Tüm Yazarlar
Ahmet Özcan Yazıları
‘Darüs Selam’a hoş geldiniz...’
Ahmet Özcan
İslam uygarlığının Darüs Selam yaptığı Kudüs ve Bağdat’ı harabeye çeviren düşmana inat, şimdi İstanbulumuzu ebedi barış ve esenlik yurdu yapacak bir ortak rüyamız olmalı... İyi niyetle, aklımızda kalan iyi şeylerle başa dönmeliyiz. O sıcaklığa, tutuşa, dokunmaya. O demli bir çay bardağındaki bizi millet kılan muhabbetin diline ve ruhuna... Ve bir gün İstanbul’un bütün kapılarına ‘Darüs Selam’a hoşgeldiniz’ yazmalıyız.
Türkiye’nin Soğuk Savaşı biterken ‘Dinle küçük adam...’
Ahmet Özcan
Tarihimizde bolca örneği görülen bir hastalığın son müptelası olan Paralel-Haşhaşi grubun 30 yıllık hizmet görünümlü faaliyetiyle oluşturduğu gücünü dışarıya kiralayıp, sonunda onların adına bir postmodern darbeyle iktidarı almaya dönük finali, bu örgütü aşan ciddi analizlerin konusu olmayı gerektiriyor.
Ser seramin ser çavemin* (Başım gözüm üstüne)
Ahmet Özcan
Türkler, Kürtler ve Araplar, yeniden Selahaddin’in safında toplanırsa, sadece Ortadoğu değil, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Afrika’da yeni bir dönem başlayacak. Bu nedenle, Kürdistan, nöbetini tuttuğu değerlerle ve Lozan’da dayatılan İngiliz-Kemalist alışkanlara inat, Müslümanların, tarihin ve coğrafyanın doğal yürüyüşüne geri dönmesi için, müthiş bir imkan.
Ortak acı, adil hafıza: Örtülü sömürgeden gerçek devlet olmaya doğru
Ahmet Özcan
Bin yıllık dostluğun birden bire düşmanlığa dönüşmesinin nedenlerini adil bir hafıza içinde kavramak ve ortak bir acı olarak hesaplaşabilmek için herkesin dürüst olması şarttır. En önemlisi, rahmetli Hrant Dink’in hep vurguladığı gibi, Türkler ve Ermeniler, hatta Kürtler, Çerkezler, Araplar, Bulgarlar, Sırplar... Osmanlı’nın bu birbirine düşmanlaştırılmış halkları, geçmişle ve birbirleriyle hesaplaşmadan önce batıyla hesaplaşmak zorundalar.
Devletin dini adalet dinin devleti özgürlüktür
Ahmet Özcan
Örtülü manda ilişkileri ve oligarşik cumhuriyet alışkanlıkları olanlar ne kadar fazla direnir, bağırır ve saldırırsa, o kadar doğru yoldayız demektir. Sancı, doğum sancısıdır. Türkiye’nin sorunu ekonomik, dinsel veya siyasal değil, ekonomik ve siyasi sorunların da temelinde yatan devlet sorunudur.
Derin Anadolu’nun sessizlik senfonisi
Ahmet Özcan
Erdoğan’a yüklenen mana, Ak Parti’den de güncel siyasal çelişkilerden de farklı ve büyüktü. Bir çağın bozgun ve travmasını aşıp, kendisi olarak var olma idrakiyle millet, sadece Kemalist alışkanlıkları değil, Batılı paradigmayı da bütün ideolojik biçimleriyle birlikte çöpe attı.
Ulus’tan Millet’e geri dönerken; umut, ateş ve duman
Ahmet Özcan
Yüz yıldır ateşler salıyorlar üzerimize, yüz yıldır sis bombaları atıp dumanlar içinde yolumuzu, yönümüzü, kimliğimizi şaşırmamızı arzuluyorlar. Türk diye, Kürt diye, Filistinli, Boşnak, Arnavut, Çeçen diye çoğu zaman bizden devşirdikleri zalim kullarından yarattıkları cellatlarla saldırıyorlar.
Direnümmet direnmillet!
Ahmet Özcan
Cezalandırılmak istenen ümmetin ve milletin dirilen ruhu, özgüveni ve direnç dinamiğidir ve meseleyi bu açıdan görmeyen her analiz eksik ve çarpıktır.
