Tüm Yazarlar
Koray Şerbetçi Yazıları
Emperyal düşleri Doğu Akdeniz'de boğan Akka savunması
Koray Şerbetçi
Akka savunması; Batı'nın emperyal düşlerine karşı bugün Ortadoğu diye adlandırdığımız bölgede her daim savunma insiyatifini elinde tutan ve Doğu'yu yağmalamak isteyen Batı'nın tarih boyunca karşısına dikilen Türk etkeninin örneğidir. Bu yüzden Fransızların Cezzar Ahmet Paşa'yı hatırladıkça Doğu Akdeniz'deki emperyal düşleri adeta bir karabasana dönüşmektedir.
Fransa'ya Akdeniz'de diz çöktüren Türk komutan
Koray Şerbetçi
Yunanlıların Anadolu'da ne işi vardı?
Koray Şerbetçi
Batı neden bir Yunan devletinin kurulmasını bu kadar çok istiyordu? Bunun temel sebebi bin yıllardır süregelen Batı-Doğu çarpışmasında yatmaktaydı. Bu süreçte başta İngiltere olmak üzere Batı hem Rusya'ya bir ders vermek hem de kendi nüfuzları adına Batı'nın Doğu kapısına yeni bir bekçi dikmek istiyordu.
Bir türlü sevinemeyenlerin trajik tarihi
Koray Şerbetçi
Şark Meselesi'nden Sevr'e
Koray Şerbetçi
Kardeş kardeşe borç verir mi?
Koray Şerbetçi
Mustafa Kemal Paşa, 1921 yılında Azerbaycan Başkanı Nerimanov'a bir mektup göndererek yine borç para talebinde bulundu. Nerimanov, Atatürk'e yazdığı cevap mektubunda “Paşam, Türk milletinde bir anane vardır; kardeş kardeşe borç vermez, kardeş, her durumda kardeşinin elinden tutar. Biz kardeşiz, her zaman elinizden tutacağız. Bugün yaptığımız bir kardeşin yaptığından başka bir şey değildir” diyecekti.
Türkiye'nin politik fay hatlarında temmuzun yeri
Koray Şerbetçi
15 Temmuz'da seçilmiş hükümet ve milletin el ele vererek darbeyi önlemesi Türkiye'nin politik istikametinde bir makas değişimi yapmış ve Türkiye'nin sosyo-politik bünyesi millî egemenliğe karşı oluşacak tehditlere karşı daha bilinçli ve duyarlı bir hale gelmiştir. Ama biraz daha geriye uzanırsak 20. yüzyılın başında yine böyle bir politik kırılmanın yaşandığını görmekteyiz. Üzerinde fazla durulmasa da 23 Temmuz günü bu toprakların siyasî hayatına derinden etki etmiştir diyebiliriz.
Floyd ve soluksuz kalan dedeleri
Koray Şerbetçi
ABD'li Polis memuru Chauvin'in tavrı, net olarak diyebiliriz ki Kolomb ve ardından gelenlerin tavrıdır. Siyahî Floyd'un nefes alamıyorum çığlığı da geçmişin kanlı koridorlarında isimsiz bir hayalet gibi dolaşan, Batı tarafından köleleştirilmiş ve her türlü insanlık dışı muameleye tabi tutulmuş yüzbinlerce siyahî insanın çığlığıdır.
‘Düşmana vereceğimize havaya uçuralım'
Koray Şerbetçi
Millî Mücadele'nin önemli cemiyetlerinden Karakol Cemiyeti'nin kurucusu Kara Vasıf Bey ve cemiyetin önemli isimlerinden Yenibahçeli Şükrü Bey Ayasofya'yı düşmana teslim etmek yerine havaya uçurma kararı alırlar. Şükrü Bey bu yönde hazırlıklarını tamamlar. Ayasofya'nın çeşitli yerlerine dinamitler döşenir. Ancak korkulan olmaz. İşgal kuvvetleri Ayasofya'ya saldırmazlar.
