Tüm Yazarlar
Necdet Subaşı Yazıları
Bir hayırlı amel
Necdet Subaşı
Uzun süreli dargınlıkların pek çoğuna ancak cemaat içinde son verilirdi. Bunu bilen ve gavurluğundan dolayı da barışmaya eli gitmeyen bazı uyanıklar imam bayram duasına el kaldırdığında usulca camiden sıvışır ve hızla evlerine giderdi. Maksat orada oldu bittiye maruz kalıp maazallah barış marış olmasındı. Bu kişilerin abdesti bozulmuş havasında basit tiyatro numaralarıyla ıkına sıkına camiden çıkmalarını seyretmenin başka bir lezzeti vardır.
Yer bildirimleri
Necdet Subaşı
Karar vermek yer bildiriminde önem kazanan bir etaptır. Nerede, hangi düşünce ikliminde, kiminle, kimden yana, neye doğru sorularıyla ilerleyen kişilik örüntüleri tam da bu problemler eşliğinde bize, bizimle kaim bir yer bildirimi inşa eder. Uzaklaşmalar kadar yakınlaşmalar, ilgiler kadar nefretler, ayıklanmalar kadar karışmalar da bizim düşünsel koordinatlarımızı açık eden tercihlerimizi yansıtır.
Gençlik mahremiyet ve değişim
Necdet Subaşı
David Vincent'in vurguladığı gibi, mahremiyetimiz yani kişisel hayatımızın sırları kutuplardaki buzullardan daha hızlı erimektedir. Mahremiyetin bildik hâli hızla sönümlenmekte, çaresizce benimsediğimiz teknoloji ve hayat tarzlarımız, mahremiyetimizi hukuk sisteminin koruyabileceğinden çok daha hızlı bir şekilde eritmektedir. Mahremiyetin tercih edilen yeni formlarının hangi meşruiyet haritasına bağlı olduğu önemlidir ve bu bağlamda dinin, gelenek ya da paradigmanın ne ölçüde belirleyici olduğu sıkça müzakere edilmektedir.
'Dinle'n biraz!
Necdet Subaşı
Din yorgunluğunun dinle değil bizimle, bizim manevi tedrisatımızla alakalı bir şey olduğunu biraz daha üzerinde çalışarak görmeye ve göstermeye çalışalım. Din yorgunluğu kavramını uluorta hemen her yerde ortaya çıkan tıkanmaları açıklamak için kullanmak yersiz bir çabadır ve bu tercih mesela yorgunluğun dinlenince geçen bir şey olduğunu bilhassa ihmal etmektedir. Oysa söz konusu olan yorulmaktır.
'İlahiyat' bizim 'Din' Allah'ın
Necdet Subaşı
İster Batı'da ister bizde olsun her ilahiyat oluşturma girişimi aslında yakıcı, cezbedici ve dönüştürücü muhataralı süreçlerden çıkış için dinin asli kaynaklarına yoğun bir şekilde dönmeyi gerektirir ve bu da onu bu dehşetengiz bağlamların üzerimize yüklediği ağırlıkları bir kenara atarak okumak demektir. İslam geleneğinde "ihya" da "tecdit" de "ıslah" da hatta genel anlamda "içtihat" ve özel anlamda "fetva" da aynı bağlamda değerlendirilebilecek çakılı baskı ortamlarından çıkmak için bir nefes olarak değerlendirilebilir.
İnsansızlığa direnç örneği
Necdet Subaşı
Karantina Sohbetleri, 300'ü aşkın katılımcının ortaya koyduğu bireysel çeşitlilikle, bileşenleri arasında moderatörün, misafir konuşmacıların ve geniş dinleyici topluluklarının yer aldığı bir platformda, ortak dostlukların besleyici ve güçlendirici etkisine bağlı olarak ortaya hoş ve verimli sohbet fasılları çıkardı.
Ramazan: İşlevsel bir pazar ekonomisi
Necdet Subaşı
Uluslararası şirketlerin birer adaptasyon stratejisi içinde burada Ramazan'ı, başka bir yerde Noel'i, başka bir yerde de yerel bir ritüalistik uygulamayı odağına alarak ürününü pazarlanabilir hale getirmesi hiç de şaşırtıcı değildir. Ramazanın kendine özgü maneviyatında huzurla birlikte dolaşıma giren "kutlu alış veriş trafiği" modern zamanların ekonomi politiğinde esaslı bir pazar alanı olarak kodlanır. Ramazan duyarlılığının olmazsa olmazları arasında yer alan arınma ihtiyacı, dünya sisteminin işleyişini fark etme ve onun yayılmacı pazar stratejisine ram olmama konusunda yeni bir bilinçle de buluşmayı gerektirmektedir.
