Tüm Yazarlar
Bengül Güngörmez Yazıları
Bu sorun ‘kadın' sorunu değil ‘insan' sorunu!
Bengül Güngörmez
Kadınlar tarafından oluşturulan her harekete kadın hareketi diyemeyiz. Gerçekten kadın hareketi olabilmesi için kadın hareketlerinin kadınları içeren geniş kapsamlı projeler geliştirmesi gerekir. Kadem kongresinde karşı cins ötekileştirilip şeytanlaştırılmadan bu türden pek çok proje sunuldu. Zira bu kongrede erkekler tarafından da bildiri ve katkı sunulması kabul edildi hatta kongrenin mutfağında onlar da çok önemli katkılarını sundular.
Vatan kazandı
Bengül Güngörmez
Bu seçimler bize seçimin Twitter'da, medyada kazanılmadığını, Anadolu insanını ve büyük şehirlerdeki insanları ikna etmekle kazanıldığını bir kez daha gösterdi. Muhafazakar ve milliyetçi kesimler istemedikçe iktidarın ve sistemin değişmeyeceğini tescilledi. Muhafazakarlar ve milliyetçiler bu ülkede anti-emperyalisttir. Dış mihraklı hiçbir oluşumu kabul etmezler. Kandil ve FETÖ desteğini asla kabul etmezler. Latin Amerika solcuları da anti-emperyalisttir. Çünkü vatanseverdir. Nitekim Erdoğan'ı tebrik ettiler.
Seçimin ilk tur sonuçları bize ne söylüyor?
Bengül Güngörmez
Cumhur ittifakına oy veren çoğunluk kafasındaki şu sorularla sandığa gitti ve oy kullandı: Türkiye'ye istedikleri gibi müdahale edebilecekleri üçüncü dünya ülkesi olarak gören Batı'nın ve onun Türkiye içindeki uzantılarına bu seçimlerde bir cevap verilecek mi yoksa bu güçler daha önce hiç olmadıkları ölçüde başarılı mı olacaklar?
Batı merkezcilik ve Türkiye Yüzyılı
Bengül Güngörmez
Muhalefet self-oryantalizmden bir türlü kurulamıyor. Self-oryantalizm üçüncü dünya halklarının kara belasıdır. Elitlerine bulaşmış bir vebadır. Kendilerini Batı'dan aşağı, halklarını da sefalet içinde gören elitler Batılıların söylediklerinin dışına çıkamazlar.
Doğal afetten siyasi afete: Bir Türkiye klasiği
Bengül Güngörmez
Altılı Masa'nın kararı açıklanıyor; kalabalıklar alkışlıyor, ortalıkta bir sürü bayrak, büyük bir Türk bayrağı ve devasa bir Atatürk posteri asılmış. Ama karar açıklanır açıklanmaz yedinci gizli ortak, yani bayrak, vatan ve Atatürk düşmanları 'gelin görüşelim' diye haber yolluyor. İstedikleri devletin bayrağı yoksa Türk bayrağı da haberimiz mi yok?
Dürüstlük erdem olmaktan çıksın, normal olsun
Bengül Güngörmez
Bütün bir Batılılaşma hikayemiz şunu gösteriyor: Kendimize ait olmayan bir elbiseyi zorla giymeye uğraştık. Yıkılan binalar Cumhuriyetin mimari anlayışıyla yapılmış binalar. Halbuki “Bu bina tipi ontolojik ve başka bakımlardan bize ne kadar uygun?” diye sormamız gerekir. Kat kat düz beton, hiçbir estetik yok, fonksiyon desen o da yok. Mahremiyet dersen sıfır. Doğayla barışık değil, diklemesine doğaya saplanan bir bıçak gibi.
Mutabakat metni mi milleti aradan çıkarma metni mi?
Bengül Güngörmez
Getirdikleri ve öve öve bitiremedikleri yenilik "güçlendirilmiş" parlamenter sisteme dönüş ve yürütme reformuyla cumhurbaşkanının yedi yıl için sadece bir dönem seçilmesi. Cumhurbaşkanı siyasi görevinin sona erişiyle birlikte siyasetten men edilecek, bir daha siyaset yapmasının önü kesilecek.
