Tüm Yazarlar
Nurşin Ateşoğlu Güney Yazıları
Gazze Savaşı ile ne değişti?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Bundan sonra,7 Ekim öncesi kotarılmış ABD planları ve özellikle de İbrahim Anlaşmaları v.b gibi bir anlayışla bölgede istikrar ve düzenin iyileştirilmesi oldukça zor olacaktır. Eğer İbrahim Anlaşmaları gibi Filistin davasını hiçe sayan planlar devre dışı kaldıysa o zaman Ortadoğu'da yeni düzen hangi yapıtaşları üzerinden kurulacak.
Gazze Savaşı'nın çok tartışılmayan cephesi: Gazze Marine, Tamar ve Doğu Akdeniz gaz sahaları
Nurşin Ateşoğlu Güney
Filistin-İsrail savaşının bölgeye yayılması durumunda hidro-karbon fiyatlarının çok çok artacağını öngörebiliriz. Böylesi koşulların gerçekleşmesi halinde, Arap Baharı sonrası Israil'in Doğu Akdeniz'de kurguladığı enerji konusunda belirleyici bir güç olma yönündeki tüm hayalleri ve girişimleri yok olmaya mahkûmdur. Buna Gazze Marine anlaşması da dahildir. Kısaca İsrail'in gördüğü, ya da İsrail'e gördürülen rüya kabusa dönüşmek üzere.
Asimetrik savaş karşısında çöken büyük jeopolitik hesaplar
Nurşin Ateşoğlu Güney
Hamas saldırılarının İsrail'e kendisini toparladıktan sonra topraklarını Filistinliler aleyhine genişletmek için meşru bir zemin sağladığını söyleyenler var. Söylediklerinde bir gerçeklik payı olabilir ve İsrail sertleşebildiği kadar sertleşebilir. Ama İsrail'in bu vurulabilir olma travmasını üstünden atması o kadar kolay olmayacaktır.
İsrail-Suudi Arabistan normalleşmesinin gölgesinde Ortadoğu: Ankara nerede duruyor?
Nurşin Ateşoğlu Güney
İsrail'in duruşundaki radikal dönüşümün ilk nedeni Netanyahu'nun içerideki sıkışmışlığı. Bu sıkışmışlık içinde ABD desteği Netanyahu hükümeti için önemli. Daha önemli sebep elbette bölgede meydana gelen son jeopolitik değişiklerle ilgili. Özellikle İran'ın yaptırımlarla istenildiği kadar çevrelenememiş olması Netanyahu'nun İbrahim Anlaşması sonrası büyük bir maliyetle de olsa Riyad'la normalleşme fikrini benimsemesini sağladı.
Putin'in enerji merkezi fikri: Ankara önemsiyor ve hazırlanıyor
Nurşin Ateşoğlu Güney
Ankara'nın uzun bir süredir kendi enerji arz güvenliğini sağlamak üzere devreye soktuğu doğal gaz projeleri doğrudan bölgenin de enerji arz güvenliğine katkıda bulunmaktadır. Bu çerçevede Ankara'nın hevesini güçlendirecek, cesaretlendirecek her fikir, dillendirilen her olasılık değerlidir. Putin ve Rusya'nın, özellikle baskı altında, Batı'dan hızlı davranıp güzel olasılıkları Türkiye'nin önüne sermesi, serebilmesi bu gerçeği değiştirmiyor.
Akkuyu NGS ile Türkiye lig atladı: Kimler mutlu, kimler mutsuz?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Batı basınında sivil amaçlı nükleer enerji için Akkuyu NGS'yi Türkiye'nin operasyonel hale getirmesini eleştiren yazılar görüyoruz. Bu eleştiriler ve Türkiye'nin elini kolunu kesme teşebbüsleri yeni değil. Yaklaşık 60 sene Batı Türkiye'nin nükleer silah geliştirme olasılığına dair takıntısı nedeniyle Ankara'nın sivil amaçlı girişimlerini dolaylı veya doğrudan engellemişti.
Şi Jinping'in Moskova ziyareti: Mesaj ne?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Rusya, Çin'in pragmatik ve ABD'nin hegemonyacı duruşuna karşı olmasından faydalanarak Pekin-Moskova işbirliğini uluslararası kamuoyuna gerçek bir ittifakmış ve Moskova hiç yalnız değilmiş gibi sunmayı tercih etmekte, zira buna çok ihtiyacı var.
Washington-Ankara ilişkilerinin liberal düzen için önemi
Nurşin Ateşoğlu Güney
ABD için Türkiye ile ilişkiler sadece Türkiye ile ilişkiler olarak görülemeyecek kadar önemli. Umalım, ABD'de işi, sınırlı, dar jeopolitik kazanç-kaybın ya da ideolojik haçlı seferlerinin dışında algılayanlar seslerini duyururlar ve Türkiye ile ilişkiler doğru rayda, doğru hatta kalır. Gelecek istasyonu da ikili ilişkilerde tam normalleşme olur.
Suriye-Türkiye hattındaki müzakereler silsilesi: Neden şimdi, ne beklemeliyiz?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Ankara ve Şam'ın Suriye'nin geleceğine yönelik beklenti ve güvenlik tehdit algılamalarını uyumlandırması için ciddi bir zaman ve uğraş gerekmektedir. Bu nedenle, iki taraf arasında yeni başlayan süreci bir nevi istikşafi nitelikteki görüşmeler olarak kabul etmemiz anlamlı olabilir.
Liberal uluslararası düzen sarsılırken Türk Dünyası
Nurşin Ateşoğlu Güney
Liberal dünya düzeni aslına rücu ederek Batı'nın yeni yerelini oluşturuyor. Diğer yerel düzenlerle girişilen rekabet, küresel yönetişimi imkânsız hale getiriyor. Oysa Türk Dünyası üzerinden Türkiye'nin yaptığı hazırlık küresel yönetişimin önemini ihmal etmeyen bir düzen arayışı. Bu yönüyle bir şans çünkü çatışmacı olmayan bir ilişki modeli öneriyor.
Washington-Brüksel hattında yola devam mı, buraya kadar mı?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Avrupalıların kısıtlılıkları ortada ama kendisinde daha özgür hareket etme yetisi bulan Hindistan, Türkiye, Güney Afrika, Körfez ülkeleri gibi aktörleri herhangi bir kazanç olmadan bir hat üzerinde tutmak zor. Bu aktörlerin kazancını artırması demek, göreceli kazanç derdine düşmüş Avrupa'nın "hani bana, hani bana" demesi demek. Tabii Avrupa için bir yol daha var, sistemde daha özgür hareket eden aktörlerle göreceli olarak daha güçlü bir angajman içerisine girmek.
