Tüm Yazarlar
Birol Akgün Yazıları
Türkiye Maarif Vakfı: Eğitim yoluyla FETÖ mücadelesi
Birol Akgün
Nasıl ki 15 Temmuz gecesinde, FETÖ’cü darbecilere karşı milletimiz vatanını ve demokrasisini ağır bedeller ödeyerek koruduysa, halkımızın parasıyla ve milletimizin ve devletimizin sahip olduğu imaj ve güveni kullanılarak açılan okulların da asli sahibi olan Türk milletine döndürülmesi gerekmektedir.
Körfez’de ateş dansı
Birol Akgün
Katar’a gösterilen sert tepkiyi Gazze söz konusu olduğunda gösteremeyen KİK ülkelerinin blokaj politikasının siyasi meşruiyeti de her zaman sorgulanacaktır. Suriye ve Yemen gibi çatışmalarla zaten kan gölüne dönen bölgede en son ihtiyaç duyulan şey, yeni bir çatışmanın başlamasıdır.
Yükselen küresel popülizme demokratik şehirlerle direnmek
Birol Akgün
Geleceğin dünyasında uluslararası politikayı anlamak ve yönlendirmek için insanları fiziki coğrafyalarla tanımlayan ulus devlet merkezli teorik çerçeveler kadar, demokrasiyi ve özgürlükleri yaşatma adına ümit verici bir yaklaşım olan şehir eksenli yönetim ve ilişki modellerini de düşünmeliyiz.
Rusya-NATO ilişkilerinin geleceği ABD seçimlerine bağlı
Birol Akgün
Soğuk Savaş’ın bitişinin üzerinden bir çeyrek asır geçmesine rağmen, küresel sistemde kalıcı barış ve güvenliği garanti edecek jeopolitik güç dengesi kurulabilmiş değil.
PKK-FETÖ dayanışmasının kanıtları
Birol Akgün
FETÖ ve PKK gibi iç siyaseti kirleten, dışarıya karşı devleti zaafa uğratan örgütlerin faaliyetlerinden ve bu bağlamda son gelişmelerden en fazla haz duyan, Türkiye ve bu coğrafya ile hesapları hiç bitmeyen Batı dünyasıdır.
Sivil siyaseti güçlendirme vakti
Birol Akgün
Demokratik kazanımlarımızı garanti altına alacak, darbe zeminini geri dönülmez biçime ortadan kaldıracak ve herkesin hakkını koruyacak kalıcı bir siyasi sistemi birlikte inşa etmemiz gerekiyor. 15 Temmuz başarılı olsaydı anayasayı yine cuntacı askerler yazacaktı. Şimdi sivil siyaseti iyi kullanma zamanıdır.
Türkiye’nin terör ve şiddet sarmalından çıkış yolu
Birol Akgün
Türkiye gibi Müslüman ve demokratik bir ülkenin Ortadoğu’da değişimin motoru olmasından hoşnut olunmamıştır. Bu nedenlerle başta DAEŞ ve PKK olmak üzere ülkemizi istikrarsızlaştırma potansiyeli bulunan terör örgütleri desteklenmiş, en azından bunlara göz yumulmuştur. Temel amaç, Türkiye’yi zayıflatmak ve bölgede kendi başına denge değiştiren güç olmaktan çıkarmaktır.
'Kötü müttefik' yeni paradigma
Birol Akgün
Denebilir ki kötü müttefikler Türkiye dahil Müslüman ülkeleri ortak tehditlere karşı stratejik işbirliğine yöneltti. Bu işbirliği bölgedeki barış ve istikrara katkı sağlayacağı gibi, küresel güçleri, bölgeye yönelik hesaplarını yeniden gözden geçirmeye itecektir. Bu gelişmeler, bölgenin küresel sisteme bakış açısını da dış politika paradigmalarını da yeniden tanımlayacak kadar önemlidir.
Erdoğan karşıtları nerede yanıldı?
