Gazze'de terör devletinin saldırıları kesintisiz devam ediyor.
Dünyadaki sivil toplum örgütleri de her gün eylemler yapıyor.
İnsanlık vicdanı bu soykırımı protesto ediyor, tel'in ediyor.
Öyle ki terör devletine her türlü lojistik ve askeri destek veren ülkeler bile artık kamuoylarını teskin için bile olsa terör devletinin durmasını söylemeye başladılar.
Ortadoğu devletleri sivil toplum örgütleri fukarası(!) olduğu için batıdaki benzer protestolar görünmüyor. Halkın ilgisizliğinden değil yönetimlerin baskısından!
Ama Türkiye boş durmuyor, hem sesini çıkaramayan halkları hem de tüm Müslümanları temsilen İstanbul'da önemli bir toplantıya ev sahipliği yapıyor.
50 ülkeden 150 İslam âlim, geçen hafta Eyüp Sultan Camii'nde kıldıkları cuma namazının ardından bir basın açıklaması yaptılar, sonra da Demokrasi ve Özgürlükler Adası'na (Yassıada) geçerek bir hafta sürecek istişare toplantılarına başladılar.
"Müslüman Âlimler Birliği" adı verilen teşekkül, önümüzdeki Cuma günü Ayasofya Camii'nde "İstanbul Deklarasyonu'nu" açıklayacak.
Daha önce cihad çağrısında bulunan teşekkülün terör devletini kınayacağı ve İslam ülkelerini müdahaleye çağıracağı bekleniyor.
İslam ümmetinin tavrını ortaya koyacak olan bu toplantı sıradan bir toplantı değil.
Türkiye'nin bu toplantıya ev sahipliği yapması da tesadüf değil.
Türkiye boş durmuyor bir taraftan bu tür kamuoyu baskısı için faaliyetler icra ederken bir taraftan da katliamın ortağı Trump'ı İsrail'e baskı yapması etkilemeye çalışıyor.
Emine Erdoğan hanımın Trump'ın eşine gönderdiği mektup dâhil Türkiye boş alan bırakmamaya çalışıyor.
Tabii ki asıl yapılması gereken İslam devletlerini harekete geçirmektir.
Türkiye'nin diplomasi alanında yaptığı yoğun temasların yanı sıra dönem başkanlığını yaptığı İİT'yi olağanüstü toplantıya çağırması da bu istikamette atılmış en önemli adımdır.
Bir tarafta ümmetin duygularını temsil eden İslam Alimleri Toplantısı öte yanda ümmetin yönetimlerini temsil eden İİT'nin olağanüstü toplantısı Türkiye'nin Gazze'ye verdiği önemi göstermektedir.
Dün Cidde'de akdedilen olağanüstü toplantıya başkanlık eden Fidan önceliğin ateşkes ve insani yardımların ulaştırılması olduğu Filistin'in Filistinlilere ait olduğunu söyleyerek teşkilatı duyarlılığa davet etti.
Türkiye tek başına yoğun çaba sarf etse de maalesef İİT topu yine taca attı.
Devletler topluluğu değil de sivil toplum örgütüymüş gibi bildiri yayınlandı.
Etkin bölge ülkelerinin medyaya yansıyan beyanları ise evlere şenlik.
Sadece Kral Faysal gibi petrol silahını kullansalar bile, batı İsrail'in ümüğüne çöker.
Ama bırakın petrol silahını kullanmayı HAMAS'a karşı sinelerinde gizledikleri öfke ile hareket ediyorlar ve İsrail ile işbirliği içindeymiş gibi bir izlenim bırakıyorlar.
Tıpkı batı ülkeleri kendi kamuoylarını teskin için Filistin'i tanıma tehdidinde bulundukları gibi kimi Arap yönetimleri de kendi kamuoylarına mesaj verebilmek için İsrail'in izniyle(!) havadan bir miktar yardım atıyor, medyaları da bunu göklere çıkartarak haber yapıyor.
Ne üzücüdür ki İİT Cidde'de, âlimler İstanbul'da Gazze konuşurken, İsrail sürdürdüğü soykırıma ilave olarak Gazze'nin güneyindeki kısmen hizmet veren Nasır hastanesini vurdu, basın mensuplarını katletti.
Söylenecek söz yazacak kelime kalmadı!
Gazzeli hâlâ aç ve hâlâ ölüyor.
Üstad Necip Fazıl yetmişlerini sonunda 'laf yalama oldu bize hareket lazım!' demişti!
Geçen yazıda işaret ettiğim kararlılık filosu artık devletleri harekete geçirmeli diyorum.
Gazze ablukasını kırmak için kurulan "Küresel Sumud (Kararlılık)Filosu"yaklaşık 50 ülkeden binlerce yolcusu ile 31 Ağustos'ta İspanya'dan, 4 Eylül'de ise Tunus'tan Gazze'ye doğru yola çıkmayı planlıyor. Filoya Türkiye'den de katılım olacak.
Türkiye'nin tek başına yürüttüğü çabalarını, bu filoya koruyucu güç olarak taçlandırmasını bekliyoruz!