Tüm Yazarlar
Haşim Şahin Yazıları
İlim yolunda can veren bir koca çınar: İsmail Hakkı Uzunçarşılı
Haşim Şahin
Hayatını ilim yolunda harcayan ve yine bu yolda vefat eden Uzunçarşılı, ele aldığı bir konuyu enine boyuna değerlendirir, vaktinin neredeyse tamamını bu araştırmaya ayırır, sonucu ne olursa olsun açıkça söylemekten de çekinmezdi.
Sicilya'nın Müslüman fatihleri
Haşim Şahin
Sicilya Valisi Konstantin Souda, Euphemios'u Ifrikiye sahillerini yağmalaması için göndermiş, ancak o kiliseden bir rahibeyi kaçırınca ortalık bir anda karışmıştı. Hayatını tehlikede gören Euphemios çareyi Ağlebi hükümdarı I. Ziyadetullah'a sığınmakta bulmuştu. Yeni efendisine adanın durumu ve savunma zaafları hakkında bilgi veren Euphemios, sultanı Sicilya'ya saldırması konusunda teşvik etmişti. Ağlebiler'in en büyük özelliği Doğu Roma İmparatorluğu'na karşı gazâ fikrinin bölgedeki en güçlü temsilcileri olmalarıydı. Bu devlet aynı zamanda Sicilya Adası'nı ve İtalya'nın güney kesimlerini fethederek Müslüman toprağı haline getirmişti.
İlim ve irfan hâmisi Germiyanoğulları
Haşim Şahin
Germiyanoğulları beyleri erken dönemden itibaren ilim ve kültürün gelişmesine büyük önem vermişler, âlim, fakih ve mutasavvıfları himaye etmişlerdi. Bu sayede pek çok eser bu coğrafyada kaleme alınmış, bilhassa Şeyhî Sinani, Ahmedî ve Ahmed-i Dâî'nin verdiği eserler sayesinde Kütahya, 14. yüzyılda Türkçe'nin en güçlü şekilde temsil edildiği coğrafyalardan birisi olmuştu.
Bizans'ın Osmanlı torunları
Haşim Şahin
Fatih, Bizans soylularını öldürmek veya sürgüne göndermek yerine, eşine az rastlanır bir şekilde, fetih sırasında esir olanların fidyelerini bizzat kendisi ödeyerek onları Osmanlı hizmetine dahil etmeyi tercih etmiş, sarayda en iyi şekilde yetiştirilmelerini sağlamıştır. İmparator olma hevesleri İstanbul'un fethiyle sona eren bu asilzâdeler Osmanlı Devleti'nin birer neferi olarak değişik idari görevlerde bulunmuşlardır. Has Murad Paşa ve kardeşi Mesih Paşa Bizans Devleti'nin son imparatoru XI. Konstantinos'un kardeşi Thomas Paleologos Gidos'un çocuklarıydı. Bu prensler anne tarafından ise Venedikli meşhur Contarini ailesine mensuptu.
Efsanesi bile Moğolları titretti
Haşim Şahin
Celâleddin Harezmşah, Gürcülere ve Moğollara karşı İslâm'ı savunan bir kumandan olarak ün salmış; fakat büyük bir kahraman olmasına rağmen verdiği hatalı siyasî kararlarla kendi sonunu hazırlamıştı. Sultan'ın ölümüne inanmayan halk, onunla ilgili efsaneler üretmiş, adı dilden dile dolaşarak ölümünden yıllar sonra bile Moğollar arasında korku salmaya devam etmişti. 1220 yılı Harezmşahlar için felaketin başladığı yıldı. Bunun nedeni Harezmşah idaresi altındaki Otrar şehrinde Vali İnalcuk tarafından Cengiz Han'a bağlı 400 Moğol tüccarının öldürülmesiydi. Bu hadise iki devlet arasında büyük bir savaşın fitilini ateşledi.
Yunus'un şeyhinin şeyhi
Haşim Şahin
Tapduk Emre'nin şeyhi Barak Baba, onun şeyhi ise bilhassa Balkan coğrafyasında yaptığı gaza akınlarıyla tanınan, Balkanlar'dan Anadolu'ya pek çok yerde türbeleri/makamları bulunan, Romanya/Dobruca'daki Babadağ'a adını veren, hayatı hakkında Fatih Sultan Mehmed'in oğlu Cem Sultan'ın Ebu'l-Hayr Rûmî'ye Saltuk-nâme adıyla bir destan yazdırdığı Sarı Saltık idi. Sarı Saltık tarih kaynaklarına savaşçı ve kahraman kişiliği ile yansımış, Selçuklu Sultanı II. İzzeddin Keykavus'un yanında Rumeli'ye ve oradan Kırım'a geçmiş, Sultan'ın ölümünden sonra Dobruca'ya dönerek Balkan coğrafyasında adından söz ettirmişti. Sarı Saltık'a muhtemelen Kırım'da intisab eden Barak Baba ise daha ziyade dünyayı umursamayan kalendermeşrep hayat tarzı ve diplomasi konusundaki ustalığı ile kaynaklarda yer bulmuştu.