Birol Akgün
Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’ye, ülkesinin desteğini arkasına alarak güvenle gitti ve bir dizi başarılı görüşme yaptı. Pek çok medya gurusunun atladığı şey ise şuydu: Davetçi ülke lideri olan Obama’nın Erdoğan’la görüşmeyeceğini öngörmek, baştan sonra yanlış varsayımlar üzerine oturan bir analizdi.
Bu iradeyi
korkuyla sarsamazsınız
Birol Akgün
Geçen hafta Ankara Kızılay’daki sivil halk otobüslerine yönelik bombalı araçla gerçekleştirilen ve 35 masum vatandaşımızın hayatına mal olan PKK/TAK kökenli terör saldırısı ve dün İstiklal Caddesi’nde meydana gelen canlı bomba saldırısı geniş halk kitlelerinde ciddi infial yarattı.
B planı ABD’nin Bilinçaltı
Birol Akgün
11 Eylül sonrasında Bush’un “yeni haçlı seferi” sözünü ağzından kaçırması gibi, Kerry’nin “B planı” açıklaması da bilinçaltının dışa vurumu olarak görülebilir. Bölgede bir harita oyununun nelere sebep olacağını ise ya görmek istemiyorlar ya da her türlü gelişmeyi göze alarak kaos planları için fırsat kolluyorlar.
İran izlenimleri
Birol Akgün
İran’ın önümüzdeki dönemde nereye doğru evirileceği iki şeye bağlı. Bunlardan ilki Şubat ayında yapılacak olan seçimler. İkincisi ise sağlığı çok iyi olmadığı söyleyen dini lider Hamaney’in makamına kimin oturacağı. Seçimlerde değişimi önceleyen kesimin kazanması ve Rehberlik makamına Rafsancani gibi birinin oturması durumunda İran farklı bir geleceğe doğru yelken açabilir.
Suud-İran gerilimi mezhebi mi siyasi mi?
Birol Akgün
Bugün İran’ın beş başkentli (Tahran, Bağdat, Şam, Beyrut, Sana) bir bölgesel imparatorluğa doğru evirildiğine ilişkin argümanlar bizatihi bazı üst düzey İranlı yetkililerce de ifade edilmektedir. Dolayısıyla, ABD’nin Ortadoğu’dan çekilmesi ve İran’ın artan etkisi karşısında zengin Arap monarşileri güvenlik paranoyası yaşamaya başlamışlardır ve İran’ın her hamlesi ve açıklaması Arap başkentlerinde büyük bir şüphe ve endişe yaratmaktadır.
Sykes-Picot’nun yüzüncü yılında yeni bölgesel denklem
Birol Akgün
Yüz yıl önce bu coğrafyanın siyasi haritasını çizenler yine bu coğrafyaya geri geldiler. Sykes-Picot-Sazanov üçlüsünün imzaladığı 1916 antlaşmasının revizyonu için bugünlerde müzakereler yürütülmektedir. Varılacak antlaşmada bölge halkının iradesinin hiçbir rol oynaması istenmemektedir. IŞİD’in ortaya çıkması da izlediği politikalar da bu paylaşımı kolaylaştırmak içindir.
1 Kasım seçimleri ve Ortadoğu için ‘Yeni Türkiye’ modeli
Birol Akgün
Erdoğanizm tüm artı ve eksileriyle özellikle sıradan bir Arap Müslüman için çok önemlidir. 1 Kasım başarısı bu anlamda Mısır darbesi sonrası ümitleri kırılan ve 7 Haziran sonuçlarıyla sarsılan İslam coğrafyası için yepyeni bir ümit kaynağı olarak görülmektedir. Radikalizm dalgasıyla sarsılan İslam dünyasının normalleşmesi için bu başarılı hikayenin devam etmesi, Doğunun da Batının da çıkarınadır ve belki de tek yoldur.
