Tüm Yazarlar
Mehmet Akif Çeç Yazıları
İslam şehrini yeniden tasavvur etmek
Mehmet Akif Çeç
Osmanlı camileri ile Endonezya, Hindistan, Afrika camileri hatta Selçuklu camileri arasında yapısal ve biçimsel büyük farklılıklar vardır. Fakat hepsinin ortak özelliği Turgut Cansever'in yerinde tespitleriyle yatay/ufki, insani ölçekli ve aydınlık olmalarıdır.
Sekülerlik mi dindarlaşıyor, dindarlık mı sekülerleşiyor?
Mehmet Akif Çeç
Bu akl ü fikr ile Mevla bulunmaz
Mehmet Akif Çeç
Yeni müçtehid-önder modeli nasıl olmalı?
Mehmet Akif Çeç
Bugünün müçtehidinin, usûl-i fıkıhtan da önce sahip olması gereken şey; modern illetlerden arınmış, bütüncül/tevhidî sahih İslami paradigmal bir zihne/akla sahip olmasıdır. Bu sahih akla ulaşılmadan sahih içtihad ortaya konulamaz.
Bir meta-paradigma olarak gelenek
Mehmet Akif Çeç
Gelenek meselesi ele alınırken birbirleriyle eşdeğer zannedilen şu iki kavramın ayrıştırılması metodolojik ve literal bakımdan mutlak bir zorunluluk olarak göz ardı edilmemelidir; biri “İslam geleneği”, diğeri “geleneksel İslam”.
Gelenekten medeniyete
Mehmet Akif Çeç
Modernist ve selefi akımların sistemli, bütüncül, tutarlı sahih çözümler ortaya koyamayışlarının sebebi gelenek ve medeniyet fikriyatından uzak oluşlarıdır. Gelenekle medeniyeti birbirinden ayıran, geleneği yok sayıp salt medeniyete vurgu yapan söylemlerin de tıkanma noktası burasıdır.
Tarihin mutlak öznesi kim?
Mehmet Akif Çeç
Tıpkı pozitivist-determinist doğa yasaları olmadığı gibi pozitivist tarih yasalarının da olmadığını, tarihin akışının değiştirilebilir olduğunu, Müslümanların entelektüel cehdle Allah'ın yardımını da alarak bunu başarabilmesinin imkan dahilinde olduğunu, Müslümanlar, bir tarih görüşü olarak zihinlerine yerleştirmek zorundadır. Aksi halde Müslümanların modern tarihin nesnesi ve kölesi olmaktan başka seçenekleri yoktur. Modern paradigma, “hümanizma” ile insanı tarihin öznesi haline getirirken, esasen “insan”la kastettiği rasyonalist “akıl”dan başkası değildi. Yani tarih insanın biyolojik evrimi ile paralel biçimde aklın da evriminin tarihi demekti ve bu evrimin sonucunda aklın en tekamül etmiş noktası olan “modern Batı aklı”na (rasyonalizme) ulaşılmıştı.
'Tarihin sonu'nun sonu
Mehmet Akif Çeç
Tüm dünyaya bugünden “Gelin, sonu olmayan ve insanlığı büyük bir felakete doğru götüren, büyümeye, israfa, tüketim çılgınlığına, sömürüye, adaletsizliğe dayalı bu muhteris ekonominin yerine, kanaate dayalı ahlaklı bir ekonomiye hep birlikte ve aynı anda geçme kararı alalım” şeklinde bir ilkesel çağrıyı ilk kez Müslümanlar yapmalıdır.
İslam ve ‘Batı meselesi’
Mehmet Akif Çeç
Dünya üzerindeki dinlerin, inanç sistemlerinin, geleneklerin Batı uygarlığı ile karşılaşmaları sonrasında, bu uygarlığın “yıkıcı” gücü karşısında direnme güçlerini kaybettikleri bir vakıadır. Geçtiğimiz asırdan beri, geleneğe bağlı kalınarak modernleşmenin başarılı bir örneği olarak takdim edilen, merhum Akif’in şiirinde övgüyle söz ettiği “Japon modeli”nin, bir asırlık tecrübe sonrasında geldiği acıklı durum da göstermektedir ki; bu model, bugün artık tam tersi biçimde, geleneğe bağlı kalınarak modernleşilemeyeceğinin argümanına dönüşmüştür.
Sivil toplum ve cemaatler
Mehmet Akif Çeç
Vakıf ruhu özveriyi, fedakarlığı, dayanışmayı, paylaşmayı; STK ruhu ise pay kapmayı, çatışmayı, çekişmeyi öğütlemektedir. Batı’da sivil toplum devlet-kilise, devlet-millet çatışmasından ortaya çıkmıştır. Bizde ise tam tersine vakıf sistemine dayalı toplumsal yapı ve bu yapının birer parçası olan dini yapılar, devlet-millet kaynaşmasının bir ürünüdür.
‘Değişim’ düşüncesini değiştirmek
Mehmet Akif Çeç
Gelenek bize Kur’an’ı, kendi aklı, epistemolojisi, metodolojisi ve paradigmal düzlemi içerisinde en doğru ve en sahih okuma ve anlama yöntemlerini gösteren, belirleyici ve çevreleyici bir kılavuzdur.
