ve katılımı sağlamak, her türlü planlamadan önce gelir. İnsanlar kendilerini karar mekanizmasının parçası olarak gördüklerinde, kentle olan aidiyetleri de güçlenir.
İkinci olarak ise şunu öneririm "kurumsal hafızaya yatırım yapın"... Belediyecilik, süreklilik isteyen bir alandır. Seçim dönemleri değişebilir ama şehirlerin ihtiyaçları süreklidir. Bu nedenle iyi bir yönetici, kendinden öncekilerin deneyimlerinden öğrenmeli, sonrakilere de güçlü bir miras bırakmalıdır. Kurum kültürünü korumak, uzun vadeli kalkınmanın en önemli koşuludur.
Ve son olarak şunu derim: "Yerel ile küresel arasında köprü kurun"... Bugün artık hiçbir şehir, tek başına var olamaz. Günümüzde iklim krizi, göç, dijital dönüşüm, yoksulluk gibi sorunlar küresel ölçekte şekilleniyor. Bu nedenle yerel yönetimler, uluslararası ağlarda aktif rol almalı, bilgi paylaşımına açık olmalı.
Şunu söylemeden geçemeyeceğim. Liderlik, sadece karar vermek değil; ilham vermektir. Yerel yöneticiler, toplumu yalnızca hizmetlerle değil, umutla da besler. Şeffaf, adil, katılımcı ve vizyoner bir belediye yönetimi, vatandaşın devlete ve demokrasiye olan güvenini pekiştirir.
Siz hep "geleceği inşa edenler, ulusal değil yerel aktörler olacaktır" diyorsunuz...
Evet. Günümüzde kentlerimizin karşı karşıya olduğu zorluklar –ekonomik dalgalanmalar, sosyal kırılmalar, çevresel tehditler– aslında yerel yönetimlerin ne kadar stratejik bir rol üstlendiğini bir kez daha gösteriyor. O yüzden ben her zaman dediğiniz ifadeyi tekrarlıyorum.

İyi bir şehir, sadece binalarla, yollarla ya da parklarla değil; adil yönetişim, güven, sevgi ve dayanışma kültürüyle inşa edilir. Şehirlerinizde bu duyguları yaşatabilirseniz, sadece bugünü değil, gelecek nesillerin de yaşam kalitesini yükseltirsiniz.
Kıymetli Genel Sekreterim bu güzel sohbet ve izahat için teşekkür ederim.
Bende bu vesileyle zatınızda Star Gazetesine teşekkür ediyorum. UCLG-MEWA olarak bizim tüm çabamız kentlerin sadece fiziki değil, insani ve demokratik potansiyelini büyütmek. Çünkü biz biliyoruz ki güçlü şehirler, barışçı bir dünyanın teminatıdır. Bu çağrımızı ve bakış açımızı yineleyerek kıymetli okurlara selamlarımı ve saygılarımı sunuyorum.
MEHMET DUMAN Kimdir?
1980 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü İngilizce bölümünden mezun oldu. 1989 yılında Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü İngilizce Programını tamamlayarak lisans derecesi alan Dr. Duman, 1991 yılında Paris'te UNESCO Uluslararası Eğitim Planlaması ve Yönetimi Enstitüsü (IIEP)'nü başarıyla bitirdi. 1999 yılında Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Siyaset ve Sosyal Bilimlerde Yüksek Lisans Programı'ndan mezun oldu. 2022 yılında İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Doktora Programı'nı tamamlayarak liderlik alanında doktora derecesi aldı.
Çalışma hayatına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nda başlayan Dr. Duman, Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nda; üst düzey görevlerde bulundu. UNESCO Türkiye Milli Komisyonu'nda Bakanlık Temsilcisi olarak Denetleme Kurulu ve Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı.
1994-2002 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde; Dış İlişkiler Müdürü ve Bilgi İşlem Daire Başkanlığı ile Belediye temsilcisi olarak İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Kurulu ve Yürütme Kurulu üyeliklerinde bulundu.
2002-2003 yıllarında; Adapazarı Büyükşehir Belediyesi'nde Kurucu Genel Sekreter olarak görev yaptı. 2003-2010 yılları arasında; sekiz yıl süre ile Başbakan Başmüşaviri olarak hizmette bulundu. 2010-2017 yılları arasında da İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan Danışmanlığı görevini yürüttü. Halen Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Vakfı (WALD) Yönetim Kurulu Başkanı olarak hizmet sunmakta olan Dr. Duman; aynı zamanda Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Orta Doğu ve Batı Asya Bölge Teşkilatı'nda (UCLG-MEWA) Genel Sekreter olarak uluslararası arenada çalışmalarını sürdürmektedir.