Tüm Yazarlar
Veysel Kurt Yazıları
Batı medyasının Türkiye saplantısının son örneği: Reuters Raporu
Veysel Kurt
Uluslararası aktörler ve medyanın Türkiye'deki süreçleri kendi çıkarları doğrultusunda bir etkileme kabiliyet ve potansiyeli azaldıkça, gerçeklik seviyesini önemsemeksizin algı oluşturmaya dönük haberler servis ettiğini ifade etmek mümkündür. Reuters'in yeni sistemle birlikte şekillenmiş, uluslararası dezenformasyon ve algı operasyonları ile mücadelede ön plana çıkan bir kurumu hedef alması da manidar.
Gasptan çok daha fazlası
Veysel Kurt
Herhangi bir anlaşma imzalanmadan bir Amerikan şirketi bu bölgedeki petrolü çıkarıp pazarlasaydı “gasp” deyip geçilirdi. Nitekim Suriye rejim yetkilileri de “ABD petrolümüzü çaldı” diye feveran ettiler. Halbuki petrol anlaşması, rejim farkında mı bilmiyoruz ama gasptan çok daha fazlası.
Protestolar karşısında ordu: Cezayir ve Sudan tecrübesi
Veysel Kurt
Ordular kitlesel mobilizasyonlar karşısında nasıl bir tavır alır? Kitleleri hangi şartlar altında bastırma yoluna giderler? Bu sorular 2010 yılı sonunda Arap isyanlarının başladığı süreçte gündeme geldi. Fakat esasında daha önce yaşanan devrimsel süreçlerde de ordular kitleler ya da iktidar lehine önemli rol oynamıştır. Hem bölgedeki son beş yıllık dönem hem de Cezayir’in kendi tecrübesi, tarihin tekerrür etmemesi gerektiği gerçeğini dayatıyor. Bu zorlu sürecin kitlesel beklentileri karşılayacak şekilde barışçıl bir şekilde yönetilmesi hem Sudan ve Cezayir hem de bütün bir bölge için yeni bir başlangıç potansiyeli taşımaktadır.
ABD sonrası Suriye
Veysel Kurt
Türkiye, ABD ile koordinasyon sağlayarak PYD ya da rejim lehine yeni boşluk alanlarının ortaya çıkmasının önüne geçmelidir. Rusya ile başlayacak olan paylaşım müzakerelerinde elini güçlü tutmak ve PYD ya da rejim üzerinden ortaya çıkabilecek yeni tehditlerin önüne geçmek ikinci hedef olmalıdır. Son olarak da Rusya, ABD ya da bir başka aktör adına DEAŞ ve HTŞ gibi örgütlerle tek başına savaşan bir konuma düşmemelidir.
Yemen'in kaderini iki düşman mı belirleyecek?
Veysel Kurt
Griffiths’in müzakerelerin açılışında “Yemen’in kaderi masada oturanların elinde” sözü üzerinde durulmaya değer. Bu ifade, tarafların ‘vekilliğini’ üstlendikleri Suudi Arabistan ile İran etkisinden kurtulması için bir çağrı olarak da değerlendirilebilir. Ama aynı zamanda müzakerelerin hangi noktaya kadar ilerleyebileceğine dair de önemli bir ip ucu.
Suriye karmaşası: Kesişen yollar farklılaşan çıkarlar
Veysel Kurt
PYD, Rakka ve Deyrizzor’da ülkeyi besleyen yer altı kaynaklarına el koymuşken rejimin PYD ile işbirliği yapması kendi sonunu hazırlaması anlamına gelecektir. Türkiye’ye karşı PYD ile işbirliğinin hiçbir zemini yoktur. ABD ile bir anlaşmaya varıldığı ve bu şekilde bir karşılık verildiği yorumları ise propagandadan başka bir şey değildir.
Ortadoğu kaosunda yeni denklem
Veysel Kurt
Güney sınırımızda bağımsız bir yapının ortaya çıkması başta ABD olmak üzere Almanya ve birçok Batılı aktörün Türkiye’yi “yedekleme” stratejisinin hayata geçmesi anlamına gelecektir. Bölgesel yönetimin erişmeye çalıştığı sınırlara bakıldığında Türkiye’nin Irak sınırını kapattığı görülmekte. Bu durum Türkiye’nin Arap coğrafyası ile arasında bir tampon bölge oluşması anlamına geliyor.
Erdoğan’ın Körfez turu ve Türkiye’nin merkezi rolü
Veysel Kurt
Körfez’de gelinen noktada taraflardan beklenen karşılıklı adımlar atarak krizi yumuşatmalarıdır. Bu açıdan Erdoğan’ın Suudi Arabistan’a atfettiği rol önemli. Suudi Arabistan’ı Körfez’in ağabeyi olarak nitelemesi Kral Selman’dan yana sahip olduğu beklentiyi gösteriyor. Dolayısıyla krizin temel aktörlerinden biri olan BAE’yi de ikna etmek ya da yatıştırmak Kral Selman’a düşüyor. Ancak Suudi Arabistan ve BAE arasında görüş farklılıklarının olabilme ihtimalini de dikkate almak gerekir.