Gizli toplulukların sosyolojisi
Bengül Güngörmez
Gizli toplumlar ve cemiyetler sadece merkezi güç, yani devlet için değil, açık toplumlar için de tehlike arz edebilir. Bu türden cemiyetlerin, özellikle gençler ve çocuklar üzerindeki tasarrufları dikkate değerdir.
Patili devrim ve Türk Solu
Bengül Güngörmez
Arkadaşlar durum(umuz) içler acısı. Hiçbir halk böyle bir solu hak etmez. Bizim soldan beklediğimiz hakiki bir toplumsal ve siyasal muhalefet. İktidarın gerçekten yapamadığı, yanlış yaptığı şeyleri söylemesi. İktidara alternatif yollar önermesi. Ancak sol eskiden beri taşıdığı ütopik yaklaşımını korumaktan öteye gidememiş.
Parçalanmış çağ ve karizmatik lider
Bengül Güngörmez
Post-truth çağında politik alana baktığımızda parçalanmışlık görüyoruz. Böyle bir çağın avantajını kullanan ve kullanabilecek olan yalnızca karizmatik bir liderliktir. Alman sosyolog Max Weber'in meşhur bürokrasi incelemelerinde de işaret ettiği gibi, bürokratların anonim egemenliğini ve toplumsal sıradanlığını aşabilecek olan yalnızca karizmatik liderdir.
İstikrarlaştırıcı güç Türkiye
Bengül Güngörmez
Fahrettin Altun, Batılılaşma ve modernleşme hikayemizi özetlerken, şu can alıcı sorunun önceden Türkiye lehine cevaplanamadığını, bugün ise cevaplanabileceğini ifade ediyor: "Türkiye, dışarıdan yönlendirilen, krizlerle uğraşmaya devam eden bir ülke mi olacak, yoksa biriken sorunlarına yapısal çözümler bularak uluslararası arenada varlık ve iddia sahibi bir aktör mü olacak?"
Batı enerji krizi ve yeni sömürgecilik
Bengül Güngörmez
Yeni sömürgecilik biçimleri güçsüz devletler adına karar alan güçlü devletler tarafından sürdürülmektedir. Hüsamettin Arslan'ın söylediği gibi kutupsuz bir dünya mümkün değildir. Tek kutuplu ya da iki kutuplu bir dünyada yaşamaktansa çok kutuplu bir dünyada yaşamak evladır. Türkiye'nin hedefi bu kutuplardan biri olmayı başarmak olmalıdır.
Beyaz elitler, beyaz sanatçılar versus cahil ve fakir halk
Bengül Güngörmez
Sahneye çıkıp toplumun önemli bir kısmını sapıklıkla suçlayan biri elbette Oğuz Atay'ın çizdiği resme uymaktadır. Aynı şey Aleviler için söylenseydi mesela, ya da toplumun modern Kemalist kesimleri veya etnik bir azınlık için ifade edilseydi nasıl bir tepki alırdı? Ya da zenci sanatçılarımızdan birisi laik kesimler için aynı ifadeyi kullansaydı ne olurdu? Geleneksel bir düzenden gelen cedlerimiz modern değildi ve sorunlarının çözümü için yüzlerini gelişmiş olarak gördükleri Batı toplumlarına döndürdüler. Modernlik sihirli bir sözcüktü. Modernleştiğimizde çökmekte olan devleti ve toplumu "kurtarmak" mümkün hale gelecekti.
Ormanlar değil geçmişimiz yanıyor
Bengül Güngörmez
Ağaçlar bana dik durmayı, dik durmak için bir yere kök salmak gerektiğini, yükselmek için derinlere kök salmayı, derinleşmeyi, yalnızken de ayakta kalmayı, Allah'ın aslında üstümüzde olduğu kadar içimizde de olduğunu, hayatta cansız sandığımız ama bizden daha bilge varlıkların da olduğunu, bazen kırılmamak için rüzgâra göre esnemek gerektiğini öğretmiştir. Ağaçları bir tapınak olarak gören Hermann Hesse ağaçları dinlemeyi, onlarla konuşmayı öğrenirsek hakikati de öğreneceğimizi söyler.
