Artık, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca eski İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu için "çıkar amaçlı suç örgütünün lideri" ifadesi kullanılan bir iddianame var. Yürütülen soruşturmada 105'i tutuklu, 5'i "müşteki şüpheli" olmak üzere toplam 407 şüpheli hakkındaki iddianame 3 bin 741 sayfadan oluşuyor.
İddianamede son 10 yılda İstanbul'u, "ahtapotun kolları gibi" saran bu organize örgütün şüphelileri 143 eylemden sorumlu tutuluyor.
Evet, tam 143 eylem...
İddianamede, 143 eyleme ilişkin kamu zararının, suç tarihleri itibarıyla yaklaşık 160 milyar TL ve 24 milyon ABD doları olduğu belirtiliyor.
İmamoğlu, büyük bir pişkinlikle "alnımız ak, başımız dik" diyor ama hakkında pek çok suçlama var:
"Suç işleme amacıyla örgüt kurmak", "kişisel verilerin kaydedilmesi", "kişisel verileri ele geçirme ve yayma", "suç delillerini gizleme", "haberleşmenin engellenmesi", "kamu malına zarar verme", "rüşvet", "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma", "irtikâp", "kamu kurum ve kuruluşları zararına dolandırıcılık" "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama", "ihaleye fesat karıştırma..."
Ekrem İmamoğlu, çok güvendiği odaklardan cesaret almış ki, hırsında ve cüretinde sınır yok.
Cumhurbaşkanı adaylığı yolunda kullanmak üzere kurduğu SİSTEM'e, 2 milyar dolara yakın fon sağlamak için örgüt yöneticisi ve üyeleriyle birlikte ihalelerden komisyon, imar, işletme ve inşaat ruhsatlarından pay dahil 143 eylemde rüşvet alıp yolsuzluk yaptığı iddiaları, öyle "boş, bomboş" denilip geçilecek gibi midir?
Ekrem İmamoğlu iddianame için "sözde yolsuzluk ve rüşvet iftiralarından ibaret" diyor. Aynı teraneyi CHP Genel Başkanı Özgür Özel de tekrarlıyor; "boş, bomboş" diyor. "Bu siyasî bir darbe ve darbeciler, yargı cüppesiyle geldiler" diye de ekliyor.
4 bin sayfalık bir iddianameyi okumadan "boş bomboş" demek, iddialar karşısında kendilerini savunacak durumda olmadıkları anlamına gelir.
Gerçeklerle yüzleşmek yerine kaçmaya çalışmak anlamına gelir.
El değiştiren, üstüne çökülen villalar, dizi dizi para kuleleri, şişkin hesap hareketleri, gizli saklı merkezler, zula olarak kullanılan döviz büroları, izahı yapılamayan milyonlar, milyarlar var.
Bunların hepsine bir kalemde "boş, bomboş" denmesine kim inanır?
Bu iddialar karşısında gereken; "İddiaları teker teker cevaplayacağız. İddianamede somut suçlardan bahsediliyor, biz de somut cevaplar vereceğiz" demektir.
CHP'liler ve onların hınk deyicisi medyada organize İmamoğlu savunması yapanlar, iddianameyi hazırlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek ve Başsavcı vekili Can Tuncay öncülüğündeki 6 cumhuriyet savcısının devlet/millet için yaptıkları titiz çalışmayı hafife alıyorlar.
Bir zamanların anlı şanlı kalemleri, akılları başlarından gitmiş gibi acayip İmamoğlu güzellemeleri yapıyor. Bütün mükteseplerini, geçmişteki duruşlarını, dostluklarını, saygınlıklarını, onurlarını onlara inkâr ettiren nedir acaba?
Akın Gürlek, "Biz dosyamıza güveniyoruz. Yargılama canlı da olsa basına kapalı da olsa gerekli deliller dosyamızda var" diyor.
İddianamedeki deliller karşısında abuk sabuk laflar edenler, yargılama sürecinde apışıp kalacaklar. Evet, insan içine çıkacak yüzleri olmayacak.
Belediyeleri; organize para gücü ile siyaseti dizayn ederek, devlete paralel yapı kurarak Türkiye'yi yönetmeye kalkanların zemini olmaktan çıkarmak şart.
Bu devrin bitmesi ve bir daha kimsenin aklının ucundan geçirmemesi için yasal tedbirler alınmalıdır.
Bu davanın siyasî sonuçları da olacak.
İmamoğlu, düştüğü yerden çıkıp daha da cumhurbaşkanı adayı asla olamaz. O defter kapandı.
İmamoğlu üzerinden vicdan yaparak bedel ödemeye çalışan Özgür Özel de cumhurbaşkanı adayı olamayacak.
CHP, artık siyasette asla gün yüzü göremeyecek.
İmamoğlu ve Özel'i, bu yolsuzluk meselesinde destekleyenler de sahneden paldır küldür inecekler.
Türkiye Yüzyılına; böyle diş ağrıları, baş ağrıları parazitlerle girilmeyeceğini inşallah hepimiz göreceğiz.