Hegemonya paradoksu: Milletin devletine karşı ‘Yeşilelma koalisyonu’
Ahmet Özcan
2008 yılından itibaren içerde Kemalist sistemin yarattığı sahte ama trajik sorunlara ve dışarıda ‘küresel Kemalizm’e yani İsrail-Neocon lobisine ‘one minute’ diyerek başlayan değişim süreci, bu son hamleyi de atlatabilirse 2014 seçimlerinden sonra bambaşka bir düzenin kurulmasıyla sonuçlanacak.
Suriye dersleri: Yeni Haçlı seferi ve haysiyet cihadı
Ahmet Özcan
Kudüs varsın ağlasın bu makus talihine / varsın ağlasın şanlı Salahaddin'in yurdu / nasıl da yaşıyoruz bunca zillet altında / bir sürü dilsiz şeytan bir sürü ıvır zıvır kıyamet kopacaksa kopmalı beynimizde (Sabah KARA - Doğu Ağıtları)
2014: Yüz yıl sonra, savaş devam ediyor
Ahmet Özcan
2014... Bizim için bitmeyen savaşın, 1914’te başlayan I. Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılı. Yeniden ayağa kalkabilmemiz için herkes kendisini gözden geçirip, örtülü sömürge çağının sahte kimliklerini çöpe atmalı ve safını artık I. Dünya Savaşı’ndaki taraflara göre seçmeli.
Korku ve uhuvvet arasında...
Ahmet Özcan
Milletin saf, sade ama derin idrakine yaslandıkça mesafe alan, ondan uzaklaşıp Batılı paradigmayla düşünüp eyledikçe tuzağa düşen bu zavallılık biçimi, camia karşısında korkuyla uhuvvet masalları arasında gidip gelen kafa karışıklığını atmadıkça, bu fitneyi yenemeyecek.
Anka Kuşu ve ‘kurtarıcılığın’ trajedisi
Ahmet Özcan
Eski Türkiye koşullarında ‘yüce’ amaçlarını ve kendi varlığını devletten gizlemek için inşa ettiği Truva Atına binip devleti ve toplumu fethetmeye kalkanlar, başka bir anormalliği yeniden üretiyor.
‘Temiz süte kardeşlik mayası kattınız’
Ahmet Özcan
Habil ve Kabil, Habil’in ölümünden sonra karşılaştılar. Çölde yürüyorlardı ve uzaktan birbirlerini tanıdılar. Çünkü ikisi de çok uzun boyluydu. İki kardeş yere oturdular, bir ateş yaktılar ve yemek yediler. Günbatımında yorgun düşmüş insanlar gibi, sessizliği bozmadılar. Gökyüzünde, henüz adı konmamış birkaç yıldız belirdi. Yıldızların ışığında, Kabil, Habil’in alnında taşın izini gördü ve ağzına götürmekte olduğu ekmeği yere fırlatıp, suçunun bağışlanması için yalvardı.
Milletleşme süreci: Asalet haysiyettedir
Ahmet Özcan
Asaleti etnik kökende arayan parçalanma dinamiğinin geçen yüzyılda kan, gözyaşı ve etnik çatışmalarla boğduğu ruhlarımızı özgürleştirip, Batı’nın ezberlettiği alışkanlıkları terk edebilirsek, işte o zaman yeniden millet olabileceğiz.
Milletleşme süreci: ‘Düşmanla karşılaştık ve o biziz!’
Ahmet Özcan
“Yaşlı ağaçları sökmek ve yerine genç ağaçlar dikmek gerek” I. Alaaddin Keykubat
CHP - MHP - BDP :Kemalizmin dramı
Ahmet Özcan
İslam milletine karşı uydurulmuş etnik kavramları birer put gibi savunan MHP ve BDP ile Lozan bölücülüğünü ve esaretini bir iman umdesi gibi sunan CHP’nin pagan dayatmalarına prim vermemek, anti milliyetçi olmanın yani tabii Türk olmanın, tabii Kürt olmanın, Müslüman olmanın, insan olmanın gerek şartıdır.
Devleti milletin mülkü kılmak
Ahmet Özcan
Kürt meselesinin çözümünü de içeren reform süreci aslında millet olarak yeniden geleceğe bakabilen bir özgüvenin tesisini sağlayacaktır.
Ortak evimiz derinleştirilmiş demokrasimiz
Ahmet Özcan
Kürt sorununun çözümü, hepimize ait olanın tekrar hepimize ait kılınması demektir. Bu da “kerim devlet” idrakini devletin tek kırmızı çizgisi yapabilmekle mümkündür.. Kerim devlet, yüz odalı bir konaktır ve her odasında milletin farklı bir bileşeni yaşar.