Sekülerleşme dini ya da dinin geri dönüşü
Bengül Güngörmez
Din tecrübesi insana içkindir ve insan var oldukça var olacaktır. Dinin yerini en fazla ünlü filozof Eric Voegelin'in de söylediği gibi vekil dinler alabilir. Bunlar ister faşizm, komünizm, nasyonal sosyalizm gibi ideolojiler, ister bilimizm, ister psikolojizm, feminizm gibi entelektüel ideolojiler olsun, vekil dinler olarak ancak geçici bir süre klasik ve geleneksel dinlerin yerini tutabilirler. Dinin ehemmiyetinin çok da farkına varamayan ya da aksi istikamette fazlaca farkına varan Aydınlanma düşünürleri dini kendilerine hedef almışlarsa da Aydınlanmacıların asıl saldırdıkları kurumsal dindi, eğer öyle olmasaydı Aydınlanma'nın ünlü düşünürlerinden Voltaire, evindeki çalışanlarının hepsinin mutlaka ateist olmasını isterdi.
Z kuşağının din algısı değişiyor mu?
Bengül Güngörmez
Bulgularımız, iddia edildiğinin aksine, Z kuşağındaki üniversiteli gençlerimizin büyük çoğunluğunun güçlü bir dini inanca sahip olduğunu, dolayısıyla da gençler arasında ateizmin veya deizmin aşırı derecede artmadığını ortaya koydu. “İnsanlar babalarından çok yaşadıkları çağa benzerler” demiş Marc Block. Elbette çocuklarımız bize benzemeyecekler, onların çocukları da onlara benzemeyecek. Bu zincir böyle devam edecek, önemli olan bazı temel tecrübelerin kuşaklar arasında bozulmadan, yozlaşmadan aktarılabilmesidir.
Göç hicrettir, yaptığınızsa ayıp!
Bengül Güngörmez
Yabancı ayrımcılığını seçim vaadi olarak sundular. Üstelik bunu savunan parti başkanının kendisi de bir göçmen. Bu olsa olsa tehlikeli sularda yüzmektir. Ardından oldukça yaşlı göçmen bir teyze suratına bir tekme yedi... Bir düşünür diyor ki "hakikat inananların yaşamında ortaya çıkar." Hakikati insanların üzerinde sallanan bir kılıç gibi ele alırsak müziği duymadan dans eden insanlara dönüşürüz. Kimliklerimiz tek hakikatimiz değildir ve onlara hakikaten sahipsek onları söylem olarak savunmaktansa yaşamayı tercih etmek daha doğrudur.
Saldırgan sokak köpeklerinden özür dileyecek hale nasıl geldik?
Bengül Güngörmez
Platon'a göre, demokrasi gerçekte eşitlik ideolojisi altında, asli meselesi hazları ve hakları tüketmek olan ve herkesin seveceği bir "palyaço kıyafeti"dir. Babalar evlatlarına eşiti olarak davranmayı öğrenir. Gençler kendilerini yaşlılarla eşit gördüğü için ne dediklerine kulak asmazlar. Kendi özgürlüklerinin farkında olan eşekler onlara yol vermeyenleri itebilir. Platon'un bu son tespiti sokaktaki başıboş köpeklerden niçin özür dilememiz gerektiğinin cevabıdır. Elbette ki günümüzde demokrasi ideolojilerin prensidir ve hiç de eleştirmeye gelmez. Demokratik bilinçle her şeyi eleştirebilirsiniz ancak demokrasinin kendisini eleştiremezsiniz. Eleştirmeye kalkarsanız entelektüelinden medyasına hiç de hoş karşılanmayacaktır ya da kamuoyu tarafından anarşist ya da monarşist olmakla, saltanatı geri getirmeye çalışmakla suçlanabilirsiniz.
"Millet düşünmez onun adına ben düşünürüm!"