ABD ara seçimleri gelecek için ne söylüyor? Kutuplaşma tam hız
Nurşin Ateşoğlu Güney
ABD seçmeni Cumhuriyetçi Parti'yi tamamen bir Trump partisi olarak görmek istemiyor. Kutuplaşırken kutuplaşmanın üstüne çıkabilecek daha az saldırgan, daha normal ve genç alternatiflerin önünü açmaya çalışıyor. Seçmen adına sağduyulu bir davranış ama ne Trumpizm ölmüş görünüyor ne de kutuplaşma atmosferi.
Türkiye'nin Doğu-Batı bağlantı stratejisinde son durum: Umutluyuz!
Nurşin Ateşoğlu Güney
Günümüz jeopolitik koşullarında, Türkiye'nin Orta Koridoru projesini diğer alternatif projeler ve özellikle de AB'nin bağlantı stratejisine karşı cazip kılacak en temel önemli fark, Ankara'nın Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'ni bir rakip olarak değil, tamamlayıcı olarak benimsemiş olmasıdır.
Ukrayna Savaşı'nda kritik dönemeç
Nurşin Ateşoğlu Güney
Rus füze saldırısıyla Putin Rusya'sı iki amaç gütmüştür: İlk olarak, Ukrayna'nın her tarafını vurabileceğini göstermiştir. Böylece Ukrayna'nın hiçbir yerinin, Zelensky dahil kimse için güvenli olmadığı mesajını da vermiştir. İkinci olarak, Ukrayna halkını korkutarak, elektrik, su ve ulaşımdan mahrum ederek, Ukraynalıların Zelensky üzerinde baskı kurmasını sağlamayı amaçlamıştır.
Denge, üçüncü yol ve stratejik özerklik arayışı
Nurşin Ateşoğlu Güney
Türk dış politikası denge, üçüncü yol ve stratejik özerklik arayışını her yerde dillendirme cesaretini gösteriyor ve ürettiği başarılar nedeniyle BM bürokrasisinden destek alıyor. Kavramamız gereken yeni Türkiye dış politika gerçeği budur. Bugün ŞİÖ, yarın ASEAN, öbür gün başka bir bölgesel işbirliği platformu içerisinde Ankara kendi pozisyonunu anlatmaya devam edecektir. Diplomasinin her anlamda işbirliği ve diyalog için seferber olmasından kaygı duymamalıyız. Zaten ŞİÖ yapısal olarak ne NATO'nun ne de AB'nin alternatifi. Türkiye'ye göre Ukrayna Savaşı'nı yanlış umutlarla beslemek, tarafların karşılıklı el yükseltmesini sağlamak ve tüm aktörleri olumsuz sonuçları olacak bir caydırıcılık oyunu içerisine hapsetmeye çalışmak boşuna. Ankara, bu savaşın bir kazananı olmayacağına, herkesin farklı şekillerde kayıplarla sınanacağına inanıyor. Stratejik özerklik sadece operatif bir strateji değildir. Çok taraflı siyaset izleyebilme, bunu yaptırım, cezalandırma, dışlanma tehditlerine rağmen açıkça söyleyebilme lüksüdür. Ankara, son yıllarda proaktif diplomasiyi başarı ile icra etmiş ve stratejik otonomisinin bir gereği olarak çoklu diplomasiyi kullanmak suretiyle Doğu'da veya Batı'daki ilişkilerini çeşitlendirmiştir.
Ankara'nın diplomatik başarı hikayesi Batı'da nasıl algılanıyor?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Düne kadar, Türkiye'yi hırslı ve saldırgan olarak tanımlayanlar bugün büyük bir şaşkınlıkla Ankara'nın diplomasi alanındaki başarılarını ve en önemlisi Erdoğan'ın barış kurucu bir lider olduğunu, Türkiye'nin uzun süredir uygulayageldiği dengeleyici ve proaktif diplomasinin önemini itiraf etmek zorunda kalıyorlar. Fransız Le Figaro gazetesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye'nin uluslararası alandaki son hamleleri için ''Erdoğan diplomasisi, Türkiye'yi vazgeçilmez kıldı'' tanımlamasını kullandı. Nihayet "Anneciğim Türkler geliyor" garabetinden kurtulabilmiş yorumlar okuyoruz. Türkiye'nin mevcut başarısı, Ankara'nın son yıllarda dış politikada 1) büyük güçler karşısında denge stratejisi sürdürmesine, 2) bölgesel aktörlerle normalleşme ve kazan-kazan işbirliklerine öncelik vermesine, 3) caydırıcılığın sınır ötesi operatif kabiliyetler üzerinden güçlendirilmesine bağlı olarak gerçekleşmiştir. Batı Türkiye ile ilgili algısını tamir etmekte zorlanıyor ama yapabilecek bir şey yok. Tarihte Türkiye'nin pusulasının doğruyu gösterdiği bir andayız; Batı istese de istemese de kutbunu buna göre ayarlayacak, yeni jeopolitik mantığı benimseyecek.
Tahran Zirvesi'nin ardından geleceği okumak
Nurşin Ateşoğlu Güney
Rusya'da yapılacak Astana Zirvesi'ne kadar geçecek zaman zarfında Türkiye'nin Suriye odaklı terör sorununun giderilmesi için Astana ortaklarının çaba göstermeleri gerekmektedir. Aksi halde Ankara'nın Suriye'nin kuzeyinde askeri operasyon gerçekleştirmesi bir olasılık olmaktan çıkar kesin olarak atılacak bir adıma dönüşür. Erdoğan, ABD'nin Fırat'ın doğusundaki PYD varlığına son vermesi ve Suriye'den çıkması gerektiğini söylemiştir. Bu mesajı Suriye'de çözüm sürecinin bir parçası olan meşru bir platform üzerinden vermek ve Fırat'ın doğusundaki oluşumun meşruiyetini sorgulamak, bunu tek başına dillendirmekten çok daha etkilidir.
Zirveye neden Türkiye damga vurdu?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Bırakın Doğu kanadını, NATO'nun Güney kanadında da yani Akdeniz'de de Türkiyesiz güvenliğin sağlanamayacağı ortada. Türkiye'nin stratejik otonomisi çerçevesinde geliştirdiği hareket alanı ve İttifak içerisindeki tecrübesi, NATO ile ilişkisini kuvvetli bir biçimde tanımlamak zorunda olan AB için yeni bir anlam kazanabilir.
Türkiye NATO'dan ne istiyor?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Ukrayna Savaşı ya korkutucu ve tırmanma riski ile dolu bir mini savaş olarak kalacak, ya daha henüz cezalandırma stratejilerinin sınırları bilinmeyen bir yeni Soğuk Savaş olacak ya da Avrupa'da yeni bir demir perde ile yaşayacağız. Mevcut senaryoların hepsi Türkiye dahil tüm müttefiklere yeni riskler ve maliyetler getiriyor. Bu ortamda NATO'nun güvenliğinin bölünmezliğinden kimsenin şüphesi olmamalı. Türkiye'nin de aslında temel talebi budur. Türkiye'nin özellikle muhatap olduğu PKK, PYD gibi terör örgütleri kaynaklı tehdidin ortadan kaldırılması müttefiklik ilişkilerinin vazgeçilemez bir gerekliliğidir. Bu nedenle, Ankara; İsveç ve Finlandiya gibi ülkelerin NATO üyesi olarak kendilerine yönelik olası bir Rus saldırısını bertaraf etmek isterken, bu ülkelerin güvenliklerini tedarik ederken bunu Türkiye'nin güvensizliği adına gerçekleştirmelerine itiraz etmektedir.