Ayıp zamanlar
Necdet Subaşı
Artık tamamıyla yabancıladığımız bir dünyada ya bir sığıntı gibi köşede bir yerde kalmayı seçeceğizdir ya da üzerine "ant içilen bir zaman"ı yakalamak için çoğunluğun tercihlerine kanmayıp sağlam ve sahih bir istikamet tutturmanın yollarını arayıp bulacağızdır. Gerçekten de dünya çoktan ayıp zamanlara evrilmiştir. Artık bir şeyler söylemek lazımdır, dile yeni görevler yüklemek, zihni temiz hedeflerle buluşturmak gerekir. Sahi bildiğimiz ve içinde bir şekilde "idare ettiğimiz" dünyaya hangi arada neler olmuştur?
Gidiş nereye?
Necdet Subaşı
İnsan her nedense ne zaman uyuyakalsa bir mucizeyle ayılmak ister. Aşkın ve lahûti seslerin peşinde olmak ona huzur verir. Kurtarıcı öneriler için göklerden bir şeylerin inmesini beklemek hiç de yabancısı olduğumuz bir durum değildir.
Hasar büyük ve fazlasıyla derin
Necdet Subaşı
Bugün sosyolog, antropolog, tarihçi ve psikologların yer aldığı akademik perspektiflerin 15 Temmuz'u tarihsel, ekonomik ve teolojik boyutlarını ihmal etmeden sahici bir soğukkanlılıkla ele alıp durum değerlendirmesi yapması ve toplumu olası tehlikeler karşısında uyarması gerekir. Hasar hem çok hem de fazlasıyla derindir. İlahiyatçılar dini hayatın sahih evrenini yeni bir cehtle arındırmaya yönelirken toplumun epistemolojik evrenini olabildiğince kirleten bir dünya görüşüyle de karşılaşmak, yüzleşmek ve hesaplaşmak zorundadır.
‘Din'i ‘baş'tan çıkarmak
Necdet Subaşı
Sahi, dini "baş"tan çıkaranlar mı "doğru yol"un kurbanlarıdır yoksa "din"i baştan almayı dert edenler mi "doğru yol"un kurbanlarıdır? Beklemeye kimsenin vakti yok, bellidir. Çünkü durum alelade bir tercih sorunu olmaktan çoktan çıkmıştır ve içinde kalbin, aklın ve bedenin birlikte ilerlediği yeni bir kabuller haritasına ulaşmak için de esas muhatap dün olduğu gibi bugün de insanla Allah arasında gidip gelen yakınlık olacaktır.
Din, kimlik, laiklik ve diğer anahtar kavramlar
Necdet Subaşı
Dini yeniden okumaya yönelik heyecan verici bir girişim için onu bilişsel açıdan çevreleyen şartlarla sınırlı olmaksızın verili evreni kuşatan sosyolojik bağlamları yakından izlemek ve anlamaya çalışmak gerekir. Dindarlığın bireysel ve toplumsal görüntüleri hakkında ortaya konulabilecek yorumlamalar sonuçta bir değişim ve dönüşüm modunda ilerleyen sekülerliğin modern vizyonunu açıklamakta elverişli bir veri yoğunluğuna fırsat vermektedir. Dinin ve dindarlığın bugün ne diye hâlâ var olduğuna dair meraklı sorularla, dindarlığa ne olduğuna yönelik panik sorular arasında gerçekte dinî olanın topluma yansıyan ağırlığının anlaşılır bir şekilde tasvirinin yapılabilmesi pek az ilgiye muhatap olmaktadır. Oryantalizm, sömürgecilik ve yeni tahakküm biçimlerinin domine ettiği "dışlanmış Müslüman özne"nin bugün türlü kimlik sarmalları içinde varlık kazanması artık yeniden tasarlanan geçmiş ve yeniden icat edilen bir tarihten daha fazlasına ihtiyaç duymaktadır.
