Bugün Mustafa Kemal'in ölüm yıldönümü. Her sene olduğu gibi bu sene de saat 9'u 5 geçe kim durdu kim durmadı tartışması muhtemelen yaşanacak. Maalesef bu tür zorlamalar hâlâ var.
Yeni tartışma konusu da Mustafa Kemal'e camilerde mevlid okutulacak olması. Mustafa Kemal'in hiçbir dine inanmadığı ama bir tanrı inancı olduğu söyleniyor. Zaten yaptığı devrimler de bunun göstergesi; devrimlerle bu topraklarda İslâm'a dair izleri silmek istedi ama başarılı olamadı!
Müslümanlar, "Mustafa Kemal'e mevlid okutmak da nereden çıktı" diye soruyorlar, haklılar. Herkes dinince anılmalı. Zaten tüm devlet kurumlarında ve Anıtkabir'de anılıyor. Ülkede Mustafa Kemal'i anmada bir azalma mı var da mevlid okutmaya başladınız?
Mustafa Kemal gibi bir kişilik acaba mevlidle anılmak ister miydi? Hiç sanmıyorum. Biliyorsunuz, cenaze namazı kılınmadan gömülecekti de kız kardeşinin zoruyla 3-5 kişi cenaze namazını kıldı. Cenazenin defniyle alâkalı her anın görüntüleri var ama bir tek cenaze namazının görüntüsü yok!
Herkesin bildiği sırlar vardır. Bu sırlardan biri de cumhuriyetin ilk yıllarında Anadolu topraklarında İslâm'ın yerine yeni bir din ihdas etmek. 'Kemalizm, Türk'ün yeni dini' diye dönemin sözlüklerine yazmışlardı.
Bu dinin ezanı da vardı mevlidi de vardı. Ben, "Mustafa Kemal için mevlid okutulacak" haberlerini görünce aklıma hemen Behçet Kemal Çağlar'ın Mustafa Kemal için yazdığı mevlid geldi. Süleyman Çelebi'nin Peygamber Efendimiz için yazdığı mevlidin kötü bir taklidi. İşte, Mustafa Kemal'in meşhur sofrasının daimi konuklarından Çağlar'ın mevlidi:
Millet adın zikredelim bir kere;
Vâcip oldur cümle işte Türklere.
Şevk ile Türküm dese bir dem lisan,
Dökülür cümle hüzün misli hazan
İsmi pâkin pak olur zikreyleyen,
Her murada erişir Türküm diyen
Mağra devri anda evler var idi,
Türk yetişkin, başkalar barbar idi.
Hak Teala çün yarattı Türk'ü ilk
Dedi, 'üç kıta da olsun ona mülk.'
Mustafa nurunu alnına koydu,
'Bil! Kemal'in nurudur, ol nur!' dedi."
Bir alından bir alına kaydı ol
Cengiz'in Timur'un alnındaydı o
Ger dilesiz, bulasız oddan necat,
Mustafa-yı ba-kemal'e essalat!"
Ol Zübeyde, Mustafâ'nın ânesi
Ol sedeften doğdu ol dürdânesi!
Gün gelip oldu Rızâ'dan hâmile
Vakt erişti hafta ve eyyâm ile.
Geçti böyle, nice ay nice sene
Vakt erişti bin sekiz yüz seksene.
Mustafa'nın gelmesi oldu yakin,
Çok alâmetler belirdi gelmeden.
Der Zübeyde çünkü vakt oldu tamam,
Kim vücude gele ol hayrü'l-enam.
Merhaba ey canı canan merhaba,
Merhaba ey derde derman merhaba.
Merhaba ey asi millet melcei,
Merhaba ey inkilâplar menşei.
Merhaba ey baş halâskâr merhaba
Merhaba ey ulu serdâr merhaba!
Ol zamanda eylemiş tâlim meğer,
Mustafa'yı harbiyeye verdiler.
Başka fanilerle farkı gördüler,
İnönü'de Atatürk'ü gördüler.
Ger dilersiz bulasız şevkü necat,
Can verin tek Türk'e râm olsun hayat.
Ger dilerseniz, bulasız halktan necat,
Atatürk'e Atatürk'e es selât.
Ger dilerseniz bulasız şevk-ü necat,
Atatürk'e Atatürk'e selât..."
Mevliddeki ifadelerin İslâm itikadına göre değerlendirmesini mevzu dağılmaması için yapmayacağım; küçükken yaz tatilinde mahallesindeki Kuran kursunun kapısından içeri kafasını bir kerecik sokan birisi bile rahatlıkla hükmü verir!
Mustafa Kemal'e mevlid okutmakta samimi olanların okutacağı mevlid Çağlar'ın yazdığı üsteki mevlid olmalı. Herkes samimi olsun, orta yolculuk yapmasın. Orta yolculuk yapayım derken de ortalığı karıştırmasın!
Bu tür atraksiyonların halkta karşılığı da yok. Devlet ricalinin zoraki katılımıyla 10-20 kişinin dinleyeceği mevlid yüzünden millet birbirine düşüyor, değer mi?