Biri kiraz diğeri üzüm vakti iki piknik
Koray Şerbetçi
Osmanlı'da dayanışma sadece muhtaç kişilerin ihtiyacını gidermek değildi. Fatma Hanım Sultan tarafından kurulan vakfın şartları arasında ilginç bir detay vardır. Vakfiyede “biri kiraz vakti diğeri üzüm vaktinde olmak şartıyla yılda iki defa talebelerin pikniğe götürülmesini” şart koşmuştur.
Bugünkü tıp başarımız Selçuklu'dan miras
Koray Şerbetçi
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin koronavirüs salgınındaki dünyaya örnek olan başarılı mücadelesinin sırrını biraz da Anadolu'nun dört bir yanını darü'ş-şifalarla donatan ve halkına ücretsiz sağlık hizmeti veren Selçuklu Devleti'nin geleneğini sürdürmesinde görürsek sanırım çok da abartmış olmayız.
Her zaman biz bize yeteriz
Koray Şerbetçi
Türkiye küresel salgın konusunda pek çok ülkeye kıyasla başarılı bir mücadele vermekte.
Osmanlı'da salgına karşı üç önlem
Koray Şerbetçi
Osmanlı'da kamu otoritesi hastalığa karşı üç noktaya ağırlık verdi: hava, su ve ahlak. Havanın kalitesinin artırılması için atıkların ve mezbahaların düzenlenmesi, sokakların temizlenmesi sağlandı. Su yolları bakıma alındı. Mezbelelikler de ahlakı bozduğu için yıkıldı.
Üç göç, bir yangın yerini tutar
Koray Şerbetçi
Göçler her daim insanlık tarihini değiştirici bir rol oynamıştır. Bu göç dalgalarına muhatap olan Türk milleti ise göçün psikolojisini belleğinden hiç silmediğinden dün olduğu gibi bugün de kendi kapısını çalan her dilden, dinden ve etnik kökenden topluluğa el uzatmıştır. Bilinç altımızda derin bir iz bırakan göç olgusu destanlar, hikayeler ve ata sözlerimizde de büyük yer tutar.
Cive* Pakistan!
Koray Şerbetçi
Anadolu'daki Millî Mücadele'ye destek için Hindistan'da İngilizlere karşı grevler, boykotlar birbirini izler. Olanlar karşısında Hindistan'daki İngiliz Valisi öyle bunalır ki, Londra'daki hükümete, “İstanbul'un boşaltılması” çağrısında bulunur ve ekler : “Aksi halde Hindistan'ı kaybedeceğiz.”
Büyük mikrop savaşları
Koray Şerbetçi
Bugün Corona virüsü üzerinden tekrar tartışmaya açılan biyolojik silahın tarihinin, Hititlilerin Kadeş Savaşı esnasında vebalı hastaları casus olarak Mısır'a göndermesiyle başladığı kabul edilir. Tarihçiler 1763 yılını biyolojik silah kullanımında yeni bir aşamanın başlangıcı sayar. Bu tarihte bölgeyi kolonileştirmek için Kuzey Amerika'da bulunan İngiliz Kraliyet Kuvvetleri, çiçek hastalığı bulaştırılmış battaniyeleri Kızılderililere hediye etmiştir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Almanlar, düşman at ve sığırlarına gizlice şarbon ve ruam hastalıklarını bulaştırdı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Mançurya bölgesinde Japonlar veba mikrobu taşıyan pirelerle dolu pirinci uçaklardan attı. Pirinci yiyen fareler bölgede vebayı yaydı.