İncelmiş müdahale süreçlerinin miladı
Necdet Subaşı
28 Şubat öncesinde gerçekleştirilen askerî müdahalelerin, örneğin dine, zaman zaman araçsal bir öğe olarak başvurmakta beis görmeyen siyaseti, yeni süreçle birlikte bütünlüklü olarak gözden geçirilmiştir. Böylece dinselliğin gündelik yaşamda irticaî bir kıymet kazanmasına karşı ciddi bir set üretecek pek çok strateji, proje ve siyaset ihmal edilmemesi gereken bir süreklilik ve dirençle harekete geçirilmiştir.
Türkiye'yi okumaya nereden başlayabiliriz?
Necdet Subaşı
Yeni bağlamlar kendi sosyolojilerini dayatmıştır ve ortaya çıkan dini söylemlerin genellikle ideolojik ve kültürel formlarla daha sıkı bir şekilde ilişkiye zorlanan doğası din sosyologlarının bakış açılarını yenilemelerini ve mevcut dini göstergeleri okurken daha özenli davranmalarını zorunlu hale getirmiştir.
Biz bu çocukları nereye çağıracağız?
Necdet Subaşı
Söylenecek çok şey vardı, ama en önemlisi öğretmenle misyoner arasındaki o ilginç sınırın nasıl çizileceğiydi. Sahi nereye çağıracaktık? Nerede tutacaktık bu masum çocukları?
Hisseli kıssalar tarihi
Necdet Subaşı
Bir Âdem'le bitmiyor ki hikâye, içinde cennet, dünyaya inmek, Havva annemiz, Allah'ın bize bütün bilgileri öğretivermesi, günah-sevap, insanlığa önderlik etmek, vs. İnsan arkeolojinin verileriyle ilerlediği bir dünya haritasında gide gide ilkel bir geçmişe ancak ulaşabiliyorken Kitap'taki Âdem'in hikâyesi bize neler anlatıyordu neler. Daha çocuktuk ama insanların birbirine mesela kıskançlık ve haset nedeniyle kıyabileceğini hem Habil-Kabil kıssasından hem de kardeşlerini kuyuya atıp ondan kurtulmak isteyenlerin anlatıldığı Yusuf kıssasından öğrenmiştik. Çocuktuk, tufan nedir Nuh'tan, sürgün nedir Musa'dan, Yahudi nedir bilumum İsrailoğulları peygamberlerinden, çarmıh nedir İsa'nın kıssasından öğrenmiştik. Hepsi de değerli hepsi de hayatımız için mutlak karşılıkları olan birer hayat kapsülü gibiydiler.
Yeni bir dil kurmak
Necdet Subaşı
Kimse yeni bir dil kurmanın muhabbetle, dert sahibi olmakla, sorumluluk üstlenmekle ve bizden esas istenenin ne olduğuna bakmakla ilgili bir şey olabileceğine dikkat kesilmiyor. Oysa dünyayı yeniden kurmak kadar yeni bir dilin bize iyi geleceğini fark etmenin de sonuçta bizi bütün bu halimizle taşıyacağı bir dünyanın peşinde bir yerdeyiz. Acaba “dareyn saaadeti” denilen bir iki dünyalılık bilinci bize nereden başlayacağımız konusunda sahici bir referans noktası verebilir mi? Biraz da buna bakanlarımız olsa, bunu bütün içeriğiyle konuşsak, bir yolunu bulsak.
Karantina halleri
Necdet Subaşı
Pandemi salgınının ürettiği küresel baskıyı soğukkanlı bir şekilde aşmaya yönelik kolektif bir çabaya bilimin, dinin ve kültürel geleneklerin katkısını dışarıda bırakarak dahil olmak mümkün değildir. Bu da söz konusu katkı alanlarını yeni bilme biçimleriyle gözden geçirmeyi, onları anlamayı ve hayat karşısında bir kere daha sınamayı gerekli kılmaktadır.
Çarşı ve hesap
Necdet Subaşı
Gerilim, çatışma ve uyum arayışları verili sosyolojinin zihniyet ve ruh hallerinin etkisi altında dinle toplum arasında beklenmedik uzlaşma zeminlerine yol açtı. Dinî konulardaki ihmallerin laik devletin kendine yeterlilik duygusunu zedelemeyecek bir şekilde giderilme çabası şimdiye kadar kendini ifade etme noktasında meşru ve elverişli mecralara erişim olanağı bulamayan kitlelerin seslerinin çoğalmasını hızlandırdı.