En iyi bozayı Arnavutlar yapardı
Haşim Şahin
Evliya Çelebi, bozacıları iki kısma ayırmış, birisini gayet meşru sayarken diğerini ise eleştirmişti. Ona göre, âlimlerin içtiği ve sarhoşluk vermeyen "Tatlı boza" meşru bir içecekti. Ancak bilhassa Tatarların ürettiği asit ve alkol oranı yüksek olan ve "Tatar bozası" adıyla bilinen ekşi bozanın satıldığı dükkânlar fesat kaynağıydı.
Sahursuz, iftarsız 40 yıl gizli oruç
Haşim Şahin
Yaman Dede, mektuplarından bazılarında daha lise yıllarından itibaren İslamiyet'i fiili olarak benimsemekle birlikte, ailevi bazı nedenlerden dolayı ilan etmekten çekindiğini, gizli gizli İslami eserleri tetkik etmeyi sürdürdüğünü, ailesiyle birlikte kiliseye gittiği zamanlarda dua etmeden çıktığını, tam kırk yıl boyunca ailesinin haberi olmaksızın bazen sahursuz bazen iftarsız oruç tuttuğunu yazıyordu. Yaman Dede'nin hayatında şiirin özel bir yeri vardı. O, hayatın içerisindeki her şeyin aslında bir şiir, şairin ise görünmeyen dudakların üflediği bir ney olduğu kanaatindeydi. Eserleri içerisinde Hz. Peygamber'i övmek ve O'na olan aşkını ifade etmek amacıyla yazdığı "Dahilek Yâ Resûlallah" adlı şiiri oldukça meşhurdur.
Fetihte Bursa surlarına ilk bayrağı Ahi Hasan dikmişti
Haşim Şahin
Padişah, Bursa'nın fethi için yola çıktığı sırada Ahi Hasan'ın da yanında olmasını ısrarla istemiş, bu konuda babası Ahi Şemseddin'den ricada bulunmuştu. Ahi Hasan, fetih sırasında en ön saflarda savaşarak Bursa Kalesi'nin surlarına çıkan ilk şahıs oldu ve yüzyıllar sonra İstanbul'un fethi sırasında Ulubatlı Hasan'ın kazandığı itibarı çok daha önce Bursa'nın fethi sırasında gösterdiği kahramanlıkla elde etti. Ahilerle Osmanlı sultanlarının yakın dostluğu I. Murad ve Yıldırım Bayezid devirlerinde de devam edecekti. Hatta rivayete göre Sultan I. Murad aynı zamanda bir Ahi Reisi idi.
Aciziz, kapına geldik!
Haşim Şahin
Son günlerin tartışmalı konusu olan yağmur duası, Türk kültüründe, İslamiyet içerisinde, bilhassa Anadolu insanı nezdinde nasıl bir anlam ifade ediyor? İnsanlar binlerce yıldır acaba gerçekten bir karşılığını gördükleri için mi yağmur duasına çıkmaya devam ediyor? Yağmur duası ümmete Hz. Paygamber'in sünnetiydi. Osmanlı döneminde çıkılan yağmur duası öncesinde yoksullara ve diğer ihtiyaç sahiplerine sadaka dağıtılır, verilen hediyelerle çocuklar sevindirilir, vahşi hayvanlar için muhtelif yerlere yiyecek bırakılırdı.
Sufiler nefse hoş geldiği için kebap tercih etmezdi
Haşim Şahin
Selçuklular döneminde kebap, saray mutfağında oldukça itibar gören bir yemek olmasına rağmen, sufîler tarafından, nefse hoş geldiği için pek tercih edilmiyordu. Mevlânâ bu sufîlerden birisiydi. Hindi, kaz yahut tavuğun tuz ve baharat ile hazırlandıktan sonra saç yahut tavada pişirilmesi suretiyle yapılan söğürme, köfte ve nohutlu yahni sevilen et yemekleriydi.
Simurg'un son kanat sesi Sultan Sencer
Haşim Şahin
Gerçek Sencer nasıl birisiydi? Babası hayatta iken onunla savaşlara katılmış, başarılar elde etmiş bir kişilik miydi? Yahut annesinin ve vezirin Sultan Melikşah'tan sakladıkları kendi başına zorluklar altında büyütülmüş ve saray yüzü görmemiş bir Selçuklu şehzadesi miydi? Saltanat mührüne tasavvufi düşüncenin önemli esaslarından birisi olan Allah'a tevekkülün bir nişanesi olarak “tevekkeltü alellah” ibaresini kazıtması Sultan Sencer'in mutasavvıf kişiliğinin bir ifadesiydi.