Bengül Güngörmez
Geçmişteki cumhurbaşkanları tarafsızlık kisvesi altında vesayet sistemlerini besledi, büyüttü. Onlar adına karar alarak oligarşik bir yapılanmanın rahatça hareket edebilmesini, millet üstünde vesayet kurabilmesini sağladılar. Tarafsızlık adına kriz anlarında anayasa kitapçığını millet tarafından seçilmiş başbakanın kafasına fırlattılar. Vesayet sistemleri basitçe şunu söyler: "Millet düşünemez, onun adına ben düşünürüm."
Güvenme, güçlü ol!
Bengül Güngörmez
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş bize iki şeyi öğretmeli: Batılıların hiçbir sözüne güven olmayacağını ve bölgede güçlü bir devlet olmamızın gerekliliğini. Yüzyıl değişmiş olabilir, iki büyük dünya savaşı ertesi kısa bir barış (ancak aynı zamanda terör) döneminde yaşıyor olabiliriz ama barış dönemine olan inanç, insan doğasının yalnızca savaşçı yanının görmezden gelinmesidir. Machiavelli'den beri Batı politikası şu temel üzerine yükselir: Macht politik (güç politikaları) ve çıkar. Batı'nın İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya ile ilgili tasarrufuna baktığımızda bu durumun neden böyle olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz.
Önce savaşa gir... Sonra ne olacağını gör
Bengül Güngörmez
Özet şu: Çarlık Rusyası'nın otokratik sisteminden Sovyet otokrasisine oradan da Putin otokrasisine geçiş. Orada bir burjuva demokrasisini Batılılar ne kadar istese de Napolyon'un şu sözünü başta Lenin olmak üzer Rus liderler benimsemiştir: “Önce ciddi bir savaşa gir.. Sonra ne olacağını gör.” Büyük Rusya'nın, varsa hedefi, Anglo Sakson hakimiyetine bir son vermektir. Bu hakimiyet Soğuk Savaş'ın bitişiyle zafer kazanmıştır. Bu yüzden, ilk fırsatta uyuyan dev başını kaldırır ve ona karşı saldırıya geçer.
Hangi milliyetçilik?
Bengül Güngörmez
Türkiye'de tipik bir solcu için milliyetçiysen faşist ve ırkçısındır. Ama aynı şey karşı milliyetçilikler için, söz gelimi bir Kürt milliyetçiliği için, Ermeni milliyetçiliği için geçerli değildir.
Hakikat sonrası çağın en önemli keşfi: Yalan
Bengül Güngörmez
Yalanın en kolay dolaşıma sokulduğu alan ne yazık ki doğru haber iletmekten sorumlu olan medya! Medyada ve genel olarak dünyada yalan söylemek, kaşınmak kadar sıradan. Hakikat sonrası (post-truth) çağın en önemli keşfi bu.
‘Sıradan' halkın zaferi
Bengül Güngörmez
Statü sahibi olmayan bireyler, diğer konum sahipleri için birer hiçtir. Kimse onların renkli kişiliklerini, siyasi ve gündelik varoluşlarını görmek istemez. Chamfort'un dediği gibi, hiçbir statüye sahip olmayan sıradan “halkın görüşü görüşlerin en beteridir.” 15 Temmuz gecesi bize, vatanın asıl sahibinin, hiçbir milli ölçüsü ve değeri olmayan, hatta o değerleri aşağılayan ama sabah akşam evrensel ilkeleri, evrensel değerleri savunan, milletinin menfaatlerini hiçe sayan, kendi memleketine, kültürüne, diline ve dinine yabancılaşmış medeniyet havarileri aydınlar topluluğu, seküler ve okumuş kesimler değil, ‘sıradan' halk olduğunu öğretti.
Kimdir bu Z kuşağı?