El-Bab zaferi: Sırada ne var?
Veysel Kurt
YPG’nin, Rakka operasyonunun içinde olmaması Türkiye’nin kırmızı çizgisi. Ayrıca Türkiye’nin bu operasyon içinde yer almasının en önemli risklerinden biri Rakka’nın sınırımıza olan uzaklığıdır. Bu durum hem operasyonel kabiliyeti zayıflatmakta hem de kayıp riskini artırmaktadır. Daha önemlisi ise bu operasyona katılım Türkiye’nin kendi gündemi ve hedeflerini içerecek şekilde dizayn edilmeli ve DEAŞ’la mücadele Türkiye’nin tek başına omuzladığı bir yük olmamalıdır.
Kaotik çatışmadan kaotik çözüme doğru Suriye iç savaşı
Veysel Kurt
Trump’ın Suriye krizinin çözümünde hızlandırıcı bir rol oynaması da süreci daha fazla karmaşıklaştırması da olası. PYD ile nasıl bir ilişki kuracağı ise Türkiye açısından en önemli boyutu oluşturmakta. Bu konuda Obama stratejisini devam ettirmesi hem Trump’ın yeni bir yaklaşım geliştiremediği hem de Türkiye, Rusya ve İran’ın inisiyatifi ile oluşmaya başlayan siyasi çözüm mekanizmasını bozmaya çalıştığı anlamına gelecektir.
DAEŞ’le mücadele ve bölgenin yeniden dizaynı
Veysel Kurt
Geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye’nin önceliği kökeni farketmeksizin tehdidin bertaraf edilmesidir. Gerek DAEŞ’ın Türkiye içindeki faaliyetleri gerekse PYD’nin Suriye’de Fırat’ın Batı yakasına doğru etkinliğini genişletmeye yönelik hamleleri güvenlik bağlamında Türkiye’nin sinir uçlarına dokunan gelişmelerdir.
Beşinci yılında Arap Baharı: Devrim, karşı devrim ve bölgesel kriz
Veysel Kurt
Yeni bir siyasal inşa için kendi içinde vesayet odakları ile mücadele eden Türkiye’nin bölge ülkeleri içindeki statükonun devamından yana tavır izlemesi çelişki olurdu. Türkiye’nin, yeni ittifaklar-karşı ittifakların oluştuğu, yeni aktörlerin sahneye çıktığı bu dinamik süreçte hiçbir gelişmeyi uzaktan izleme lüksü yok. Ancak pasif kalma korkusu ile panik halinde hareket etmemesi gerekir.
Irak’taki mezhep savaşı mı?
Veysel Kurt
Sünniler ve Şiiler, Kürtler ve Türkler bu kimliklere sahip oldukları için çatışıyor değiller. Bu aidiyetler üzerinden strateji geliştiren devletler veya örgütlerin manevraları dikkate alınmadan yapılan Şii-Sünni çatışması analizleri masum değildir. Ortada çırılçıplak bir güç savaşı vardır ve mezhepsel ya da başka türlü aidiyetler bu güç savaşının söylemsel tarafını oluşturmaktadır.
AB’ye sert mesaj verdirme lobisi
Veysel Kurt
Arap Baharı’nın yeni momenti: Tunus Anayasası
Veysel Kurt
Tunus’u Arap isyanlarının yaşandığı diğer ülkelerden ayıran vasıflardan birincisi, ordunun siyaset dışında kalabilmesidir. İkincisi, devrim sonrası müzakere sürecinin dikkatli bir şekilde yürütülmesi ve suikastlere rağmen hükümetin güvenlikçi politikalara yönelmemesi. Üçüncüsü de dış politikada bir denge arayışına gidilmesidir.
Mısır’da darbenin trajedisi: Devrimi hafife almak
Veysel Kurt
Mısır halkının 25 Ocak devrimi ile kurtulmaya çalıştığı tüm parametreler bugün yegane seçenek olarak karşılarına çıkmaktadır. Devrimi “İhvan tehlikesinden kurtarmak” söyleminin, sürecin bütün günahlarını İhvan yönetimine yıkmanın hiçbir rasyonalitesi yoktur.
Mısır’da eskiye doğru yeni adım: Darbe anayasası
Veysel Kurt
Darbe yönetimi altında referanduma sunulan anayasa metni ile olağanüstü hal yetkisi resmen anayasal bir statü kazanmış olacaktır. Bu sonuç, Arap dünyasının hem iç dinamikler hem de bölgesel düzen açısından normalleşmesi büyük bir önem taşıyan Mısır’ı anayasal açıdan Mübarek dönemine geri götüren bir adımdır.