‘İslam’ın bugünkü meseleleri’ meselesi
Mehmet Akif Çeç
İki asırdır modernitenin dayattığı meselelere, çözüm adı altında meşruiyet üretmek içtihad olarak anlaşılmaya devam etmektedir. Bugün için sahih fıkıh ve gerçek içtihad; bu harici meseleleri üreten ve dayatan esas meselenin yani modernitenin nasıl aşılabileceği ve İslam geleneğinin/medeniyetinin yeniden nasıl inşa edilebileceği üzerine çözümler üretmek; teoriler, tasavvurlar ortaya koymaktır.
Yanlış yolda ilerlemek
Mehmet Akif Çeç
Modern-seküler uygarlığı aşabilmek ve sahih bir medeniyet inşa etmenin imkanlarını ortaya koyabilmek için, öncelikle Müslüman intelijansiyanın, zihinlerinin derinliklerine yerleşmiş olan ilerleme saplantısından kurtulması, insanlık ve medeniyet tarihini sahih bir epistemoloji ve tarih görüşüyle okumaya tabi tutması şarttır. 
Batı'nın çöküşünü Müslümanlar geciktiriyor
Mehmet Akif Çeç
Müslümanların halihazırda Batı paradigması içinde kalmaya devam ediyor olmaları ve kendi sahih medeniyet paradigmalarını inşa edememiş olmaları ve etmek için de henüz ciddi bir entelektüel cehd ortaya koymamaları, Batı uygarlığının çöküşünü geciktirmekte ve dolayısıyla ömrünü uzatmaktadır. Üç asırdır hakim olan bu seküler, maddi uygarlık insanlığa mutluluk ve huzur getirememiş; aksine acı, gözyaşı ve kan getirmiştir. Yaklaşık bir asır önce Spengler’in adını koyduğu “Batı’nın çöküşü”, geçen bunca zamana koşut olarak daha da hızlanmış durumdadır.
İslam siyaset düşüncesini nasıl okumalıyız?
Mehmet Akif Çeç
İslam’ın ilkelerine ve ideallerine en fazla yaklaşan model, sahih olana en yakın olan modeldir. Bu da şu demektir: Her önerdiğiniz ve ortaya koyduğunuz sistem formülasyonlarının her zaman mutlaka daha iyisi vardır, hiçbir modeli mutlaklaştırmayın ve siz her zaman daha iyi olanı inşa etmenin peşinden koşun.
Gelenek 'geçmiş' değil, geçmemiştir
Mehmet Akif Çeç
Geleneğin iyi yanlarını ‘alma’ yaklaşımı, gelenekçi değil modernist bir yaklaşımdır. “Geleneğin iyi yanları” yoktur; zira, yanlışlardan ayıklanmış ‘iyiler’ toplamına biz gelenek demekteyiz. Geleneği, istifade edilmesi gereken bir ‘kültürel miras’ olarak görmek, olumlayıcı bir yaklaşım gibi görülse de, esasen gelenekle kurulması gereken sahih ilişkiyi ortadan kaldıran bir bakıştır.
Geleneği nasıl anlamalıyız?
Mehmet Akif Çeç
Modern dünyada gelenekçi olmak, meselelere, Hz. Peygamber’den bugüne damıtılarak gelen bir sistemsel düşünce bütünlüğü içerisinden, bir sünnet aurası içinden bakmak demektir. O halde gelenek dendiğinde bugün anlaşılması gereken; İslam’ın orta yolunu ve en meşru ana gövdesini oluşturan, sahih sünnet çizgisidir.
Tecdidi yenilikten kurtarmak
Mehmet Akif Çeç
Yenilik, neo, cedit, tecdit gibi sözcüklerin her biri, bir biçimde modernleşmeye işaret etmekte, bu itibarla da yenilikçi, ceditçi akımların, yenileşme ve tecdit hareketlerinin belki de istisnasız tamamı modernist, sentezci akımlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Aslında “yeni”nin bu topraklarda en az 200 yıllık bir tarihi var ve “yeni” bizatihi yeni değil.
Paradokstan paradigmaya İslamcılığın ikinci safhası
Mehmet Akif Çeç
Doğrusu, 200 yıl önce içine düştüğümüz derin paradoks, bizi kör kuyularda merdivensiz bırakmaya devam ediyor. Bir paradoksun içine düşmek, aslında çözümsüzlüğün çözüm olarak kanıksandığı bir çaresizliğin tam ortasına düşmek demektir.
Entelektüel cihad!
Mehmet Akif Çeç
Sorulması gereken doğru soru şu olmalıdır: “Biz, geleneğimize ve ontolojik köklerimize yaslanarak yeni bir tecdit hamlesi nasıl başlatabiliriz; yeni bir irfani epistemoloji ve yeni bir insani teknolojiyi ortaya çıkartacak yeni bir medeniyet paradigmasını ve o paradigmaya dayalı yeni bir adil ve ahlaki medeniyeti nasıl inşa edebiliriz?”
Nasıl bir eğitim?
Mehmet Akif Çeç
İdeal olan doğru eğitim paradigması; çok sayıda özgün modelin, müfredatın, ekolün bir arada olduğu; herkesin seçenekler arasında kendisine, hedeflerine en uygun olanı seçme hakkının bulunduğu, torna tezgahından çıkmış yurttaşlar üretmek yerine “insanlığa faydalı otonom şahsiyetler” inşa etmeyi amaç edinen bir zemin üzerine oturmalıdır.