Başarmanın tarihi
Koray Şerbetçi
1538 senesinde İspanya önderliğinde 600 parça gemi Osmanlı kıyılarına gelmektedir. Başında da Papalık’tan bir amiral vardır: Andrea Dorya. Barbaros’un elindeki gemiler 122 tanedir. Ama sakince meşhur sözünü söyler: “Olacak olsa gerek çar ü naçar (ister istemez), gerek yüreğin gen (geniş)tut gerekse dar.” Ve Barbaros yürüttüğü stratejiyle kendinden mislice kuvvetli o donanmayı dağıtır.
Osmanlı’nın ekonomi-politiği
Koray Şerbetçi
Osmanlı’nın kendine has ve sağlam bir ekonomik modeli vardı. “O zaman niye tedbir almadı da iflas etti?” derseniz bunun yanıtını kuraklıktan dolayı tefeci eline düşmüş yoksul ama namuslu çiftçiye sormak daha iyi olacaktır. Derseniz ki “Osmanlı niye Batı kapitalizmini benimseyip kendini kurtaramadı peki?” O zaman yine bu çiftçiye: “Madem durumun kötü bu işleri bırakıp sen de tefecilik yaparak ileri ve çağdaş birisi olmadın” diye bir sorun bakalım, ne oluyor.
Türkler ve Ruslar neden ittifak yapar?
Koray Şerbetçi
Uzun yüzyıllar boyunca kanlı bir boğuşma yaşayan Rus ve Türk yönetimlerinin yakınlaşmasının tek nedeni vardır: Batı tehdidi. Tarih bize göstermektedir ki Türkler ve Ruslar ne zaman boğuşmayı bırakıp ittifak yapıyorsa, Batı bu iki Avrasya ülkesine de ölümcül bir darbe vurma hazırlığındadır. Bu durum tarihin açık açık gör dediği bir gerçekliktir.
Kullanışlı ideolojik bir malzeme olarak Osmanlı dönemi aşağılaması
Koray Şerbetçi
19. asrın padişahları bir yandan Batı emperyalizminin ölümcül darbelerine direnirken, diğer yandan içerideki ayrılıkçı isyanların ateşini söndürmeye uğraşıyordu. Batı ile işbirliği yapan roman kahramanı Bihruz Bey gibi tipleri gözden kaçırmamaya gayret ederek memleketi modern dünyaya yetiştirmek için ıslahatlar yapıyor, yeni icatları ülkeye getirmeye çalışıyordu…
Türkler ve Ruslar neden ittifak yapar?
Koray Şerbetçi
Step ahalisi olma, uçlara savrulan sosyal karakter, dayanışmacı sosyal bünye, güçlü devlet anlayışına sahip olma gibi benzerlikler bir yana bırakılsa bile, en temel benzerlik olarak Asyalı köklere sahip olmakla Batılılaşmak zorunluluğu arasında yaşanan çelişki ve sosyal ızdırap, Türk ve Rus karakterini yakınlaştırır.
İlericilik–gericilik denklemi, darbeler ve aydınlar
Koray Şerbetçi
21. asırda küresel egemenler kendi sistemlerine boyun eğmeyen ülkeleri dize getirmek için klasik ya da post modern darbeler hazırladıkça, yeryüzünde bağımsız kalmayı şiar edinmiş milletler de bu kirli hamlelere karşı onurlu karşı hamleler geliştirme çağına girmiş bulunmaktalar.
Fransa neyi gizlemeye çalışıyor?
Koray Şerbetçi
Uygar Fransa’nın 7,5 yıl süren Cezayir soykırımı sürecinde yaklaşık 1.5 milyon insan acımasızca katledildi. Bağımsızlık kazanıldığında 2 milyon insan daha toplama kamplarındaydı. Yarım milyon Cezayirli de komşu ülkelere sığınmıştı. 2 milyon kişi işsizdi, açlık ve hastalık ülkeyi kasıp kavuruyordu.
