ABD Başkanı Trump, kendisini "Amerika'yı ve dünyayı kurtaracak lider" olarak konumlandırdıkça, Amerikalıların bir kısmı bunu bir Shakespeare trajedisinin habercisi olarak görüyor. Çünkü Shakespeare'in kralları da çoğu zaman aynı hatayı yapar: Halkın sesiyle kendi sesini karıştırırdı.
"Önce Amerika", "Yeniden Büyük Amerika" sloganlarını yinelerken küresel sorunlara müdahale etmeye meraklı ancak her fırsatta Nobel Barış Ödülü isteyen bir politikacıyla karşı karşıya dünyamız.
Önceki gün Başkan Trump hem Putin'le uzun bir telefon görüşmesi yaptığını duyurdu hem de Ukrayna lideri Zelenskiy ile Beyaz Saray'da bir toplantı yaptı.
Mısır'daki ateşkes buluşmasından cesaret alan Trump, Ukrayna için de ateşkes ve müzakere zemini oluşturma yönünde geç kalmış olsa da irade gösterdi; söylentilerin aksine sahada Ukrayna'ya yönelik doğrudan ve hemen kullanılabilecek ek caydırıcı silah taahhütleri konusunda adım atmadı.
Askeri uzmanlara göre ABD'nin Tomahawk füzelerini vermesi zaten imkansız. Putin'le buluşma öncesi caydırıcı bir mesaj veren Trump, buluşmayı da Macaristan'da yapıyor. Brüksel'i yani Avrupa Birliği'ni kenarda tutarak Budapeşte'de buluşacak iki lider başka mesajlar da veriyor.
Trump'dan füzeler konusunda olumlu cevap alınamaması Kiev'de hayal kırıklığı yarattı ve sahadaki belirsizliği artırdı.
Trump'ın Ukrayna dosyasında açıkça ateşkes ve müzakere vurgusu, onun dış politikasında arabuluculuk ve anlaşma üretme isteğini gösteriyor. Bu yaklaşım, hem uluslararası prestij hem de içerdeki ara seçim hesabı ile ilişkilendirilebilir. Küresel krizleri çözme söylemi ise inandırıcı değil. Gazze'de ateşkese rağmen İsrail'in saldırıları devam ediyor.
Bugünlerde ABD eyaletlerinde toplanan kalabalıkların "Krallık istemiyoruz" pankartları ise sistemle çatışan Trump'ın bazı hamlelerinin içerde yarattığı kırılganlığı gösteriyor.
Trump, müzakere masasına Putin'i çekebilmek için gerekirse Ukrayna'ya daha güçlü silahlar sağlayabileceğini ima ederek Moskova üzerinde sarsıcı bir baskı oluşturmayı deniyor. Bu taktiğin tutmayacağını herkes iyi biliyor. Rusya'nın böyle bir durumda Avrupa başkentlerini vurması için bir engel kalmıyor. Ancak herkes sürecin böyle bir felakete gitmeyeceğini gayet iyi biliyor.
Trump Putin'i sıkıştırırken Çin'den koparmak ve asıl düşmanı Pekin'in enerji kaynaklarını ve ticaret koridorlarını baskılamak için çaba harcıyor.
Rusya, Ukrayna dosyasında masaya getirilecek bir anlaşmada toprak ya da statü gibi önemli tavizler istiyor (mesela Donetsk gibi stratejik bölgeler ve Azak denizi kıyıları). Rus liderliğinin hedefleri arasında hem fiili işgallerin kalıcılaştırılması hem de Batı'dan gelecek tehditlere karşı güvence almak var. NATO genişlemelerini durdurmak en kritik talebi olacaktır.
Putin ile doğrudan görüşme fırsatı Trump'a pazarlık payı verecek ancak bu durum Avrupa'nın Ukrayna'ya verdiği desteği erozyona uğratmak demek.
AB liderleri, Trump'ın müzakere-odaklı politikasına karşı mesafeli. Trump'ın Ukrayna'ya askeri destek vermekten vazgeçtiği algısı Avrupa ülkelerini rahatsız ediyor. Ukrayna'nın masada zayıflaması halinde bölgesel güvenlik risklerinin artacağını düşünüyorlar.
İngiltere, Fransa ve Almanya savaş davulu çalarak silah endüstrisini canlandırmak istiyor. Geçtiğimiz yıl Polonya'da toplanan 6 dışişleri bakanının başlattığı görüşmeler liderler düzeyinde ilerlemişti. 1 trilyon dolar toplanacak ve Rusya'ya karşı savunma harcaması yapılacaktı.
Trump'ın Ukrayna savaşını durdurması halinde bölgeden ne elde edeceği gündeme gelmişti. Nadir elementler, limanlar, demiryolları tartışmaya açılmıştı. Son Kral'ın ganimet planı merakla bekleniyor. Gazze şeridine göz diken emlak Kralının Putin'le Ukrayna için yapacağı pazarlık merak konusu.