Mülteci krizi değil ViCDAN KRiZi
Birol Akgün
Mülteci sorununun çözülebilmesi için bölgedeki iç savaş ve çatışmalara radikal bir müdahalede bulunulmalı ve istikrar ve güven yeniden tesis edilmelidir. Bunun için artık tüm insanlığı tehdit eden bir güvenlik sorunu haline gelen Suriye krizinin bitirilmesi, bunun için de Avrupa ve ABD’nin ortak bir irade ile Rus-Çin vetosunu aşması ve İran’ın ifsat edici rolünü sınırlaması gerekmektedir.
Küresel aktörler yıkıcı değil yapıcı olmalı
Birol Akgün
I. Dünya Savaşı, Osmanlı coğrafyasındaki halkları da derinden etkilemiştir. Bu çerçevede 1915’e giden süreçte, Osmanlı Devleti’nde barış ve huzur içinde birlikte yaşayan Türkler ve Ermeniler emperyalist politikalardan ve savaştan her anlamda en fazla zarar gören iki halk olmuştur.
IŞİD’in arkasında Stratejik bir akıl işliyor
Birol Akgün
Belli bir stratejik akılla hareket ettiği varsayılan böyle bir örgütün en son yapacağı şey Türkiye’yi kendisine topyekun düşman edecek bir yanlış eyleme girişmesidir. İşte o zaman bölgesel denklem hızla değişebilir. Belki de amaç böyle bir süreci tetiklemektir. İhtiyatlı, sağduyulu, sabırlı ama her şeye hazır olmak zorundayız.
Boko Haram: Yeni fitne kazanı
Birol Akgün
ABD ve Batı, radikal İslamcılara karşı cephede kazansa dahi zihinlerde kazanması kolay olmayacak. Zira Batının İslam dünyasında ve özellikle Afrika’da güvenilirlik ve samimiyet sorunu var. Mısır’da İslamcı diye seçimle işbaşına gelen Mursi’nin devrilmesini destekleyen ABD’nin, Nijerya’da Boko Haram’ı ikna etme şansı yok.
Ukrayna krizi ve Türkiye’ye yansımaları
Birol Akgün
Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasındaki çatışmaya Kırım prizmasından değil, ülkenin uluslararası alandaki büyük çıkarları ve medeniyet perspektifinden bakmalı ve bu bakış açısı içerideki ve dışarıdaki Kırım örgütlerinin baskısından bağımsız olarak sürdürülmelidir. Kırım’ın ikinci bir Suriye veya Çeçenistan’a dönüşmemesi için azami dikkat edilmelidir.
Mısır darbesi İslamcıları demokrasiden vazgeçirmiyor
Birol Akgün
Demokrasi Müslüman Arap topraklarında yaşayamaz mı? Bu sorunun cevabı bölge sosyolojisinin en dinamik gücü olarak nitelenen İslamcı siyasi aktörlerin takınacağı tavırlara ve izleyecekleri stratejilere bağlıdır.
İsrail’in Suriye saldırıları bölgesel savaşa yol açar mı?
Birol Akgün
İsrail’in Şam’a yönelik son bombalamaları Arap halkları için ne kadar kabul edilemez bulunursa bulunsun, Suriye’nin İsrail’e karşı topyekun bir savaş başlatma olasılığı son derece zayıftır. Zira böyle bir durum Esed yönetiminin sonunu hızla getirecektir. İsrail saldırıları karşısında mağdurları oynayarak ayakta kalma stratejisi izlemek Esed yönetimi için daha gerçekçi bir senaryo olacaktır.
Türkiye’nin ‘manevi misak-ı milli’si
Birol Akgün
Soğuk Savaş sürecinde oluşan küresel siyasi mimari bugün artık işlememektedir. Batının hegemonyası çözülürken bölge ülkeleri için kapsayıcı bir barış, kalkınma ve güvenlik söylemine ihtiyaç vardır. Türkiye kendi önüne açılan fırsat penceresini kullanarak çevresindeki halklarla kalıcı bağlar oluşturma ve ortak bir vizyon geliştirmeye çalışmaktadır.