Bengül Güngörmez
Modernite, özgürlüğün yanı sıra mutluluğu da getireceğini vaat etti. Bu içkinci ve dünyaperest mutluluk arayışından çocuklarımız da nasibini alıyor. Çağımızda değerlerimizi manevi mirasımızı aktarmak için değil, mutlu olmak için çocuk sahibi oluyoruz. Ama mutluluk nedir? İnsan mutlu olup olmadığını bilebilir mi? Bilirse nasıl bilir? Aziz Augustinus mutluluk hakkında 289 farklı görüş saymış. Gençlere yüklenmeyi bırakıp, onları görmezden gelip kimliklerini horlamak yerine onlara yeteneklerini ve yaratıcılıklarını olumlu yönde geliştirecekleri birer kanal olmaya çalışalım. Neticede kurulabilecek en iyi otorite 'sevgiyle' kurulandır.
Evet, işimiz var!
Bengül Güngörmez
Lübnan'da, Suriye'de, Kudüs'te orada burada ne işimiz var diyenler saçmalıyorlar. O zaman Anadolu'da da, İstanbul'da da ne işimiz var? Atalarımızın mirası topraklara sahip çıkmazsak şu soruyu sormaya ebediyen devam ederiz: Akan bu kanlı gözyaşlarını kim durduracak? Sınırları belirleyen tarihsel bakımdan objektif bir paylaşım değil, güç ilişkileridir. Türkiye, Osmanlı'dan miras kalan ve Amerika'nın Atlantik ötesinden gelerek sahip çıktığı topraklarına sahip çıkamadığı ölçüde güçsüzdür. Savunmadan, iddia makamına geçebilmek için güçlü olmak zorundadır, bu işin başka da yolu yoktur.
28 Şubat'ı doğru anlamak
Bengül Güngörmez
28 Şubat için post-modern darbe adlandırması, o dönemde "ne darbe ne şeriat" diyen bir gazetenin meseleye yaklaşımıyla da 15 Temmuz 2016 darbesinin muhalif bazıları tarafından sonradan tiyatro olarak adlandırılmasıyla da son derece tutarlıdır; her olayda gerçeği savunanlar olduğu gibi, gerçekliği çarpıtmaya çalışanlar da olacaktır. 28 Şubat basbayağı milletin iradesine karşı yapılmış bir darbeydi.
Fatih tablosu ve kültürler arası etkileşim meselesi
Bengül Güngörmez
Perspektif, yani Batı'nın görme biçimi zaman içinde diğer toplumlara da dayatılmıştır. Misyonerler, Doğu toplumlarında Batı gibi görme, Batılı bakış açısını edinme üzerine çalışmalar yapmışlardır. Bu kontekstte perspektifin sömürgeleştirme aracı olarak kullanıldığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Arthur Lovejoy'un meşhur “Büyük Varlık Zinciri”nde Batı toplumları zincirin en üst halkalarına yerleştirilirken Doğu toplumları, hele de Afrikalılar en alta yerleştirilir. Netice olarak bu bir sömürgecilik ideolojisidir ve bu ideoloji Doğu toplumlarının elitlerini ve entelektüellerini bile etkisi altına almıştır. Bu elitler, ülkelerini Batı'ya benzetmek, modernleştirmek için var güçleriyle savaşırlar ve gerekirse halklarının, dillerini, dinlerini, geleneklerini yasaklarlar.
Türk solu ‘atalarımın vatanı' diyebilir mi?
Bengül Güngörmez
Estonyalılar Şarkı Devrimi ile Sovyet işgaline karşı büyük bir direniş gösterdi. Şarkının ismi “Atalarımın Vatanını, Vatanımı Seviyorum”du. Bana şarkının ismi oldukça ilginç geliyor çünkü ülkemizde direniş, solla özdeşleşmiştir ve bir solcunun böyle bir şarkı söylemesi asla beklenemez. Sol için bu milliyetçilik ve faşizm anlamına gelir. Bunun yerine Çav Bella adlı İtalyan halk şarkısı Türk solunun adeta milli marşı olmuştur.
Darbe ihtimali de var demektir
Bengül Güngörmez
Kendine, toplumuna, diline ve geleneğine yabancılaşmış, tarihi doğru düzgün bilmeyen nesiller, gelecek her darbeyi alkışlayacaktır. Bu yüzden darbe olacak mı olmayacak mı diye tartışmak yerine darbelere karşı nasıl önlem alabileceğimizi düşünmek ve tartışmak evladır.