Soğuk Savaş 2.0 neden daha tehlikeli?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Ukrayna Savaşı sadece Avrupa güvenlik mimarisinin temellerini sarsmakla kalmadı aynı zamanda Soğuk Savaş sırasında temelleri atılan nükleer caydırıcılık, nükleer silahsızlanma, nükleer enerji gibi hususlarda yeni endişe başlıklarının açılmasına sebebiyet verdi. Gidişat tersine çevrilmezse yeni Soğuk Savaş'ın eskisinden daha soğuk ve bir o kadar da tehlikeli olmasını bekleyebiliriz. Putin'in Ukrayna işgali sırasında nükleer kuvvet kullanma tehdidinde bulunması dünya nükleer düzeniyle ilgili bugüne kadar bilinen tüm ezberleri bozdu ve bu sürecin etkisi sandığımızdan da uzun süre hissedilecek. Ukrayna Savaşı neredeyse unutulmaya yüz tutan, farklı yönelimlerle güç kaybeden bazı ittifak yapılarının tekrardan canlandırılması için önemli bir fırsat oldu. NATO'nun parlak günlerine geri döndüğünü kim inkâr edebilir. Oysa Trump döneminde, NATO Transatlantik dünyanın ortak savunma paktı olarak anlamını yitirmek üzereydi.
Avrupa güvenliğinde yeni haritalar çiziliyor
Nurşin Ateşoğlu Güney
Trans-Atlantik Dünya, Ukrayna Savaşı ile birlikte Türkiye'nin, NATO'nun ikinci büyük gücü olması, Montrö'yü şeffaf olarak uygulaması, Ukrayna-Rusya ihtilafında kolaylaştırıcı bir rol oynaması gibi nedenlerle Avrupa güvenlik caydırıcılığı açısından güvenlik üreten bir ülke olduğunu fark etti. Ankara'nın halihazırda bir NATO üyesi olarak Ukrayna'da çatışan her iki tarafla da görüşmesi meyvelerini önce Antalya Diplomasi Forumu'nda Lavrov-Kuleba görüşmesi sırasında şimdi de İstanbul'da yüz yüze yapılan Ukrayna-Rusya heyetleri arası görüşmelerde verdi. Türkiye'nin Rus gazına alternatif olacak, olası enerji nakil yollarının merkezinde bulunması sebebiyle Ankara'nın Avrupa askeri ve enerji arz güvenliğinde kısa ve orta vadede merkezi bir rol oynayabileceği anlaşıldı. Bu nedenle gelecekte özellikle güvenlik ve savunma alanında AB ile Türkiye arasında yeni formüller altında işbirlikleri görebiliriz.
Kazan-kazan-kazan beklentisi
Nurşin Ateşoğlu Güney
Avrupa'nın enerji ihtiyacı ve acil alternatif yaratma zorunluluğu İsrail ve Türkiye için 2009'da önlerine konulan Doğu Akdeniz gazında kazan-kazan senaryosunu tekrar canlandırdı. Hatta bu denklemin bir yanının Avrupa olduğu düşünüldüğünde kazan-kazan-kazan senaryosunun mümkün olabileceği de söylenebilir. Almanya'daki yönetim için günümüz kırılgan Avrupa güvenlik mekanizması içinde, Türkiye'nin jeopolitik konumu hem askeri güvenlik hem de alternatif enerji nakil yollarının geçiş hattı üzerinde bulunması bakımından vazgeçilmez değerdedir. İsrail, tıpkı Körfez ülkeleri gibi Başkan Biden'ın bir süre sonra bölgeden uzaklaşarak Hint-Pasifik'e doğru yöneleceği varsayımıyla İran'ın bir an evvel dengelenmesi gerektiğini düşünerek bölgede ABD'nin de onaylayabileceği yeni ittifaklar peşinde.
Yeni Soğuk Savaş'ın ilk yıpratma harbi
Nurşin Ateşoğlu Güney
Batı Rusya'yı izole ederken Rus halkını doğrudan cezalandırmanın, Rus kültürünü absürtlüğe varacak şekilde reddetmenin meşruiyetini yaratıyor, diğer yanda hedefin Tolstoy değil Pekin olduğu gizli gizli hatırlatılıyor. ABD'nin en önemli kazancı Batı ittifakını yanında birleştirmesi. Ancak bundan daha çarpıcı bir kazancı da var: Büyük bir konvansiyonel güç olan Rus ordusunun nükleer bir güç dahi olmayan Ukrayna direnişi karşısında bir hafta içerisinde bataklıktan bahsetme kıvamına gelmiş olduğunu dosta düşmana göstermiş olması. Bir Tarkovsky filminin içerisine sıkıştık, çay içerek ve Rus ruhunun çılgınlığı hakkında konuşarak ufukta görünecek mantar bulutlarını sakince bekliyoruz. Zelensky'nin tüm ısrarlarına rağmen Brüksel, kendisine hızlı bir AB üyeliği konusunda henüz olumlu bir yanıt vermiş değil. Elbette yer yerinden oynayabilir, Ukrayna'da binlerce insan ölebilir ama Allah korusun Brüksel bürokrasisinin tek bir dokümanında tek bir virgül bile atlanamaz.
NATO Zirvesi Türkiye'nin vazgeçilmezliğini gösterdi
Nurşin Ateşoğlu Güney
Türkiye- NATO ilişkilerinde yeni bir güven inşası sürecinin başındayız. Ankara'nın vazgeçilmez olduğunu görenler Ankara ile "normal ilişki" kurabileceklerini Ankara'ya göstermeye çabalıyor. Üstelik Türkiye'nin 1950'lerin-1980'lerin Türkiyesi olmadığı da çok iyi biliniyor. Ayrıca tarafların ortak çıkarları Türkiye-Batı işbirliğine ön açıyor.
Batı ile ilişkilerde güven tesisi dönemi mi?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Havada kar kokusu gibi konjonktürle alakalı değişimlerin kokusu var. Bu koku, Batılı başkentlerde, Moskova'da ve Ankara'da duyuluyor. Bu seferki kar fırtınası Batı'nın rahatlığa alışık siyasi düzenini rahatsız ediyor. Polonya-Türkiye ilişkilerinde yeni atılan adımlar -ki takipçileri olacak- bu kokunun Türkiye-Batı ilişkilerinde tarafları yeni bir biz duygusu yaratmaya teşvik ettiğini gösteriyor. Türkiye'yi S-400'ler üzerinden NATO'ya ihanet etmekle suçlayanlar doğruyu söylemiyor. NATO bünyesinde belirli kararlar konusunda Türkiye'nin itirazının tehdidin doğasından ziyade NATO "güvenliğinin bölünmez bütünlüğü" ilkesine odaklı olduğu unutulmamalı.