Bilinçli ve ideolojik bir hata olarak Jön Türk hareketi
Koray Şerbetçi
Jön Türklerin ellerindeki yegane fikir sermayesi Fransız İhtilali’nin sloganlarını Türkçeye aktarmak ve daima bunu dillendirmekti: Hürriyet, Müsavat, Adalet! Metotları ise ne inşa edeceklerinden çok Sultan II. Abdülhamid idaresinin aksayan taraflarını tespit edip sonra bunu bir dev aynasına yansıtıp felakett abloları çizmekten öte bir şey değildi.
Babil’de hasta, şifasını sokakta dilenirdi
Koray Şerbetçi
Şifa aramanın tarihine bakmak için insanlığın medeniyet iklimlerine dolaşırken Antik Yunan’ın uygarlık bahçesine uğrarsanız birbirini iten iki iddia karşınıza çıkar. Bunlardan birisi Heraklitos’un “Her şey değişir” iddiası iken bir diğeri ise Parmenides’in : “Hiçbir şey değişmez” ısrarcılığıdır.
Babil’de hasta, şifasını sokakta dilenirdi
Koray Şerbetçi
Şifa aramanın tarihine bakmak için insanlığın medeniyet iklimlerine dolaşırken Antik Yunan’ın uygarlık bahçesine uğrarsanız birbirini iten iki iddia karşınıza çıkar. Bunlardan birisi Heraklitos’un “Her şey değişir” iddiası iken bir diğeri ise Parmenides’in : “Hiçbir şey değişmez” ısrarcılığıdır. Halk hekimliğinde hastalıkların nesnelere aktarılması yöntemi de ilginç tedavi yollarından birisiydi. Siğillere sürülüp sonra yol kenarına savrulan taşlar mı dersiniz, bir kurbağayı canlı canlı ağzınızda tutup ona ülserinizi aktardıktan sonra dereye salıvermek mi dersiniz... Hastalık ve renk arasında bir bağlantı olduğuna da inanılırdı. Kızamık ve kızıla yakalanan çocuklara kırmızı giysiler giydirilirdi.
Osmanlı, dış güçler ve Düvel-i Muazzama büyükelçileri
Koray Şerbetçi
III. Selim devrinde dış işlerinin Osmanlı tebası gayrimüslimler ve olağanüstü elçiler yoluyla yürümeyeceği anlaşıldı. Düvel-i Muazzama adı verilen Avrupa devletlerinin başkentlerine daimi elçiler yollandı. İşte bu noktadan itibaren zayıflayan Osmanlı Devleti’nin başkentine yollanan Düvel-i Muazzama büyükelçileri, bu topraklardaki dış güçlerin sembol isimleri olarak ortaya çıktı.
İman ve hamle
Koray Şerbetçi
Sultan II. Abdülhamid Han, devrinin zorluklarını da eldeki imkanlarını da iyi okuyan büyük bir devlet adamıydı. Şiddetli dış darbelere karşı milletinin ve memleketinin varlığını sürdürebilmesi için elden gelen ne varsa onu yapmaya çalıştı. Daha da önemlisi bunları bir şuur ve inançla yaptı. Onun emperyalizme karşı mücadelesinin ruhunu özetlersek iki kelime çıkabilir ağzımızdan: İman ve hamle! 
Selahaddin Eyyubî’nin mücadelesi bugüne ne söyler? 
Koray Şerbetçi
En bilindik tarihsel okuma, Selahaddin Eyyubî’nin düşmanı Haçlılarla mücadelesi ve bu uğurda çektiği zahmetlerdir. Ama madalyonun bir de diğer yüzü mevcut. Yani ömrünü adadığı Haçlılarla mücadelesinde kendi medeniyet ikliminden olanların onu nasıl yalnız bıraktığı meselesi… 
Bir proje olarak Yunanistan
Koray Şerbetçi
Pan-Helenizm; Helen şovenizmi, emperyalizm ve Ortodoks tutuculuğuyla harmanlanmış garip bir politik akımdır. Dahası 19. asırdan bu yana Türk varlığı için ciddi bir tehdit oluşturmuştur. Ama Pan-Helenizmin tehdit edici gücü, kendi varlığından ve dinamiklerinden kaynaklanmamakta, emperyalist Batı tarafından kullanılmaya elverişli olmasından ileri gelmektedir.