Uzaktan eğitim, dijital kültür ve dikizleme çağı
Bengül Güngörmez
Övülen şey en üstün bilgi formu olarak yıllarını okumaya ve çalışmaya vermiş tecrübe sahibi bir yol göstericinin, bir ustanın, bir alimin aktardığı bilgi değil, renksiz, kokusuz, duygusuz, kuru dijital bilgi. Sözlü kültürün olmadığı yerde, bir grupla sosyal etkileşimin değil, makineyle ilişkiye girmenin en yüksek değer sayılışı. Teknolojik övgünün ileri boyutunda öğretmenin yerini yapay zeka alabilir.
Koronavirüs deneyiminin gerçekten insanlığa hatırlattığı bir şey var mı? 'İnsan insanın insanıdır'
Bengül Güngörmez
Şaheserlerin, klasiklerin modası geçmez, bize her daim anlatacak bir şeyleri vardır. İç derinliğimize, manevi dünyamıza hitap eden şaheserler özellikle böyledir.
Mülteciler ve koronavirüs meselesini birlikte düşünmek! 'Bir değirmendir bu dünya'
Bengül Güngörmez
İlk olarak Çin'de ortaya çıkan virüsü yurt dışına yolculuk edenler hızla dünyaya yaydı. Mutluluk endüstrisi sınırlamalara başta izin vermedi; küresel ticaret ve hedonizm. Ancak netice büyük bir hayal kırıklığı. Batı demokrasilerine karşı duyulan hayal kırıklığı.
Yerli ve milli olmanın dezavantajları: Vatanını sevmek bizi gerici mi yapar?
Bengül Güngörmez
Yerli ve milli olmak acı çekmek anlamına gelir bu ülkede. İmparatorluğun kaybından acı çekmek, iki yüz yıldan fazladır geri çekilmekten, küçülmekten, dar bir coğrafyaya sıkışmaktan acı çekmek anlamına gelir. Amerikan ve Rus güçlerine istediğimiz gibi karşı koyamamaktan, dünyadaki iktidar odaklarına söz geçirememekten, sınır içi ve sınır ötesi şehitler vermekten acı çekmek anlamına gelir.
Devletin açısından da bakabilmek
Bengül Güngörmez
Soldan sağa, ideolojik yelpazede devleti eleştirmek moda olsa da entelektüelin devletin açısından da bakabilmesi gerekir. Eğer bir toplumsal hareket insanın temel hak ve özgürlükleriyle ilgili bir takım değerlerden hareketle yola çıktığını söyleyip, kendisi şiddet yoluyla iktidarı yıkmaya ve iktidarın yerini almaya yelteniyorsa devletin bunu bastırmasından doğal ne olabilir?
Depremin komşuluk hakkında verdiği ders: 'Etik'
Bengül Güngörmez
Bizi birbirimize ne vatandaşlık bağı ne de Almanlar gibi hukuki bir bağ bağlayabilir. Bizi birbirimize bağlayan ne olursa olsun ‘etik’ bağdır. Kardeşimizden sorumlu olmamızın bilincidir. Etik bize komşumuzu sevmemizi, ona sahip çıkmamızı buyurur.
Açılmakta olan bir toplumu kapatmak
Bengül Güngörmez
Batı toplumları ile aramızdaki temel farklardan birisi Batı toplumlarının kapatılmış toplumlar olmasıdır. Biz ise açılan, daha doğrusu açılmakta olan bir toplumuz.
“Hayatımızdan bir Hüsamettin Arslan geçti”
Bengül Güngörmez
Hüsamettin Hoca, bana sürekli Muhammed İkbal’in “Bir deha ile karşılaştığında insan kendi sınırlarının farkına varır” sözünü hatırlatır çünkü o, “bilmediğini itiraf eden” kişidir. Bir dehayla karşılaştığında düşüncesinin sınırlarını, acziyetini itiraf edip kabul eder.