Türkiye-Batı ilişkilerinin gemisi için yeni bir rota mümkün mü?
Nurşin Ateşoğlu Güney
ABD'nin şimdilik sergilediği "test et, sert dil kullan, fazla kıpırdama" stratejine Ankara Brüksel'den daha hazırlıklı. Sonuçta hem Obama dönemi stratejik körlüğünü hem de Trump dönemi Kongre etkisi deneyimlerini gördü ve bu politikalara rağmen Suriye'den Libya'ya, Karadeniz'den Akdeniz'e alan kapatma kabiliyetleri için yer açtı. Ankara ABD siyasetinin kötü yüzü konusunda hazırlıklı, Ankara'ya yönelik ötekileştirici politikaları caydırmaya muktedir bir Türkiye var. Türkiye-ABD ilişkilerinin masaya yatırıldığı güverte çok su alsa da herkes biliyor ki bu gemi yeni liman ve yeni rota olmasa da yüzecek. Doğu Akdeniz konusunda yükselen tansiyonun yönetilmesi için alınan kararlar Türkiye'nin kaybedilmesiyle ilgili maliyetin üstlenilmek istenmediğini gösteriyordu. Beklendiği üzere AB, Türkiye ile ilişkilerini yüklediği gemiyi batırmayı göze alamamıştı.
Bir adım ileri, bir adım geri
Nurşin Ateşoğlu Güney
AB'nin artık Türkiye konusunda yaptırım öteleme, tehdit ama diyalog stratejisinin ötesine geçip Ankara ile ilişkilerinde yeniden olumlu bir başlangıç yapması gerekiyor. Aksi durumda Türkiye'de kamuoyu Bakü'de dalgalanan Türkiye ve Azerbaycan bayraklarını seyrederken, Erdoğan Kafkasya'da bölgesel 6'lı mekanizma önerirken Brüksel Ankara ile ilişkilerini ne bir adım ileri ne bir adım geri götüren bu manasız toplantıları yapmaya devam eder durur. Ankara, Brüksel bürokrasisi ve profesörlerinin hayal ettiği stratejik özerkliğin imkân ve kabiliyetlerine şimdiden önemli ölçüde sahiptir. Kendi imkanlarıyla kendi sularında doğal gaz kaynağı bulmuş bir devlettir. Türkiye'nin askeri var, enerji kaynağı var, yakın coğrafyasını uluslararası hukuk çerçevesinde şekillendirme enerjisi var. Türkiye hem Batı içinde kalırım hem de ulusal çıkarlarım ve bekam söz konusu olduğunda Batı'dan bağımsız kendi milli politikalarımı uygularım diyor. Kısaca, diyaloğa evet ama egemenlik haklarımız dokunulmazımızdır.
Trump'ın mirası: Trumpizm'in ötesinde ne var?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Beyaz Saray'da nezaket gösterilerini iyi bilenler oturursa ABD'deki kutuplaşmaya neden olan ekonomik ve sosyal psikolojik meseleler sihirli bir biçimde hallolacakmış gibi davranmak, kültürel bir körlük mü yoksa ideolojik bir yanılsama mı bilemeyeceğim ama Amerikan siyaset bilimcilerinin ABD gerçekliğinden giderek uzaklaştığını, Trump travmasını kolay kolay aşamayacaklarını söyleyebiliriz.
Yanlış hesap nereden döner?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Türkiye, Azerbaycan'a her türlü destek vermeye hazır olduğunu ama cephede Azerbaycan'ın meşru müdafaa hakkını kendi kuvvetleri ile kullandığını duyurdu. Kısaca yeni bir strateji geliştirme inisiyatifi Ermenistan'da değil artık, Rusya hatasını ve hatasının bedelini kabul ederek Türkiye ile yeni bir pazarlığın penceresini açmak zorunda.
AB, Türkiyesiz genişleme hatasını telafi edebilecek mi?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Paris sokakları zaten karışık ve Almanya'da koronavirüs gösterileri sürüyor olabilir ama Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Polonya sokaklarında AB'den duyulan hayal kırıklığı memnuniyetsizliğe dönüşürse, üstüne üstük AB'nin fonlamaya/borç vermeye doymadığı Yunanistan ve GKRY yüzünden dönüşürse Rusya'nın baskısını da hisseden bu ülkeler için AB'yi sorgulamanın zamanı gelmiş demektir.
Biden Beyaz Saray'a çıkarsa...
Nurşin Ateşoğlu Güney
Obama-Clinton-Biden üçlüsünü tebrik etmek lazım; tüm başarısızlıkları bir arada gerçekleştirmeyi başardıkları için. Uzaktan dengeleme öyle partnerlerle devreye sokuldu ki hem Ortadoğu kan gölüne döndü hem Türkiye modeli çağrısı sanki hiç yapılmamış gibi Arap Baharı İran-Körfez radikalleşmesinin yemi haline getirildi hem de bölge Rusya etkisine açıldı.
Amerika'nın üç yarası
Nurşin Ateşoğlu Güney
Herkes gözünü dört açmış günümüzün Akhilleus'unun, ABD'nin yara alan topuğuna bakıyor, yaranın derinliğini, ciddiyetini, ABD'nin zırhının bu yaralanmayı niye önleyemediğini tartışıyor. Oysa tek bir yara söz konusu değil, ABD birbirinin acısını artıran üç farklı yaradan mustarip: Irkçılık, liberalizm ve Trump.
Koronavirüs sonrası dünya ne kadar farklı olacak?
Nurşin Ateşoğlu Güney
“Değişimcilere” göre koranavirüs salgını Batı'nın “Çernobil'i” ve uluslararası sistemde zaten başlayan bir güç ve eksen kaymasını daha da hızlandıracak, uluslararası sistemin ağırlık merkezi, Doğu'ya, Asya'ya doğru kayacak.
İdlib'de yeni statüko
Nurşin Ateşoğlu Güney
ABD ve Rusya için en acı maliyet, Suriye'de kaybettikleri para, teçhizat ve insan değil, Türkiye'yi kaybetmektir. Bu nedenle Suriye büyük pazarlığının taşları yeniden düzenlenirken büyük güçlerin bir an önce Türkiye'ye karşı daha akıllı hareket etmeyi öğrenmesi lazım. 5 Mart Mutabakatı'ndan bağımsız, Türkiye-Rusya işbirliği İdlib'de rehin alınmamalıydı. Bu hatanın telafisi Moskova'ya çok pahalıya mal olacak.
Türkiye'nin yeni İdlib stratejisi: Moskova'nın hatası neye sebep oldu?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Rusya'nın yaptığı hatayı Türkiye elbette göz ardı etmeyecek. Üstelik Batılılar, bu hatayı Ankara'nın gözüne sokmaya çok hevesliler. Aldığı pozisyondan Türkiye'nin dönüşü yoktur. Türkiye sahada sadece aldığı maliyetler üzerinden değil risk yönetme kabiliyeti üzerinden de anahtar ülkedir ve anahtar ülke göz ardı edilemez.