Yeni Kartaca neresi?
Koray Şerbetçi
ABD, I. Körfez Savaşı’ndan bu yana sözde demokrasi getirmek adına kendisine İslam ülkelerini hedef seçmiş durumda. 1991’de başlayan ve 2001’den sonra şiddetlenen bu saldırılar adeta bir yıkım planının pratiğe dökülmüş hali. Şimdi televizyonlarımızın başında sessizce izlediğimiz İslam ülkelerinin yıkımı 2 bin 200 yıl öncesinde geçen ve Pön Savaşları olarak bilinen süreci hatırlatıyor. 
Paris yanıyor mu?
Koray Şerbetçi
Paris’teki sokak eylemleri son günlerin en önemli dış gündemi. Televizyonlardan izlediğimiz kadarıyla kendisine ‘Sarı Yelekliler’ adını veren grupların şiddet eylemleriyle Paris bir yangın yerine döndü. Bu manzara ister istemez tarihe geçmiş sözlerden birini hatırlattı. II. Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Alman orduları savaştaki üstünlüğünü kaybetmişti. Normandiya çıkarmasının ardından da müttefik güçler adım adım Avrupa’da ilerlemeye başlamıştı. Bu hengamede 1944 Ağustos’unda müttefik güçler Fransa’da sahayı kontrol eder hale gelmişti. Adım adım Paris’e yaklaşıyorlardı. Daha önce Seine Nehri başkentinin tamamen yıkılması emrini vermiş olan Hitler, Berlin’den Paris’teki işgal komutanı Von Choltitz’e durmadan telefon açıp: “Paris yanıyor mu, Paris yanıyor mu?” diye sormuştu.
‘Kaç kurtar kendini’ psikolojisi ve Tevfik Fikret
Koray Şerbetçi
Tevfik Fikret, bugün dahi radikal Batıcı kesimin söylemlerini bir asır öncesinden üreten bir şair oldu. O, bir aydınlanma çınarı değil, Aşiyan’daki evinden çıkmayan, içinde yaşadığı toplumun gerçeklerine asla nüfuz edemeyen marazî bir düşüncenin sembolüydü. Gerçeklikten kopuk karamsarlığının tüm öfkesini de dine yöneltmişti. 
Yankee’ler dünyadan ne ister?
Koray Şerbetçi
Bugün ABD’nin siyasette ne yaptığını, nereye varmaya çalıştığını anlamak için aslında Amerika tarihine göz gezdirmek yeterlidir. Çünkü 17. yüzyılda Kızılderililerle ilk kez karşılaştıklarında da bu kodlarla hareket ettiler. Amerikan tarzı siyasetin en önemli silahı, para ile elde etmekti.
Reşit Galip'in Türk’ü, doğrusu…
Koray Şerbetçi
Reşit Galip’in Türk’ü, Maarif Vekâleti komisyonunca türetilen kelimeleri kullanan, Alpin ırkından, kafatası brakisefal, ecdadı olarak Hitit ve Sümerlileri bilen, Parisli gibi yaşayan yapay ve muhayyel bir Türk’tü.
Osmanlı’nın ekonomik cengi
Koray Şerbetçi
Osmanlı ekonomik dünyası adeta kendi yağı ile kavrulan bir ekonomi iken Galata Bankerleri ve onların baş müşterisi Batıcı bürokratların zorlamasıyla dünya pazarına açıldı. 1838 Balta Limanı Ticaret Antlaşması İngilizleri bile şaşırtacak kadar taviz içeriyordu. Böylece Osmanlı toplumu bir tüketim toplumuna dönüşmeye başladı.