Kimlik demokrasisinin sakıncaları
Bengül Güngörmez
Çağımız demokrasilerini kimlik talepleri belirliyorsa farklı kimliklerin her biri halk mıdır? Eğer halk dediğimiz şey kimliklerden terkipse bu kimlikler nedir? Kimliğimiz hakkında sorular soramaz mıyız? : Doğulu mu Batılı mıyız? Nereye aitiz? Asıl kimliğimiz ne? “Kimlik bir hapishaneye dönüşebilir” diyor filozof Eric Voegelin. Kimlik kimi zaman sizi dışarıya, başka kimliklere kapatan bir hapishanedir. Kimliksiz bir varoluş, kimliksiz bir insan mümkün değildir ancak bir kimliği aşırı bir şekilde vurgulamanız etrafınıza kalın bir duvar ördüğünüz anlamına gelir.
insan hakları yoksa bir aldatmaca mı?
Bengül Güngörmez
Hakkı savunma biçiminiz o hakkı savunan ya da fiili olarak savunmayan diğerleri için psikolojik bir şiddete dönüşüyorsa ve o hak o kimselere zorla dayatılıyorsa, hak savununuz bir reklama ya da kitleleri mobilize eden bir araca dönüşmüşse, mazlumken ve hak iddia ederken, bu hak talebine dayanarak bir zalime dönüşmüşseniz burada çok ciddi bir sorun var demektir.
Cumhuriyeti kutlamak: Cumhuriyetten demokratik imparatorluğa
Bengül Güngörmez
Kuvvetli bir göç dalgasına maruz kalmış, savunma sanayini hızlı bir şekilde geliştiren, gün geçtikçe nüfusu ve nüfustaki çeşitliliği artan, bölgesinde giderek güçlenen ve sınır ötesi harekât düzenleyen, dünyanın her yerinden gelen yabancı öğrencilere Türkçe öğretip yetiştiren Türkiye kendi bekasını nasıl tayin edecek? Göçün yarattığı problemlere hangi vizyonla yaklaşacak? Sorunlarımız dar ulus devlet vizyonuyla ne kadar çözülebilir?
Doğadaki çocuktan sanallaşan çocuğa
Bengül Güngörmez
Doğadan uzaklaşma; denizlerin serinliği ve derinliğinden, dağların yüceliği ve ürperticiliğinden, gökyüzünün sürprizlerinden, yani doğanın bize aşkınlığı hatırlatan sesinden uzaklaşmaya tekabül ediyor. Bilim ve teknolojinin egemenliğiyle sonuçlanan doğacılıkla değil, gerçekten doğayla birlikte olup onun sesini içsel bir sese dönüştürmek. Artık ne kadar da zor. Sanırım doğadaki son çocuklar bizlerdik…
Haydi sınıfsal analiz yapın!
Bengül Güngörmez
Kürt, yoksul ve kanser hastası bir anne çocuğunu dağa göndermeyen HDP’li yöneticiye “Senin oğlun hangi özel okulda okuyor sen bunu desene, fakir fukaranın çocuğu dağa bunlar koltuklarda” diyor ve sol cenahtan çıkıp da tek bir sınıfsal analiz yapan yok!
Kaybolan ruh ve iktidarın alanı olarak beden
Bengül Güngörmez
Hiçbir kimyasal gerçek bir yası tutmanın getireceği manevi arınmayı sağlayamaz. Hakiki bir yası tutmanın en anlamlı yönü o acıya ihtiyacınızın olmasıdır. “O acıyı” diyor Hari, boğmaya, susturmaya, ya da patolojikleştirmeye çalışmayı bırakmamız gerekiyor. Onu dinlememiz ve ona saygı göstermemiz gerekiyor.
Futbol fakirlerin balesidir
Bengül Güngörmez
Bütün kirliliğine rağmen futbolda yine de bir gelecek görüyorum. Alacağımız kupalarla toplum olarak mağlubiyet hissinden kurtulup galip olma hissini yaşayabiliriz. Bu olmuyorsa en azından gençleri, tonlarca vakit ve enerji kaybettikleri, gerçek dünyayla bağlarının koptuğu, sahte ve sanal oyunlardansa hakiki bir şölen olan spor oyunlarına çekmenin yolunu bulmamız gerektiği gerçeği aşikar.