Dini gerçekliği adlandırmak
Necdet Subaşı
Fiili durumda “mütedeyyin”, “mutaassıp”, “mukaddesatçı” ve son kullanılan formuyla revaçtaki “dindar-muhafazakâr” gibi tedavüle girmiş kavramların yeniden ele alınması, bu nitelemelerin gündelik hayatın belirleyici kıstasları ihmal edilmeksizin çözümlenmesi gerekir. Gerçekten de bugün kendimizi bunlardan biriyle ilişkilendirdiğimizde ne demiş oluyoruz? Bütün bunlar meramımızı gerçekten ifade edebilecek kudrette mi?
Extrem farkındalıklar
Necdet Subaşı
Dinin dünü, bugünü ve yarını ezelden ebede kuşatma iddiasını günün kabul görmüş paradigmalarını aşan bir dikkatle yeniden hatırlatacak âlimlere, Müslüman mütefekkirlere ve bilgiyle O'na yakınlaşmak için yüzgöz olan akademisyenlere çok büyük sorumluluklar düşmektedir.
Yeni anlama biçimleri
Necdet Subaşı
Dinin temel iddialarını Aydınlanma'nın kurucu retoriğiyle şekillendirilmiş bir radikalizmle hırpalayan erken dönem modernleşmecilerin ardından bugün çok daha içeriden gelen yeni bir ekstrem dalga onu varoluşsal yönleriyle yetinmeksizin bizatihi dinî ve kültürel dinamikleriyle olabildiğince sıkıştırmakta, sürece en çok da dindar-muhafazakâr zemin sosyolojik olarak teşne olmaktadır.
Yeni bilme biçimleri
Necdet Subaşı
Bilme biçimleri, dinî olsun olmasın içinde yaşadığımız dünyanın nasıl açıklanacağından nasıl yeniden kurulacağına kadar bir dizi çabayı içinde taşıyan bir ameliye olarak tanımlanabilir. Dünya bilgimizin şekillenmesinde insanlık tarihinin hemen her safhasında ciddi anlamda rağbet gören belli başlı bilme biçimleri bugün birbirini tetikleyen meşruiyet krizleriyle karşı karşıyadır. Eşyanın bilgisine sahip olmak isteriz, onun künhüne vakıf olma arzusu sadece bilim insanlarının peşine düştükleri bir heves olarak değerlendirilemez. Aklı başında herkes sırlar dünyasının gizemini kavrama konusunda kendi yeterliliklerinin peşine düşmeye, mevcut bilgi alanlarını zorlamaya, yeni ve kullanışlı keşiflerle hayatı daha yaşanılabilir kılma konusunda yol kat etmeyi kendi kişisel programının kalıcı bir parçası hâline getirmeye meyyaldir.
İçeriden konuşmak
Necdet Subaşı
Bugün eksik olan içeriden konuşmaktır. İçeriden konuşmak evi terketmeden, kapıyı içerdekilerin yüzüne çarpıp çıkmadan, o gidiş gitmeden, irtidat etmeden söz almakta ısrar etmektir. İçeridekilerin birbirine söyleyecekleri çok olabilir.Eleştiriye ihtiyaç duyulduğunda aranması gereken, öğretici bilgi, koruyucu merhamet, geliştirici adalet ve hazmedici bir olgunluktur.
Din ve kadastro
Necdet Subaşı
Bugün cemaatler hakkında mevcut durum üzerinden eleştirel bir analiz yapılırken her şeyden önce kuruluş döneminin din ve devlet ilişkilerini tartışmaya dahil etmek ve bu ilişki ağının boşta bıraktığı alanların nasıl doldurulduğuna dikkat etmek gerekir. Acımasız ve sınır tanımaz laikçi telkinat eşliğinde Kur’an’ın elden gittiğine dair korkuları öne çıkaran bir arayış, memleketin gizli ve sırlı yöntemlerin uygulandığı kurslarla donatılmasına fırsat vermiş ve zaman içinde bu mecralardan alışılmadık biçimlerde işleyen yeni birtakım din anlayışları sökün etmeye başlamıştır.
Ayrışmadan arınmak
Necdet Subaşı
Dini hem devletle hem de toplumla bir ayrışma kriteri olarak öne sürenlerin güttükleri kutuplaşma siyasetinde içkin olan tehlike artık daha kolay fark edilmektedir. Toplum dinsel arınmışlığın meşru ve makul yollarını, birbiriyle çatışma içine düşmeksizin öğrenmek ve kendi selametini bihakkın temin etmek istemektedir.