Yeni soğuk savaşın mücadele alanı Libya
Nurşin Ateşoğlu Güney
Tezkere, Libya’ya hemen muharip güçler gönderilecek biçiminde yorumlanmamalı. Doğu Akdeniz’deki mücadelenin “soğuk” olduğu, yani caydırıcılık mücadelesi olduğu unutulmamalı. Türkiye bugüne kadar caydırıcılık oyununu çok iyi oynadı.
Türkiye Doğu Akdeniz’de kapanı kırdı, oyunu bozdu
Nurşin Ateşoğlu Güney
Türkiye, Suriye’de olduğu gibi sert gücünü bölgenin farklı alanlarında göstermeden masada başarılı olamayacağını biliyor. Suriye’de sahada etkili olunca masanın kurulduğunu gözlemlemiş Ankara şimdi Akdeniz’de de varım derken diyalog kapısını açık bırakarak oyun bozucu hamlesini yapıyor. Telaş aptallığa dönüşür, Türkiye’nin açık bıraktığı diyalog kapısından uzak durulursa Ankara’nın caydırıcı gücü hazır; hodri meydan!
13 Kasım'da ne oldu?
Nurşin Ateşoğlu Güney
13 Kasım, ABD’nin Türkiye’ye oyunu yeniden oynayalım, ilişkileri reset edelim çağrısıydı. Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni sayfa açılması Ankara’yı da mutlu eder, ancak kimse unutmasın Türkiye bu yeni sayfada taviz vermesi gereken taraf olmayacak.
Barış Pınarı Harekâtı: Türkiye’nin başarısı, Suriye’nin şansı
Nurşin Ateşoğlu Güney
BMGK’da Türkiye’yi kınamaya yönelik karara veto için kalkan iki büyük gücün eli, barış pınarı aksın dedi. Bugüne kadar Ankara’nın Moskova ve Washington arasında sıkışacağını düşünenler, Türkiye’nin siyasi pazarlık gücünü önemsemeyenler ve aksine kara propagandanın kuru gürültüsünü çok önemseyip Afrin-Cerablus hattında başarılanları görmezden gelenler için, görüşlerini revize etmeleri konusunda bu bir işaret değilse, nedir?
Astana’ya yeni ruh ABD’ye son ikaz
Nurşin Ateşoğlu Güney
Trump’tan korkmamayı Avrupa öğrenirse ya da öğrenmişse PYD için yalnızlık günleri başlayacak. Zaten Astana sürecine dahil edilmesi için davet edilen Irak ve Lübnan’ın meşhur Akdeniz koridorlarındaki konumları düşünülürse Ankara’nın ilmek ilmek terör örgütünü izole etme stratejisinin nasıl işe yaradığı, Ankara Zirvesi’nin bu konuda mihenk taşını nasıl çaktığı daha iyi anlaşılır.
‘Dondurma diplomasisi’ nasıl işe yaradı?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Ankara dengenin dengeleyicisi konumunu, iki büyük güç dahil bütün sınamalara karşı caydırıcılığını işlettiği bir güç projeksiyonuna dayandırıyor. Yani, karşı tarafın taktik amacı ne olursa olsun (oyalama, zaman kazanma vb), Ankara taktik amaçlarla çok ilgilenmiyor. Pençesi vurmaya hazır yukarı kalkmış bekliyor.
7 Ağustos Mutabakatı sonrası Suriye’de Türkiye ve ABD nerede?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Ankara elindeki Fırat’ın doğusuna operasyon opsiyonunu daima hazır tutacak. Belki de bu sebeple uzun bir aradan sonra ilk kez Ankara ve Washington’dan aynı açıklama geldi. Demek ki ABD, mutabakatın nasıl işleyeceğini meraklı gözlerle takip eden Moskova’nın varlığının farkında.
G20’nin ağızda bıraktığı tat
Nurşin Ateşoğlu Güney
Osaka Zirvesi Türkiye’nin kararlılığından taviz vermeyeceğini ABD’nin en üst düzey yetkilisine bir kez daha aktardığı, Trump’ın da buna karşılık diyalog mekanizmasını açtığı bir platform oldu. Ve ABD’nin Türkiye’yi kaybetmemek için açtığı diyalog mekanizmasının etkisi Moskova’dan duyuldu.
Akdeniz’de yanlış hesap Türkiye'den dönecek
Nurşin Ateşoğlu Güney
Türkiye, Soğuk Savaş’ın ilk cephesi olarak Akdeniz ilan edildiği için Akdeniz’deki varlığını, amaç ve araçlarını dosta düşmana anlatan çok yönlü bir Akdeniz Stratejisi oluşturmalıdır. Bu oluştuğunda, kimileri büyük güç politikasının nasıl kaypak olabileceğini, dengelemenin sağduyulu bir strateji olduğunu, Ankara’nın yolunun maliyet, risk kadar kazanç da getirdiğini görecek.
Yeni Soğuk Savaş Akdeniz’e inerken Moskova zirvesini okumak
Nurşin Ateşoğlu Güney
ABD ile soğuk Rusya ile sıcak ilişkilerine rağmen Ankara, iki rakip büyük güç arasında bir tercih yapmayı, yeni Soğuk Savaşı bu tercihle yaşamayı düşünmüyor. Bu nedenle de kendi savunma reflekslerini geliştirmeye mecbur. Bu duruş Türkiye için artık bir tercih değil, bir zorunluluktur.  Eski Soğuk Savaş’ta de Gaulle Fransa’sının hikayesini imrenerek okuyanlar, Yeni Soğuk Savaş’ta Ankara’nın hikayesini çok iyi izlemeli.
Varşova-Soçi zirvelerinin gölgesinde Suriye’de durağan yoğunluk günleri
Nurşin Ateşoğlu Güney
YPG’nin ‘kahramanlaştırılarak’, Selman’ın ‘insanileştirilerek’, İsrail’in ‘güya normalleştirilerek’ sahneye çağrılması boşuna değil. ABD’de müesses nizam, YPG üzerinden ve YPG’yi kullanarak, terör örgütünün korunup sakat bir hayaletten, bir aktör olmaya evirilebileceği tampon bir bölge oluşturmak istiyor. Böylece çekilmeyi önceleyen Trump ile kalmayı önceleyen Evangelist/Yeni Muhafazakâr Amerikan Savaş-reisleri arasında bir denge kurulmuş olacak.
Chavez’in günahı, Maduro’nun suçu... Peki ya ABD?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Politika üretemeyen bölgesel kurumlar, güçsüzleşen bölgesel siyaset ve bir büyük gücün ekonomik yaptırımlarla başlayıp sivil ayaklanma çağrısı yapmaya, sonra da askeri müdahale tehdidi savurmaya varan müdahaleleri bize eski “arka bahçe” siyasetini hatırlatıyor. İmparatorlukların arka bahçelerinde de sadece kanlı çiçekler büyüyor.