Vatansever Rus muhalifleri ve bizim çocuklar
Bengül Güngörmez
Karanlığın Yüreği'ne saplanan hançer olmak
Bengül Güngörmez
Rasyonalizm Batı’ya diğer uygarlıkları yargılama hakkını veriyordu: İrrasyonel, disiplinsiz, tembel, yavaş, mantıksız, yararsız… Ayrıca Batı kendisinde görmek istemediği ahlâk dışı ne varsa Doğu toplumlarına mal ediyordu: Şehvet düşkünü, güdüsel, vahşi…
İmparatorluğun çocukları
Bengül Güngörmez
“Emperyalizm geçmişe ait olsa da imparatorluk geleceğe ait olabilir” diyor tarihçi Alexander J. Motyl. Küreselciler ve açık, gizli paktlar gerçektir. Vicdanımız var evet. Madunların tarihine sığınalım ama nasıl? Gerçekten sığınabilir miyiz? Madunları savunmak için de güçlü olmak gerekir, küreseller arasında iktidara yürümek gerekir. Zayıfken zayıfları nasıl savunabilirsin?
İmparatorluğun çocukları
Bengül Güngörmez
“Emperyalizm geçmişe ait olsa da imparatorluk geleceğe ait olabilir” diyor tarihçi Alexander J. Motyl. Küreselciler ve açık, gizli paktlar gerçektir. Vicdanımız var evet. Madunların tarihine sığınalım ama nasıl? Gerçekten sığınabilir miyiz? Madunları savunmak için de güçlü olmak gerekir, küreseller arasında iktidara yürümek gerekir. Zayıfken zayıfları nasıl savunabilirsin?
Bir milletin 'Diriliş'i
Bengül Güngörmez
Kemal Tahir, büyük tartışmalara sebep olmuş unutulmaz eseri Yorgun Savaşçı’da “Siz benim geçmişi aradığımı sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Ben sizin geleceğinizi aramaktayım” diyordu. Diriliş dizisi bizim geçmişimize, tarihimize öykünmektedir, bu doğrudur ama asıl hedeflediği geleceğimizdir. Mesajları geleceğimiz içindir.
Bir milletin ''Diriliş''i
Bengül Güngörmez
Kemal Tahir, büyük tartışmalara sebep olmuş unutulmaz eseri Yorgun Savaşçı’da “Siz benim geçmişi aradığımı sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Ben sizin geleceğinizi aramaktayım” diyordu. Diriliş dizisi bizim geçmişimize, tarihimize öykünmektedir, bu doğrudur ama asıl hedeflediği geleceğimizdir. Mesajları geleceğimiz içindir.
Modern insanın paradoksu
Bengül Güngörmez
Modern çağın en önemli sorunu mana kaybıdır. Mana kaybı aynı zamanda bir varoluş krizidir. Modern insan son derece gelişmiş haritaları ve pusulaları ile gerçekte nereye gideceğini bilmez. Hep yönlendirmeye ihtiyaç duyar. Doğaya akın edişi, medya, tv, oyun, internet bağımlılığı, estetik takıntısı mana kaybının tezahürleridir.
'Barış istisna savaş genel kuraldır!'
Bengül Güngörmez
Eğer bir devrim yapacaksa, küresel bir güç olmak istiyorsa Türkiye, mekan tasavvurunu değiştirmek zorundadır. Nitekim değiştiriyor da. Türkiye’nin başlangıçtaki dar ulusçuluk yaklaşımından vazgeçerek küresel/emperyal bir yaklaşım doğrultusunda kendisini dönüştürmesi ülkemizin geleceği için kilit noktadır. İngilizler karadan değil denizden baktılar. Bugün Amerika kara hakimiyetinden çok havadan ve uzaydan hakimiyet kurmaya geçti. Dünyaya uzaydan bakıyor. Ya Türkiye?