İngiliz işgali ve 15 Temmuz
Koray Şerbetçi
2016’daki kalkışmada 1807’deki İngiliz işgalciden farkı olmayan FETÖ mensupları, aslında iradesine sahip çıkan ahalideki ruhun da aynı olduğunu hesap edememişti…
Türklerin hiç devletsiz kalmaması boşuna değildir
Koray Şerbetçi
Türk milletinin zihinsel alt yapısının oluştuğu Orta Asya bozkırlarında siyaset modeli; tek ve güçlü bir hükümdar etrafında kümelenen konar göçer kabilelerin, sosyal birlik ve uyuma ulaşma çabalarıdır. İşte bu zihinsel tutum, Türk toplulukları bilhassa güçlü bir lider figürü etrafında birleştiren bir politik davranış geliştirmeye yöneltmiştir.
Firzovik olayı ve öteki propagandalar
Koray Şerbetçi
Meşrutiyetten habersiz Arnavutlar’ın, Avusturyalılar ile olan hesabı, İttihatçılar tarafından sanki meşrutiyet için ayaklanmış gibi gösterilir. Büyük algı operasyonunu İsmail Hami Danişmend’den okuyalım: “İttihat Terakki’nin ihtilâli birkaç sûikast ile çete nümayişinden ve Firzovik’de toplanan birkaç bin Arnavut’un palavrasından ibaret bir kuru gürültüdür.”
Filistin elbette bizim meselemiz
Koray Şerbetçi
İsrail’in sivil halka yönelik soykırım politikasına yine en net tepkiyi ortaya koyan ve en üst perdeden konuşan ülke Türkiye. Türkiye’nin bu tavrı tarihi temellere oturan bir hamle. Jön Türkleri örgütleyip Sultan Abdülhamid’i deviren, İngiltere’ye Yahudi yurdu için Balfour Deklerasyonu’nu ilan ettiren, İttihatçıların acemiliğini kullanıp Osmanlı’yı I. Dünya Savaşı’na çeken, İngiliz ordusu bünyesinde Osmanlı’ya karşı bir Siyonist ordu kurdurup savaştıran hep aynı yapıydı.
TBMM’nin bir türlü anlatılmayan kimliği
Koray Şerbetçi
Daha sonraki dönemde ideolojik kurgularla farklı bir açıdan izah edilse de TBMM ne saltanat rejimine karşı bir ihtilalin eseridir ne de Batılı aydınlanma fikrinin siyaseten ete kemiğe bürünmüş halidir. Bunun en büyük kanıtı TBMM açıldığında kürsü arkasındaki levhada Voltaire ya da Montesquieu’dan bir sözün değil “Ve emruhum şûrâ beynehum” ayetinin yazmasıdır.
Yankee'ler ve Osmanlı
Koray Şerbetçi
ABD tarihi geleneği itibariyle çizgisini hiç bozmadan Anadolu ve Ortadoğu üzerindeki siyasetini sürdürüyor. Yani hep aynı proje. Bağımsız ve güçlü bir İsrail Devleti ve onun etrafında sosyolojik temeli olmayan yapay-mikro devletçikler. Ama bu planı yaparken her defasında da aynı yerde tökezliyor, yani bölgedeki Türkleri hesaba katmıyor.
Zebunkûş Avrupalı bir hak tanır ki kuvvettir
Koray Şerbetçi
Aslında sadece bu mısra bile Batı uygarlığının özetidir denilebilir. Bu mısrada geçen Zebunkûş kelimesi; düşene vuran, güçsüzü ezen anlamına gelir ki adeta Batı zihniyetinin tomografisi gibidir. Batı aklı Antik Yunan ve Roma’dan beri kuvvetin asaletine inanır ve onu arar. Tersinden düşünürsek Batı için güçsüz olanın da hayat hakkı yoktur. Çanakkale Savaşı için de sorulması gereken asıl soru; Çanakkale’de kimlerin değil hangi zihniyetlerin savaştığı olmalıdır.