Peygamber torunlarının ilk devleti
Haşim Şahin
Abbasi baskısını güçlü bir şekilde üzerlerinde hisseden Ehlibeyt mensuplarının Abbasilere karşı gerçekleştirdiği ilk başkaldırı Hz. Hasan'ın soyundan gelen Hüseyin b. Ali tarafından gerçekleştirildi. İsyana diğer pek çok ehlibeyt mensubunun yanı sıra Hz. Hasan'ın diğer torunu Abdullah'ın oğulları İdris ve Yahya da katılmışlardı. Ancak bu isyan Ehlibeyt mensupları için bir anlamda ikinci Kerbelâ oldu.
Alçak dünya, bela ve sıkıntı yurdu
Haşim Şahin
Türkiye Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykâvus'un Sivas'taki bir hastane vakfiyesinde yer alan sözleri: “Alçak dünya, belâ ve sıkıntı yurdu, durma yeri değil kaçış yeridir. Bahar bulutları gibi gelip geçiveren, serap gibi aldatıcı bir yerdir. Ona ebedi gözle bakanı düşkünlükle yere sermiş ve nefsinin atına bineni düşürmüştür.”
‘Evvelin ol evveli, âhirin hem âhiri'
Haşim Şahin
Hayatı hakkında Yıldırım Bayezid devrinde Divân-ı Humâyun imamlığı ve Emir Sultan'ın tavsiyesiyle Ulu Cami'de bir süre imamlık görevinde bulunduğu dışında bilgi bulunmayan Süleyman Çelebi, Vesiletü'n-Necât isimli eseriyle Osmanlı Devleti'nin kurulduğu coğrafyadaki Hz. Peygamber sevgisinin ve muhabbetinin söze ve yazıya dökülmüş timsali oldu.
Göktürk Kağanı'nın ‘bilicisi ve yardımcısı' bilge vezir Tonyukuk
Haşim Şahin
Tonyukuk'a göre toplum birlik ve beraberlik içinde olmalı, töresine bağlı olmalıydı. Güçlü olmanın ve düşmanlara galip gelmenin yolu buydu. “Yufka olanın delinmesi kolay imiş. İnce olanı kırmak kolay. Yufka kalın olsa delinmez, İnce yoğun olsa kırmak zor imiş” diyerek birlik ve beraberliğe açıkça vurgu yapmıştı.
Mükemmel toplumun münzevi filozofu: Farabi
Haşim Şahin
Fârâbî, dünyanın çok vefasız olduğunu ve kimseye hayır getirmediğini düşünüyordu. Bu yüzden toplumdan kendini soyutlamış ve evine çekilmişti. Kendi ifadesiyle “kitapları ve kalemleri onun en iyi dostlarıydı”. O, insan ruhunun ancak faal akıl ve mistikliğin birleşmesiyle huzura ereceği kanaatindeydi. Ruh ve ahlâk temizliğini her şeyin üzerinde tutuyordu.
Ege Adaları'nın ilk Türk fatihi
Haşim Şahin
Şairin feryadı kalemin gözyaşı
Haşim Şahin
Kerbelâ hadisesi sonraki yüzyıllarda sadece siyasi olayların pek çoğunun altyapısını oluşturmakla kalmadığı gibi, kültürel ve edebi açıdan da her zaman yaşatıldı. Bununla birlikte, bu hadiseyi yüzlerce yıldır diri tutan, insanların hafızalarına kazıyan âlimler, sufiler ve şairler oldu.
Malazgirt Zaferi'nin duacısı
Haşim Şahin
Kuruluş'un gizli mimarı
Haşim Şahin
Pek çok okuyucunun adını Rumeli'ye geçiş hatırladığı Süleyman Paşa yaptığı fetihlerin yanı sıra hayırsever kişiliği, organizasyon yeteneği, savaşlardaki kahramanlıkları, cesur ve savaşçı karakteri, âlim kimliği ile hemen her alanda kuruluşa damgasını vurmuş, adeta kuruluşun gizli mimarı olmuştu.
Duanın bereketi devletin izzeti
Haşim Şahin
“Bir Fetö Gider Bin Fetö Gelir” sözü muhtelif tarikatların devleti ele geçirme gayreti içerisinde oldukları şeklinde, aslında eskiden beri var olagelen bir görüşün yeniden dile getirilmesinden ibaret. Bu düşüncenin oluşmasında erken Cumhuriyet devrinden itibaren tarikatlara karşı mesafeli yaklaşımın, aynı zamanda bu geleneksel kurumu siyasi, ekonomik, şehevi arzuları için bir araç olarak kullanan art niyetli kişilerin ve bunlara ilaveten gittikçe yaygınlaşan selefi düşüncenin farklı boyutlarda etkisi olduğu muhakkaktır.