Güvenli alan, neden şimdi?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Trump, önce “Çekiliyoruz” dedi, sonra “Türkiye’yi ekonomik olarak bitiririz” dedi, sonra da Ankara ile mevcut ekonomik ilişkilerin düzeyinin artırılacağını söyleyerek Suriye’nin kuzeyinde bir güvenli alan oluşturma fikrini kabul ettiğini açıkladı. Aslında ABD’nin pazarlıklarda alanını genişletmeye de yarayan bu çelişkili kişisel tweet siyaseti, içeride düne kadar Trump’ın desteklediği Suriye’deki terkedilenler lobisini de oyalamaya yönelik bir çaba.
Dengenin dengeleyicisi Türkiye
Nurşin Ateşoğlu Güney
Suriye’den Amerikan askerinin çekilme kararıyla başlayan bu yeni dönem eskisinden daha zor olacak. Ankara şimdi çok sayıda aktörün olası hamlelerini hesaba katarak oluşturacağı yeni çoklu karşı hamleleriyle mücadelesini sürdürmek zorunda. Neyse ki bugüne kadar inşa ettiği mücadelede kararlılık, caydırıcılık kapasitesi ve elde ettiği askeri, diplomatik kabiliyetler bu yeni dönemde de Ankara’nın işini kolaylaştırmaya devam edecek.
‘Kara elmas’tan 'mavi altın'a enerji siyaseti
Nurşin Ateşoğlu Güney
Türk Akımı, iki boru hattı üzerine oturan bir projenin ötesinde bir anlam kazanıyor. Stratejik önemi yüksek bu proje hem Türkiye’nin bölgesinde ciddi bir enerji köprü ve merkezi olma fırsatının önünü açmakta hem de Rusya ve Avrupa’ya, ABD karşısında Avrupa doğalgaz pazarına Rus doğal gazının temin edilmesini sağlayarak Moskova’nın AB için hala ciddi ve vazgeçilmez gaz tedarikçisi olduğunu kanıtlamakta.
Kaşıkçı’dan başka kurban kim?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Sorunun özünden kaçamazsınız Bay Trump; ‘küre’niz bozuldu, içinden yayılan kanser Washington Post yazarı bir gazeteci üzerinden aslında ABD’yi ve sizi de vurdu. ‘Küre’nin kaderiyle ilgili karar vermeniz gerekiyor, sonuçta bu kendi yaratığınız bir canavar. Önümüzdeki günlerde ‘küre’nin kendi mimarlarını birer birer nasıl kurban aldığını göreceğiz.
Liberalizmin yasını tutan Avrupa'nın Yeni Türkiye stratejisi
Nurşin Ateşoğlu Güney
Şimdi, Trump ABD’si liberalizmi yıkarken, pençelerini Almanya’nın çeliğine ve parasına, İran ve Rusya ile özel ilişkilerine geçiriyor. Almanya, uzun süreli liberal rüyadan müttefikinden gelen darbe ile uyanıyor. Bu uyanış içerisinde tıpkı Türkiye’nin yaptığı gibi çok taraflı/çok boyutlu bir dengeleme siyaseti izlemeye yöneliyor.
İdlib sonun başlangıcı mı?
Nurşin Ateşoğlu Güney
İdlib’de çanlar sadece siviller için çalmıyor, tehlikede olan, bugüne kadar emek verilmiş pek çok siyasi süreç ve ilişki var. Ama ya duyduğumuz ses çan sesi değilse, ya birbirine karşı konumlanmış iki rakibin birbirleriyle açıkça karşılaşma anını haber veriyorsa bu sesler?
ABD'nin yeni sopa ve havuçlarının bir anlamı var mı?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Eğer dünyanın belirli kabiliyetlere sahip ülkeleri muğlak havuçlara ve sopa diplomasisine Ankara kadar direnebilselerdi, bugün ABD pervasız saldırganlığı ile müttefiklerini vururken en azından iki kere düşünürdü.
EastMed kardeşliği Doğu Akdeniz’in sularını neden bulandırıyor?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Artık, dünya siyasetini okuyanlar Akdeniz’in dantel dantel köpüren sulara baktıklarında sadece doğal gazı, olası doğal gaz boru hatlarını, vanaları, vidaları, sondaj gemilerinin gıcırtısını, gemileri koruyan donanmaları, donanmaları burun buruna getiren jeopolitik/jeo-ekonomik kararları görüyor. Doğu Akdeniz gerçek rengine, Rusların söylediği gibi, doğal gaz mavisine kavuştu.
Trump NATO’da: Müttefikleri köşeye sıkıştır, Türkiye’ye mesaj ver, Kraliçe’yi solla!
Nurşin Ateşoğlu Güney
NATO, oldukça hırpalanmış bir biçimde ABD’nin kucağında duruyor ve Avrupalı müttefikler bir pazarlık şansını daha kaçırdı. Dolayısıyla Trans-Atlantik ilişkilerdeki esas sorunu doğru kelimelerle tanımlamanın vakti geldi. Sorun; NATO’nun yaşayıp yaşamaması sorunu değil, ABD’nin zorbalığından Avrupa’nın nasıl kurtulacağı sorunudur.
Üç zirvenin hikâyesi : ŞİÖ, G7 ve Singapur
Nurşin Ateşoğlu Güney
Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen üç önemli zirve üç kıssadan hisse çıkarmamızı sağladı. 1) Nükleer silahlar işe yarar; 2) Nükleer silahsızlanma/KİS karşıtı rejimlerin yaşaması bugün ucuz zafer gösterileriyle sağlanabilir; 3) Derdi daha güçlenmek, zenginleşmek ve yayılmak olan dengesiz bir dostunuz varsa, bu dostunuz dost/düşman/rakip tanımlarını her gün değiştiriyorsa, müttefikliğin içi boşalmıştır. Böyle bir dünyada dengeleme tek kuraldır.
İsrail’in takipçisi ABD neden realizmin düşmanı?
Nurşin Ateşoğlu Güney
ABD en son bu kadar saçmaladığında, ABD-Avrupa ittifakı bozulmuş, Rusya petrol zengini olmuş, Irak İran’a kaptırılmış, Batı niye Türkiye’yi kaybediyor sorularını soran kitaplar yazılmış, bir de bir sürü ABD’li asker ve bir sürü Ortadoğulu ölmüş, Amerika tüm “yumuşak gücünü” kaybetmişti.
Suriye’de bir déjà vu hikayesi
Nurşin Ateşoğlu Güney
13 Nisan saldırılarında Suriye’de rejim değişikliğinin istenmediği açıklandı. Toz duman arasında konunun uzmanları, Esad’ın ileride yeniden kimyasal silah kullanabileceği olasılığını dillendirdi. Sahada askeri denge değişmedi. Öyleyse, bu ‘cici’ füze gösterisinin amacı neydi? ABD, Birleşik Krallık ve Fransa kimlere, nasıl bir mesaj vermek adına ‘sınırlı’ bir operasyon için çuval dolusu para harcadı? Bu üçlü saldırının gerçek hedefi neydi/kimdi/kimlerdi?