Kendini ‘el’e vermeyen Millet
Necdet Subaşı
Farklı siyasi ilgileriyle toplumun nabzını ve yönelimlerini hesap dışı tutmayı alışkanlık hâline getiren politik aktörlerin bundan böyle milletin zor zamanda ortaya koyduğu yüklü dip akıntıları dikkate almaları ve politik ajandalarını bu yönde yeniden güncellemeleri gerekecektir. Bu akıntıların güçlü bir tercihle iktidara gelen AK Parti için söyledikleri ise daha incelikli, daha derin ve oldukça katmanlıdır.
Yediklerimiz helal; kaplarımız zehirli!
Necdet Subaşı
“Nerede hata yaptık?” sorusu bütün ihtişamıyla hepimizi ilgilendirmektedir. İslâm’ın kendi sahih gerçeğinin, o muhteşem ikliminin bugün tek tek her birimizi ürküten bir silaha dönüşmesinden kim sorumludur? Cihat gerekçesiyle akılları çelinen gençlerin Kandil’e kaçırılan çocuklardan farklı bir kaderleri olacak mıdır?
Kazaya, kadere ve insaniliğe dair... Soma milat olsun!
Necdet Subaşı
Tedbiri elden bırakmamayı öğütleyen bir geleneğin Soma’daki trajediye yorumu ne olacaktır? Yaşanılan her olay ve dramdan derin toplumsal çalkantılar üreten bir siyasal söylem akışının insan yetiştirme düzenimizdeki hangi çatlaklardan nefes aldığını bize hangi sosyal bilimci gösterecektir?
Dine ayar çekenler din adına ahkam kesenler
Necdet Subaşı
Türkiye’de dinin ve devletin yeni bir celsede aralarındaki soğukluğu en aza indirecek bir müzakereye doğru ilerledikleri açıkça fark ediliyor. Devlet din alanındaki muhasarayı kaldırırken toplum da iğva ve desiselerle maneviyatı çarçur edilmiş bir geçmişe rağbet etmek yerine gündelik hayatı sağlam ideallerle inşa edecek bir zihinsel inkılap için hakikat temsillerinin müktesebatını, sicil ve muhteviyatını gözden geçiriyor.
Devlet dinin neresinde, din devletin neresinde?
Necdet Subaşı
İlahiyat fakülteleri gerek disipliner ağları gerekse memleket meselelerinin birer parçası olarak taşıdığı niteliğiyle, Türkiye’nin daha başlangıç itibariyle kendisi için belirlediği yol ve istikametlerden bağımsız olarak ele alınamaz.
...ki zübde-i alemsin sen!
Necdet Subaşı
Bugün insanı hemen her fırsatta tebcil eden bir Peygamberin ortaya koyduğu prensipleri başlı başına kritik etmek, yaşadığımız ihtilafların çözümünde 15 asra yaklaşan bir tecrübenin belli başlı özelliklerini incelemek gerekiyor.
Zamanın ruhu ve sünnetullah
Necdet Subaşı
Mevcut hayat tasavvurunu terketmeyi, mesela geleneği tüm ağırlıklarıyla birlikte atmayı, hâlihazırdaki zihniyet dünyasıyla çekişmeyi öneren ‘zamanın ruhu’nun kendi meşruiyetini nerden aldığı bugün hiçbir şekilde tartışılmamaktadır. Oysa bilgi, sermaye, küresel akışkanlık ve medyatik zihin yönlendirmelerinin etkisi dikkate alındığında mevcut heyecanın hiç de masum olmadığı açıkça fark edilir.
Üstâd’ı yâd etmek; ama nasıl?
Necdet Subaşı
Bugünün koşullarıyla kayıtlı dini, siyasi, entelektüel ayrışmalar üzerinden Necip Fazıl’ı değerlendirmeye almak her şeyden önce onun içine doğduğu verili dünyayı ve hiç de sevimli olmayan sosyo-psikolojik şartlarını ihmal etmek demektir.
Türkiye’de İslamcılığın seyr-ü seferi
Necdet Subaşı
Muhafazakâr söylemlerin yeni adresi AK Parti iktidarında dinsel yoğunluğun derinliğine ilişkin beklentiler sıra dışı bir şekilde çeşitlenmekte, böylece Türkiye’ye özgü sayılabilecek ‘Cumhuriyet İslâmcılığı’nın rota ve içeriği yeniden biçimlenmektedir.