İngiliz emperyalizminin kâbusu: Halifelik
Koray Şerbetçi
Evet, Şerif Hüseyin, Halife’yi dinlemedi hatta Halife’ye karşı İngilizler ile işbirliği yaptı. Ama Libya’nın, Hint’in, Somali’nin, Sudan’ın, Afganistan’ın Müslüman ahalisi Halife’ye kulak verdi. Şii-Zeydî Yemen Lideri İmam Yahya ve Türk dostu olarak bilinen İbn-i Reşid gibi bölgenin güçlü yerel liderlerinin Halifelik Makamı’nın çağrısına katılması da kuşkusuz bu makamı işlevsiz gösteren Şerif Hüseyin ihaneti genellemesini boşa çıkaracak tarihî hakikatlerdir.
(A) Suriye
Koray Şerbetçi
Haçlı savaşlarında krallarının bırakıp kaçtığı Haçlı askerleri aç ve perişan halde kılıçtan geçirilmeyi beklerken Selçuklu Türkleri mağlup düşmanlarının yaralarını sarmış ve karınlarını doyurmuştu. Olayı aktaran Haçlı kroniği hayretle bu iyiliği gören Haçlı askerlerinin pek çoğunun Müslüman olduğunu aktarır ve “Ah merhamet sen ne zalimsin!” itirafında bulunur. Yakalanan PYD’li teröristin “Beni Türk askerlerine verin” yalvarışının temelinde Selçuklu’dan gelen bu tutumun olduğunu kim inkar edebilir?
Hazır ol cenge istersen sulh u salah!
Koray Şerbetçi
Türk askeri Suriye dahil olmak üzere Orta Doğu coğrafyasından Batılı emperyalistlerin ve bölgeden devşirdikleri işbirlikçilerin saldırılarıyla tam yüzyıl önce yani 1918’de çekilmişti. Çekildiğinden beri de bu beldeler huzur yüzü göremedi. Tarihin garip cilvesine bakın ki yüzyıl sonra Türk ordusu yine istikrarın kurucusu olarak bölgede boy gösterdi.
Muhalefetten ihanete giden yolun tarihçesi
Koray Şerbetçi
Birinci Meclis’i üstün kılan özellik, bünyesinde farklı siyasi görüşler olmasına rağmen ülkeyi tehdit eden dış düşmana karşı bu ayrılıkları bir yana bırakarak bütünleşebilmiş olmasıdır. Ama tarihimizde bunun aksi tutumları görmek de mümkündür. Bu tutumun en belirgin olanı Sultan II. Abdülhamid döneminde yaşanmıştır.
Ya Resulullah! Biz seni bırakmayız!
Koray Şerbetçi
Fahrettin Paşa, I. Dünya Savaşı’ndaki ateş çemberi içinde kültür tarihimizin en mühim operasyonlarından birini gerçekleştirdi ve isyan sırasında yağmalanma tehlikesine karşı Medine’de bulunan maddi ve manevi değeri çok yüksek 97 parça eseri, özel bir koruma timi ile 27 Mayıs 1917’de İstanbul’a ulaştırdı. Medine’ye mukaddes emanetleri almak için gelen trenin lokomotifinin önünde “Esselamüaleyke ya Resulullah” yazılıydı.
Kudüs bir aynadır; her medeniyet onda kendini seyreder
Koray Şerbetçi
“Aslında Kudüs kimin?” sorusunun cevabı koskoca tarihe dönüp baktığınızda kendiliğinden ortaya çıkıyor. Kudüs, ismine Yeruşalim diyenlerin değil, ‘Yeruşalim’ ifadesinin anlamı olan ‘barış beldesi’ni tesis edenlerin, Arapça ‘kuds’ kelimesindeki bereketi topraklarına getirenlerindir.