Skripal hadisesinin düşündükleri: Bir casus Batı'yı nasıl birleştirdi
Nurşin Ateşoğlu Güney
Skripal’in başına gelenlerin ciddiyetini küçümsemek istemeyiz. Ama bugün adeta Soğuk Savaş retoriğinin geri dönmesine neden olacak şekilde Rus diplomatlarının sınır dışı edilmesine, karşılığında sınır dışı edilecek Avrupalı ve Amerikalı diplomatlarla beraber Rusya-Batı diyaloğunun iyice azalacağını gösteren işaretlere bakınca insan, kimyasal silahlarla öldürülen yüzlerce Suriyeliyi hatırlıyor... Batı’yı onlar bu denli birleştirememişti.
Üç taraflı çok piyonlu Suriye satrancı
Nurşin Ateşoğlu Güney
Ankara, Rusya’nın Afrin’deki durumu acı bir ilaç olarak içtiğini, Türkiye’nin mücadeledeki konumunu içselleştiremediğini görüyor. Tüm sorunlara rağmen Astana üçlü mekanizması çok değerli bir dengeleme mekanizması olarak Ankara’nın elinde. Dengeleme, aktif savunma ile yapıldığında, ABD ve Rusya’yı, Ankara’nın istekleri konusunda, hatta dengelemenin yararları konusunda düşünmeye ikna edecek kadar etkili bir formül.
Üç taraflı çok piyonlu Suriye satrancı
Nurşin Ateşoğlu Güney
Ankara, Rusya’nın Afrin’deki durumu acı bir ilaç olarak içtiğini, Türkiye’nin mücadeledeki konumunu içselleştiremediğini görüyor. Tüm sorunlara rağmen Astana üçlü mekanizması çok değerli bir dengeleme mekanizması olarak Ankara’nın elinde. Dengeleme, aktif savunma ile yapıldığında, ABD ve Rusya’yı, Ankara’nın istekleri konusunda, hatta dengelemenin yararları konusunda düşünmeye ikna edecek kadar etkili bir formül.
‘Yeni Ortadoğu Soğuk Savaşı’na Zeytin Dalı ile girmek
Nurşin Ateşoğlu Güney
PKK’nın Irak ve Suriye’deki varlık mücadelesinde rakip güçler ve rakip terör örgütleri arasında gidip gelme stratejisi, PKK/PYD kuşağını PKK/PYD’nin gücünün ötesinde istikrarsız ve tehlikeli hale getiriyor. Bu nedenle Ankara sınırlarını çevreleyen sınır ötesi alanın Türkiye düşmanı tehdit ve risklerden tamamen arındırılması gerektiğinin farkında.
ABD’nin yeni güvenlik stratejisi: Güçlüler de korkar
Nurşin Ateşoğlu Güney
2017 yılının son günleri, ABD başkanı Donald Trump’ın kendisinden umulmayan bir eli çabuklukla ilan ettiği Amerikan Ulusal Güvenlik Stratejisini tartışmakla geçti.
ABD ve İsrail Ortadoğu saatlerini yeniden ayarlamalı
Nurşin Ateşoğlu Güney
Ankara’nın Soçi sonrası İstanbul’da İİT’de kazanmış olduğu diplomatik zafer Rusya ve hatta ABD ile yapacağı pazarlıklarda elini güçlendirecek. Trump’ın kararına karşı, teşkilatı âtıl kılmak isteyen Suudi Arabistan ve İsrail’in tüm olumsuz girişimlerine rağmen bir hafta zarfında İstanbul’da toplanan İİT’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önerisiyle Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olarak 48 İslam ülkesi tarafından kabul edilmiş olması Türkiye’nin İslam camiasında artan ağırlığını kanıtlamış oldu.
Türkiye-Rusya-İran treni için Soçi durağı: İstikamet çözüm
Nurşin Ateşoğlu Güney
Soçi’deki üçlü zirveyi “dağ fare doğurdu” diye tanımlamak doğru olmaz çünkü Soçi, Vietnam sapağından sonra, hala üç ülkenin aynı hatta hareket eden bir trende olduklarını gösteriyor. Dahası Soçi ile 2016 tarihli Astana sürecinden bu yana üç garantör ülke Suriye’deki farklı çıkar ve duruşlarına rağmen bugüne kadar oluşturmuş oldukları seçici işbirliğini şimdi uluslararası kamuoyu önünde görünür kılmaya karar verdi.
Katalonya krizinden Avrupa’nın krizine bakmak
Nurşin Ateşoğlu Güney
Avrupa solunun da sağının da söz konusu Avrupa-Atlantik dünyası dışındakilerin parçalanması ya da mikro-milliyetçi talepleri olduğunda konuya daha anlayışlı yaklaştığı bir gerçek. Ancak AB ve AB’nin merkezi konumundaki ülkeler; hayali, püriten, küçük, mini-minacık yeni ulus ve devletler inşa edilmesi fikrinin, Katalonya krizi ile Avrupa’ya sıçrayabileceğini gördüler.
Bir kaşık suda nükleer savaş çıkarmak!
Nurşin Ateşoğlu Güney
Asya-Pasifik güç dengesinde Kuzey Kore de dahil hiç kimse savaş istemiyor. Pyongyang’ın tüm bu denemelerle, güç gösterileriyle ve sürekli geliştirdiği nükleer kapasitesiyle arzuladığı aslında oldukça mütevazi. Kuzey Kore sadece kapasitesinin niteliği nedeniyle değil, amaçladığı siyasi hedef açısından da “mütevazi bir nükleer güç” sıfatını hak ediyor.
Bir bardak suda kopan nükleer fırtına
Nurşin Ateşoğlu Güney
Pyongyang, vuslata 2006’da ulaştı, artık nükleer silahlı bir güçtü. O gün Kuzey Kore’yi nükleer silahlı bir devlet olmaktan kriz ve tehditleriyle caydıramayan -ve Irak’ı işgal etmeyi tercih eden- ABD’nin bugün Kuzey Kore tehdidini bu kadar önemsemesinin sebebi nedir?
Katar krizi KİK ve ABD güvencelerini yok mu etti? Körfez yol ayrımında
Nurşin Ateşoğlu Güney
Bu kriz KİK temelli Körfez ruhunu öldürdü, şimdi Körfez’in düşman kardeşleri kimliklerini yeniden tanımlayacak. Düne kadar büyük ağabeyin gölgesindeki, küçük kardeş Doha, krizin en güçlü geldiği ilk günleri sağ salim atlattı. Dost ve düşman, Riyad’ın gücüne rağmen Katar’ın da hayati noktada direnmesine elveren bir gücü ve milyar dolarlık kozları olduğunu fark etti.
Referandumun ardından Batı’ya bakmak: Jeopolitik körler ve gözü açıklar
Nurşin Ateşoğlu Güney
Batılı başkentlerde Türkiye’nin referandumdaki ‘evet’ tercihinin ele alınış biçimi, ‘Avrupalı Batı’nın jeo-politik körlüğünü de gösteriyor. Ne var ki jeopolitik, kendi çarklarını çalıştırıyor. Bu çarklar bize, coğrafya değişmedikçe, Batı güvenliğinin ve istikrarının Karadeniz’den ve Doğu Akdeniz’den yani Türkiye’nin coğrafyasından başladığını söylüyor.
Türkiye-ABD ilişkilerinde ihtiyatlı iyimserlik dönemi
Nurşin Ateşoğlu Güney
ABD-Türkiye ilişkilerinde kısa dönemli iyimserliğimizi uzun döneme taşımanın iki kilit noktası var: İlki, Astana sürecinin işlemesidir. Bu sürecin işlemesinde Türkiye-Rusya ilişkilerindeki olumlu atmosfer ve Fırat Kalkanı’ndaki askeri başarı önemlidir. İkinci nokta Türkiye-ABD ilişkilerinin mihenk taşı; Washington’ın, güvenli bölge ve Suriye’nin güvenli hale getirilmesinde PYD’ye yapılan yatırımdan vazgeçmesidir.
Amerika’nın Amerika ile kavgası
Nurşin Ateşoğlu Güney
Trump’ın sert dış politika eleştirisini sürdürüp sürdüremeyeceğini bilemiyoruz. Ne de olsa Kurulu Düzen boşuna ‘kurulu’ sıfatıyla tanımlanmıyor. Dahası Asya ve Avrupa’da, her şeyden öte Moskova’da gözler Trump’ı izliyor. Rusya ABD’nin karşısına mı alınacak yoksa Moskova’yla birlikte ABD, Çin’i daha maliyetsiz bir biçimde dengelemeyi mi tercih edecek?
Halep mutabakatı sonrası Türkiye-Rusya ilişkileri
Nurşin Ateşoğlu Güney
Türkiye’nin Halep’te sivillerin tahliyesini sona erdirmek üzere Rusya ile başlattığı diplomatik istişarelerin üç ülkeyi masaya oturtacak noktaya gelmesi, Batı’da ama özellikle de Washington’da kaygı ile izleniyor. Sorulan soru; Ortadoğu’da yeni bir eksen mi oluşuyor? Bu soru dillendiriliyor çünkü bu üç ülkenin ortak noktalarından biri de Batı ile olan ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşaması.
Türkiye Doğu ile Batı arasında seçim yapmak zorunda mı?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Cumhurbaşkanı Erdoğan Pakistan-Özbekistan gezisinin ertesinde ŞİÖ’ye Türkiye’nin üye olması ihtimalini dillendirdi. Tartışmalar bitmeden AP’nin Türkiye ile müzakerelerin geçici olarak dondurulması kararı çıktı. Gerçekten de Batı’nın kapısında beklerken Doğu’nun kapılarının açıldığı bir noktada mıyız?
Türkiye - Rusya yakınlaşması neden çekici?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Türkiye ve Rusya’nın savunma sanayiinde gireceği işbirliği, Türkiye’nin ihtiyaçlarını görmezden gelen müttefiklerine bir cevap. Kremlin de durumdan çok memnun çünkü ABD’ye bir mesajı var: NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip gücünü Rusya ile savunma sanayii alanında işbirliğine ikna etti. Putin “Game over!” demiş bile olabilir.
Moody’s vakası Ortadoğu jeopolitik mücadelesinin eseri mi?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Son dönemlerde Ortadoğu hikâyesinin geldiği yeri hepimiz biliyoruz: Arap Baharı sonrası yaşanan karşı devrimler döneminde askeri vesayet rejimleri bölgenin yeniden kaderi gibi görünmeye başladı.
Akdeniz’de yeni bir enerji işbirliği mi doğuyor?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Türkiye-İsrail normalleşmesiyle ilgili herkesçe bilinenlerden başlayalım: İki ülke arasında 28 Haziran 2016 tarihinde imzalanan anlaşma Türkiye’nin İsrail’den talep etmiş olduğu üç şartın-özür, tazminat ve Gazze ile ilgili ablukanın esnetilmesi- Tel-Aviv hükümetince kabul edilmesi sonucunda gerçekleşti.
Fransız rüyasında ne değişti?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Dün Londra Avrupalılığı sorguluyordu, bugün Paris memnuniyetsiz-leri polisle bastırıyor, Avrupa ülkeleri ulusal ekonomik çıkarlarını yeniden dillendirmeye başladı, halkın iktisadi fedakârlığının ödülü popüler ve yabancı düşmanı söylemler oluyor, acaba yarın sırada ne var?
Karadeniz’den Şam’a: Enerji hesaplarının yeni adresi
Nurşin Ateşoğlu Güney
Rusya’nın Suriye’de DAEŞ ile mücadele etme amacının arkasına sığınarak uygulamak istediği yeni saldırgan stratejisi, NATO’nun Akdeniz’in sıcak sularına inmesine sebep olmuştur. Üstelik Moskova Ankara ile yaşamakta olduğu kriz nedeniyle Türkiye’ye tavır koyacağım derken, Avrupa yaptırımları karşısında ertelemiş olduğu Güney Akım’ın yerine önerdiği pazarlık kozunu yani Türk Akımı kartını da kaybetmiştir.
Küresel mücadele içerisinde Rusya’nın Suriye hamlesi
Nurşin Ateşoğlu Güney
Uzun bir süredir Suriye’de askeri yığınak yapan Rusya’nın 70. BM Genel Kurul toplantısının hemen ardından gerçekleştirdiği hava saldırıları acaba birilerini şaşırttı mı?
Ukrayna krizi sonrası yeni bir soğuk savaşa mı?
Nurşin Ateşoğlu Güney
Bugün tarafları sıcak çatışmadan alıkoyan sadece caydırıcılığın soğuk mantığı değil küresel işbirliği alanlarının henüz değer yitirmemiş olması. Yine de Ukrayna bir şeyleri değiştirdi: Kriz, 1991 sonrası Avrupa güvenlik düzeninin temellerini ciddi bir biçimde sarstı; Soğuk Savaş sonrası oluşturulmuş Avrupa güvenlik düzeninin yeniden dizayn edilmesi ihtiyacını da ortaya çıkardı.
‘Yeni Suriye’ye doğru...
Nurşin Ateşoğlu Güney
Arap Baharı jeopolitik duyarsızlık ve rehin alınma arasına sıkışmış durumda. Cenevre görüşmesinden nasıl bir sonuç çıkacağı yalnızca Türkiye’nin güvenliğini yakından ilgilendirmiyor, tüm Ortadoğu’nun geleceğini de ilgilendiriyor.